42~Kalbe bir bıçak gibi giren dilsiz hatıralar

466 37 0
                                    





Asya'nın duyduğu sesin kendi sesi olduğunu anlaması bir kaç saniye sürdü. Hiç beklemediği şu durumda karşısında yabancı birini görmek refleks olarak irkilmesine ve avazının çıktığı kadar çığlık atmasına neden olmuştu.

Karşısındaki genç adam kızın kendini kaybetmiş gibi bağırdığını görünce eliyle tuttuğu bisikleti fırlatıp, diz çökerek kızın ağzını kapattı. Ama bu hareketiyle kızın gözlerinin fal taşı gibi açılıp, kapalı ağzından iniltiler çıkara çıkara çırpınmasına neden olunca hata yaptığını anlayarak panikle "şşşşşşşş! Tamam sus bağırma! Açacağım ağzını ama sus lütfen! Sana zarar vermeyeceğim" deyip sakinleştiğini görünce elini yavaşça çekti. Kız serbest kalınca yaralı bir hayvan gibi sürünerek geri geri gitti. Korkudan göğsü hala şiddetle inip kalkıyor, uykudan yeni uyanmış bakışları olanları anlamakta zorlanarak odaklanmaya çalışıyordu.

"Napıyorsun sen?! Kimsin?! Neden öyle sinsi sinsi yaklaşıp üzerime çöküyorsun? Manyak mısın sen?!" Asya yaşadığı paniğin etkisiyle bir yandan arka arkaya soruları sıralıyor bir yandan aralarına güvenli bir mesafe koymaya çalışıyordu. İlk şoku atlattıktan sonra karşısındakini daha dikkatli inceleyince ince uzun boylu, esmer bir delikanlı olduğunu farketti. Ona zarar vermek istemekten ziyade, bu işe nereden bulaştığını sorgular gibi bir hali vardı.

Kızın yüzünden dehşete kapılmış ifadenin silinip yavaş yavaş uysallaşmasını izledi. Artık korkmayacağından emin olunca yaklaşıp elini uzattı "Gel kalkmana yardım edeyim. İyi misin?"

"Gerek yok ben kendim kalkarım" diye huysuzca söylendi Asya. Son bir kaç dakika içinde şekilden şekle girmiş olması utanmasına neden oluyor, bir an önce gitmesini istiyordu. Ama onun gitmeye niyeti yok gibiydi. Asya yerden kalkıp üzerini düzeltirken öylece durup kendini izlemesinden rahatsız olduğunu belli etmek için ters bir bakış attı ama oralı bile değildi.

"Levent ben" kızın hala ters ters bakmaya devam etmesini görmezden gelerek devam etti "seni daha önce görmedim buralarda, yeni misin?"

"Seninle arkadaş falan olmayacağım. Gider misin artık?" Yeni yeni alışmaya başladığı yalnızlığını öylece damdan düşer gibi hayatına giren birinin bozmasını istemiyordu.

Levent bir an bozguna uğrasa da belli etmek istemeyerek, umursamıyormuş gibi davrandı. Eğilip yerden bisikleti ve çantasını alırken kendi kendine söylenir gibi "Sen bilirsin. Hava kararmaya başladı, belki evine kadar eşlik etmemi istersin diye düşünmüştüm. Ama sen çakallarla tek başına baş edebileceğini düşünüyorsan sen bilirsin" derken çoktan bisikletini yanında yürüterek yola koyulmuştu bile.

Asya duyduklarına ilk başta ihtimal vermese de sonra havaya bakıp ufuktaki pembeli morlu bulutlardan karanlığın çökmesinin yakın olduğunu anladı ve şimdiye kadar buralarda hiç bu saatlere kadar dışarıda kalmadığını da hesaba katınca haklı olabileceğini düşünerek ürperdi. Bir kaç saniye bu durumu toparlamak için söylenecek bir söz aradıktan sonra, aklına kendine bu kadar ters davrandığı için sövmekten başka bir şey gelmeyince daha fazla beklemeden peşine takıldı.

"Çakal mı dedin? Çakal mı çıkıyor buralarda gece?"

Levent istediği etkiyi yaratmış olmaktan memnun, dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.

"Ben Asya bu arada. Biraz öncesi için özür dilerim. Ben.. biraz.. bilirsin işte sen öyle birden karşıma çıkınca korktum. Önce seslenmeliydin"

"Hayır birden çıkmadım. Seslendim aslında ama duymadın" eliyle kulaklarını göstererek kulaklıkları işaret etti "geçip gidecekken bişeyler söylediğini duydum, anlamak için sana yaklaşınca birden çığlık atmaya başladın. Ne olduğunu bende anlamadım" gözlerini irileştirip dudaklarını bükerken, aklına gelenle kıza döndü "Asya mı dedin sen az önce? Yoksa sen Alper abinin yeğeni olan Asya mısın?"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin