37~Sen onları acıtmaszan onların da seni acıtmayacağını mı sandın?

452 35 0
                                    





Cumartesi kabus gibi bir akşam geçirirken, üzerine bir de Kereme ulaşamadıkça Asya iyice daralmıştı. Saatler ilerledikçe bütün bir günün yorgunluğu, yaşadığı stres ve aklını sürekli tırmalayan Keremin telefonunun neden kapalı olduğu sorusu kızı ortamdan koparmıştı. Başı ağrıyor, kulakları uğulduyordu. Bu hali babanesi Sultan hanımın dikkatini çekmiş olacak ki, Asya'ya gidip yatmasını sabah görüşebileceklerini söylemişti.

Asya bu lafı ikilettirmemiş, herkese iyi akşamlar dileyip kendini odasına atmıştı. Kapıyı kapatır kapatmaz hemen tekrar Keremi aradı. Yine aynı sinyali duyunca yüzünü buruşturarak başka nasıl ulaşabileceğini düşündü ama başka bir yol yoktu. Arkadaşlarının yada en azından Onur'un telefonunu almadığına pişman oldu.

Ertesi gün bir öncekini aratır şekilde geçti. Sabah erkenden kalkılmış yine hazırlıklar ve koşuşturmacalarla ilerlemişti. Akşama halası, eşi ve Emre geleceklerdi. Asya artık alışageldiği bu düzeni arada durup sorguladığında hayatın kendisine koca bir şaka falan yaptığını düşünüyordu. Bunca saçma şeyin başka bir açıklaması olamazdı. Ortada mevzu bahis olan onun hayatıydı ama tek yaptığı temizlik yapmak ve yemek hazırlamaktı. Birde çay servisi yapmak. Ona ne zaman bir şey soracaklarını yada açıklama yapacaklarını beklerken annesi odasına girdiği bir ara arkasından gelmiş; soğuk, mesafeli ama kesin bir dille uyarmıştı Asya'yı. Kız annesi odasına gelince ilk başta umut etse de kadının yüzüne bile bakmadan yaptığı konuşmayla yüksek bir yerden aşağı bırakılmış gibi hissetti.

"Birkaç saat sonra halanlar gelecekler. Sen neden geldiklerini biliyorsun. Muhtemelen babanen onlar gelmeden önce seninle konuşur"

Asya bu duyduğuna dalga geçer gibi güldü "Nihayet birinin aklına benimle konuşmak geldi"

"Ne bekliyordun? Seni uyarmıştım. Bunlar daha iyi günlerin" kızın itiraz etmek isteyerek ağzı açılınca eliyle durdurdu "şimdi bunları konuşmanın gereği yok. Ne yaptıysan kendi kendine yaptın. Benim söyleyeceğim bundan sonrasında bir yetişkin gibi yaptıklarının sonuçlarını göğüsle ve ne benim anneliğime ne de kadınlığıma laf getirecek bir eylemde bulun" dedikten sonra cevap beklemeden arkasını dönüp odadan çıktı.

Daha ne kadar kötü olabilir ki diye düşünürken aklına Kerem geldi kızın. Hiç karşılaşmamış olsalardı bu olanlardan hiç rahatsızlık duymayacak her şeyden habersiz öylece yaşayıp gidecekti belki. Kerem ona dünyada  başka bir hayatın daha olduğunu, duygularının her şeyden daha kıymetli olduğunu öğretmişti. İki gündür sesini dahi duyamıyor oluşu içini yakıyor, gücü çekilmiş gibi hissettiriyordu. Bir yandan bu kadar ihtiyacı varken ulaşamadığı için kızıyor diğer yandan kötü bir şey olmaması için dua ediyordu. Kızın hisleri vücut bulsa, bazen dümdüz tek bir yol olurken, çoğunlukla bölünüp birbirinden uzaklaşan iki yön olurdu. Hangisine tutunması gerektiği karasızsızlığı her şeyden çok yoruyordu onu.

Şimdi şu anda çıkıp adamın yanına gidebilmeyi deli gibi istiyordu. Kaçıp gidebilseydi Keremin yanına, anlatabilseydi olanları..

Düşüncesi bile saçma geldi sonra, bu olanları anlatmak adamın gözünde onu evlilik meraklısı bir kız gibi göstermekten öteye götürmezdi. Diğer yandan ailesiyle iplerin tamamen kopması anlamına gelirdi bu. Öyle olmasa bile kendini bu duruma düşürmeyi hazmedemezdi. Ne yani hayatındaki problemlerle başedemeyecek kadar zayıf bir insan mıydı Asya?

Bu düşüncelerle içeri dönmek için ayağa kalktı. Kararını vermişti. Şimdi kendini bırakacak zaman değildi. Ne ailesini üzmek istiyor, ne ömründe belki bir daha hiç karşılaşmayacağı aşka sırt dönmek istiyordu. Ne kadar imkansız görünse de, sabrederek ama boyun eğmeyerek bunu halledecekti.

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin