28~Yakın geçersin sandım, vurdun geçtin beni

558 42 0
                                    

Haklıydı.

Asya buraya ona sarılmak, sığınmak, yorgun kalbini onun göğsünde uyutmak için geldiği halde neden yaklaşamadığını düşündü. "Ben.. Ben bilmiyorum" bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerinden kaldırıp Keremin bakışlarıyla buluştuğunda, ondan kaçtıkça kendinden uzaklaştığını gördü. Adam öyle çoğalmıştı ki içinde, kaçmanın da saklanmanın da bir faydası yoktu artık.

Oturduğu yerden yana kayarak Keremin koltuğun sırtına uzattığı koluyla boynunun arasında kalan çukura başını saklayarak göğsüne sokuldu. Adamın boynundan yayılan sıcaklık ve hoş kokusuyla sarmalanırken dizlerini de göğsüne doğru çekip hafifçe onun dizlerine yasladı. Küçücük kalmıştı. Keremin elleri saçlarını ve sırtını okşuyordu.

Başını olduğu yerden çekmeden konuşmaya başladı Asya. Öyleki konuşurken kıpırdayan dudakları Keremin boynuna değiyor, nefesi teninde dağılıyordu. Bunun adamı ne hale getirdiğinden habersizdi. "Ben buraya aslında tam da bunun için geldim" Dudaklarının değdiği yeri öperek devam etti "Tam da bu noktaya saklanmak istedim"

"Asya yapma"

Adamın sesi fısıltıyla çıkmasına rağmen uyarır bir tondaydı. Asya ne demek istediğini anlamadı. Olduğu yerde doğrulup kaşlarını çatarak yüzüne baktığında Keremin ağzı açıklama ihtiyacıyla aralandı "Dudakların"  deyip duraksadı. Kurumuş dudaklarını diliyle ıslatırken, bakışları aheste aheste kızın dudaklarına indi "Bana ne yaptıklarını bilmiyorsun" diyerek eliyle az önce öptüğü yeri tuttu.

Asya ne olduğunu anlayınca hızla toparlanarak geri çekildi. Yaşadığı şok ve utançla ağzı açık kalmıştı. Yüzünü bir alev gibi saran kızarıklığı soğuk parmaklarıyla kapatarak "Ben, özür dilerim. Düşünemedim" diye mırıldandı.

Kerem kızın bu halini keyifle izledi. Sonra uzanıp bileklerinden tutup yüzünü açtı "Dileme. Sadece üzerimdeki etkini bil" Öne eğilip kızın dudaklarına tüy gibi bir öpücük kondurup hemen arkasından ayağa kalktı.  "Çay mı içersin, kahve mi? Yada başka her hangi bir şey?"

Asya dönen başına, sarsılan ruhuna rağmen adamın arkasından ayağa kalkarak mutfağa doğru yürüdü. Biraz önce olan sıradan bir olaymış gibi davranmaya çalıştı, öyle yapmasa utancından bir toz bulutu gibi dağılıp  gözden kaybolana kadar rahat edemeyecekti. Birazdan ellerinde bardaklarıyla döndüklerinde güvenli bir mesafe koymak adına tekli koltuğa yönelince Kerem omuzlarını düşürerek güldü. Asya oturduğunda karşısında öylece ayakta dikilerek kendine bakan adama kaşlarını kaldırarak baktı.

"Benden uzaklaş diye söylemedim"

"Ah. Yo ben böyle iyiyim"

Kıza elini uzatarak yaklaştı "Ama ben değilim. Yanımdayken bari araya mesafeler koyma. Bundan hoşlanmıyorum" havadaki eline tereddütle bakan kızı ikna etmek için hadi dercesine kaşlarını kaldırıp başını hafifçe salladı. Avucunun ortasına ürkek bir kuş gibi konan parmakları nazikçe kavrayıp biraz önce oturdukları yere doğru çekiştirdi.

Çayından bir yudum alıp, cesaretini toplayarak ona bakan adama döndü. Yüzünde bir sorunun cevabını arıyormuş gibi inceliyordu. Geldiğinden beri ona tamda istediği ortamı sunmuş, sorularla bunaltmamış, anlatsın diye zorlamamıştı. Harabeye dönmüş bir ruhla geldiği evde sükunetiyle yaralarını sarmış, kırıklarını onarmış, ruhunu okşamıştı. Dokunuşlarıyla, öpüşüyle kalbinin daha önce varlığından bile habersiz olduğu kuytu köşelerinde çiçekler açtırmıştı. Ancak tüm bu suskunluğun ardında ruhunu kemiren soru işaretlerini görebiliyordu.

"Ben sana öğretirim demiştin ya" aklındakilerin yoğunluğuyla nereden başlayacağını bilemeyip direkt konuya ortasından dalmıştı. Keremin anlamaya çalışır gibi kaşlarını çatmasıyla açıklamaya çalıştı "yüklerini bırak, bilmiyorsan ben sana öğretirim demiştin ya"  Asya için bunları konuşmak kolay değildi. Yaşadığı kırgınlıkların ruhunda açtığı yaraları, hiçbiri kendi suçu olmadığı halde, herbirini bir kambur gibi sırtında taşımış, varlıkları o güzel ruhunun zayıf yerlerini, yara almaya müsait noktalarını işaret eder diye korkmuş herkesten bir sır gibi saklamıştı. Şimdi bütün bunları bir başkasının eline bir harita verip yerlerini tarif edercesine göstermek kolay değildi. Bedenini bir elbise gibi sıyırıp atıp yaralı ruhuyla adamın karşısında durmak kolay değildi.

"Öğretirim Asya" adamın onu devam etmeye cesaretlendirmek isteyen bakışıyla boğazını kapatan yumruyu yutkunarak gidermeye çalıştı. Bu bakışın da, daha önce yüzlercesine yaptığı gibi bir fotoğrafını çekip zihnine uçurtma yapıp asacaktı.

Yüzünü kapıdan tarafa dönerek "Şu kapıdan girene kadar, o yüklerin altında eziliyordum. Ne zaman yanına gelsem bana bunlardan kurtulacağıma dair bir umut veriyorsun. Mümkünmüş gibi hissettiriyorsun"

Kızın üzüntüyle eğilen kaşlarını görünce kahvesini bırakıp yanına yaklaştı ve yüzünü ellerinin arasına alarak "Bu kötü bir şey mi ki?" dedi. "Değil gibi görünüyor ama kapının dışında beni bekliyorlar. Her bıraktığımda yeniden sırtlanmak daha zor geliyor"

Ellerini adamın ellerinin üzerine kapatıp onları kucağına indirdi. Başlamışken anlatmak istiyordu. "Yine de geldim. Yoruldum bir nefes almak istedim" Derin bir nefes alıp gülümseyerek devam etti "Neden geldin sorusunun cevabı bu. İkinci soruya gelirsek, yani neden uzak durduğuma, ben, nasıl olacak bilmiyorum" Aklından geçenleri toparlamaya çalışıyordu. Düşündüklerinin doğru ifadesi nasıl olurdu bilmiyordu. "O kadar çok soru işareti var ki, bize dair, cevabı bulmakta zorlanıyorum"

Kerem ne demek istediğini anlamıştı. Aralarındaki şey o kadar yeni ve hızlı gelişmişti ki ikisi de buna bir isim verememişlerdi. "Asya" Yüzünde düşünceli bir ifadeyle kızın gözlerine baktı, hislerinin bir yansımasını görerek devam etti "Senin hastalandığını duyduğumdan beri, içimde yabancısı olduğum, yok sayamadığım bir duygu taşıyorum, beni sana çeken, sürekli seni düşünmemi sağlayan" ellerine indirdiği bakışlarını tekrar gözlerine kaldırarak, kendini cesaretlendirmek ister gibi duruşunu dikleştirdi "Bu basit bir hoşlantı yada merak değil, aşk mı bilmiyorum ama daha önce hiç yaşamadığım kadar güçlü ve sürekli artan bir his bu. Hep yanımda ol istiyorum seni sıkmak bunaltmak istemiyorum ama bu mesafeye dayanamıyorum"

"Kerem.. geçen gün sana sarılarak uyumak istiyorum demiştin ya" bunları söylemek Asya'yı çok utandırıyordu, adamın karşısında çıplak gibi hissetmesine neden oluyor, kaçıp saklanmak istiyordu "Ben de istedim. Ama yapamam. Bunları konuşmaktan çok utanıyorum ama bilmen gerek. Nasıl olabilir bir formül üretemiyorum, şu an hayatım çok karışık, bunları aşabilecek miyim bilmiyorum, aşsam bile iş yerinde bir mesafemiz hep olacak, olmak zorunda. Akşamları çıkmak içinse benim çok fazla engelim var. Bir yolunu bulmaya fırsat yaratmaya çalışırım ama böyle seni bunaltırım, yorarım, ben ağır gelirim. Sen her istediği şeyi elde edebilecek birisin, ben hepsini veremem sana"

Kerem kızın söylediklerinden ziyade, sesinin heyecandan titremesine, yanaklarının kızarmasına, sürekli engellerden bahsetmesine rağmen çağlayarak ona doğru akmasına odaklanıyordu. Haklıydı, Kerem böylesi kaçak göçek bir ilişki yaşamamıştı daha önce ama yine de istiyordu. Bunun aksinin mümkün olmadığını bilecek kadar tanıyordu kendini. Ellerini kızın yanaklarına yerleştirip yaklaştı ve iç gıcıklayı bir sesle fısıldadı "Ben her şeyi değil sadece seni istiyorum" Parmakları saçlarının arasına dalarken yüzünü kulağının altına yerleştirip kokusunu içine çekti.

Aldığı nefesi verirken kızın teninde dağıldığı yerlerin alev almasına neden oluyor, Asya daha fazla dayanamayacağını düşünüyordu. İradesinin kalan son kırıntılarıyla kendini geri çekti "Yapma yalvarırım"

Kerem havada kalan başını koltuğa yasladığında, hala kapalı olan kirpikleri yavaşça aralandı . Yüzündeki çapkın gülüşle gözleri kısılınca Asya huysuzca söylendi "Bunu bilerek yapıyorsun. Bana eziyet etmekten hoşlanıyorsun"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin