15~İçimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu

853 57 4
                                    

Minibüsün camına yasladığı başını, tıkır tıkır titreyen cam sürekli sarstığı için geri kaldırdı.  Her fırsatta aklına doluşan soru işaretlerinden kaçmak istercesine dışarıyı izlemeye, dikkatini kaldırımlarda seçebildiği insanlara vermeye çalıştı.

Bitkindi. Ama onu geçirdiği hastalık değil, günlerdir yatmak yormuş gibiydi. Pazartesi akşamı götürüldüğü hastanede sabaha kadar tutulmuş, tamamen kendine gelmiş bir halde ayrılmıştı. Aslında Salı sabahı işe gitmeyi istemişti, gidebilirdi de ama doktor ve ablası ağız birliği yapmış gibi izin vermemişlerdi. İki günlük rapor almış ve ablası izninin son dakikasına kadar yataktan çıkmasına müsaade etmemişti.

Salı gününü yatakta çoğunlukla kitap okuyarak ve saatleri sayarak geçirdi. Gerçi bu sıkıntısı öğleden sonra Kerem arayana kadar sürdü. Adam önceki gün Aysunu Asya'nın durumuyla ilgili kendisini bilgilendirmesi için görevlendirmişti, Aysunda akşam arayıp kısa bir bilgi vermişti. Aysun'un  bu durumu yadırgayan ve sorgulayan bakışlarına Asya bir karşılık vermemiş boş boş bakmıştı. İçi de bomboştu çünkü. Bilinç altı sanki kendini korumaya alır gibi onu bu kadar zorlayan ve hırpalayan bu durumu yok sayıyordu.

Salı sabahı Aysun telefonla aradığında Keremin kendisini sorduğunu yine söylemişti ama yine içinde bir yaprak bile kıpırdamamıştı. Ancak adam kendisi aradığında bir bocalama yaşadı. Sesini duymanın içinde tekrar bir fırtına koparmasından korktu. Uzun uzun çalan telefon tam kapanacakken eline alıp bir şey söylemeden açtı.

"Asya"

Evet düşündüğü gibi olmuştu. Görmezden gelmeye çalıştığı bütün hisleri görünür olmuş, çokluklarıyla Asya'nın iradesini ezmeye başlamışlardı. Keremin sesi bir yastık olsun bütün gün sarılıp uyusun istedi.

"Asya orada mısın?"

"E-evet buradayım"

"Nasılsın? Merak ettim seni"

Nasıldı? Halini nasıl anlatabilirdi? Bomboş.

"Yorgun"

"Yüklerini bırak demiştim"

Asya gülümsedi bununla. "Haklısın demiştin, ama yapamadım sanırım"

Keremin önceki gün Asya'ya ulaşılamadığını duyduğundan beri içini saran sıkıntı kızın kanlı canlı telefonun diğer ucundaki varlığıyla dağılıyor ancak sesindeki hüzün içine bir kıymık gibi batıyordu. Kerem bilmiyordu, şu anda çıkıp Asya'nın yanına gidip onu sarıp sarmalamasana neyin engel olduğunu. Neden "Asya seni böyle yaralı görmeye dayanamıyorum, birlikte iyi edelim yaralarını bana güven" diyemiyordu. Bunların yerine "Asya" dedi ve sustu. İçinden bir ah çekti.

"Neyse ben tutmayayım seni yat dinlen. Çabuk toparlan daha fazla özletme kendini"

Keremin son söylediği cümle her ne kadar öylesine söylenmiş bir cümle gibi gelse de, adam içindekileri dile getirememenin huzursuzluğundan kurtulabilmek için içinde özlem olan bir cümleyle avuttu kendini.

Asya da o günün geri kalanında, öncesinde olduğu gibi Keremi ve kalbini ağrıtan diğer şeyleri yok saymaya çalıştıkça, adamın kullandığı özlemek kelimesi kulaklarında çınlayarak kendini hatırlatıyordu.

Onun sesine özlem ne kadar da yakışmıştı...

Şimdi dura kalka giden minibüs onu her dakika iş yerine yaklaştırdıkça aynı zamanda Kereme de yaklaştığını düşünüyor, onu görme isteğiyle içi bir çöl gibi kavruluyordu. Diğer yanı, mantıklı yanı yani, bu işin sonunda yüzünün gülmeyeceğini, bu nedenle bu defteri bir an evvel kapatmasını fısıldıyordu.

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin