8~Kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi?

1.2K 69 4
                                    




Keremin rüzgarında savrulup, sağanağında ıslanmış, gözlerindeki sımsıcak bakışlarla kurumuş hatta öyle kurumuş ki kupkuru olup çatladığı ve kabuk döktüğü o günün akşamında evdekilere üşütüp hasta olduğunu söylemiş, tek bir lokma yemeden bir kelime etmeden kendini yatağa atmıştı.

Üşüyordu gerçekten, içi ürperiyordu. İçinde yaşadığı fırtına onu hasta etmişti. Adam sabahtan akşama kadar onu bir hortum gibi yakalamış bir saniye bırakmadan oradan oraya savurmuştu.

Kız şimdiden bir sonraki birlikte çalışacakları günün korkusunu yaşamaya başlamıştı.

Ertesi günün akşamı Eminelere gitmeye karar vermişti. Kızlarla vakit geçirmek hem eğlenceliydi hemde onların dertlerini sıkıntılarını dinlemek Asya'ya bir teselli, bir avuntu oluyordu.

Birlikte yemek yiyip vakit geçirdikten sonra bütün akşam boyunca Emine'nin gülüşünün arkasına saklanmış hüznü konuşmak için arkadaşını bir kenara çekti. Aslında meseleyi biliyordu, Emine'nin derdi onunla bütünleşmişti, herkes bilirdi.

Hocasına aşıktı Emine. İki yıldır sırf bunun için hiç kesintisiz kursa gidiyordu. Adama ilgisini belli ediyordu, adamın da kendisine bir ilgisi olduğuna emindi ancak iki yıldır bakışmaktan öteye gitmiyordu ilişkileri. Emine'nin gönlü de, her aşığın yüreğinin olduğu gibi aç gözlüydü. Mesafeleri yiyip bitirmek bir olmak bir arada olmak istiyordu. Bu istediği olmadıkça da kendi kendini yiyip bitiriyordu.

Asya ve diğer arkadaşları Emine'ye duygularını açmasını söylüyorlardı uzun zamandır. Aslında bu kıza da mantıklı geliyordu çünkü bu şekilde gerçekten çok zorlanıyordu artık canına tak etmiş, bi ilişki yaşanacaksa yaşansın, olmayacaksa da bileyim yasını tutayım aşkımın diyordu. Ama bunu nasıl yapacağını bilemiyordu.

Emine, Asya'nın sormasını beklemeden konuştu "Ben Mehmet'e mektup yazdım"

Asya'nın gözleri açıldı duyduğu şeyle. "Ne diyorsun Emine? Neden söylemedin daha önce? Ee noldu anlatsana"

Kız bunları büyük bir heyecan ve mutlulukla sorsa da arkadaşının yüzünde aynı coşkuyu göremeyince bi huzursuzluk duydu.

"Mektubu yazdım, ders çıkışında masasına bırakıp çıktım. Akşamına mesaj attı. Onunda benden etkilendiğini söyledi. Görüşelim dedi" kızın kaşları eğilmiş iri gözleri akmaya hazır berrak bir su damlası gibi duruyordu yüzünde. Nasıl devam edeceğini düşünerek yere baktı bir süre. "Ben.. tamam ben onun benimle aynı hisleri yada en azından aynı şekilde hissetmediğini biliyorum. Bunu en başından beri kendime söylüyorum ama bu şekilde olmuyor Asya. Ben en başından beri bilsin istedim. Bilirse içimdeki bu daralma geçer rahat bir nefes alırım dedim ama şimdi anlıyorum ki ben onunda beni benim gibi sevmesini istiyormuşum. Gözlerime aşkla bakmasını istiyormuşum. Diğer türlü sürekli bir sorgulamanın içindeyim. Hiçbir şeyden emin hissedemiyorum, güvende hissedemiyorum. Her şey daha kötü oldu sanki"

Emine gerçekten de daha mutsuz görünüyordu.  Kız yıllardır sevgisini içinde bir çiçek gibi büyütmüş, hayaller kurmuştu. Kurduğu hayaller onu çok mutlu ediyor, gerçekleşmesini deli gibi istiyordu. Ama adı üstünde hepsi hayaldi. Hayalinde kendini de, Mehmet'i de kendisi gibi düşünüyordu. Gerçekte ise Mehmet'in tamamen farklı bir kişiliği, farklı yaklaşımları vardı. Onun verdiği tepkiler hayalindeki ile uyuşmayınca hayal kırıklığı yaşamıştı genç kız.

Birine aşık olmanın zorluğunu kaldıramazken, ilişki yaşamanın daha zor ve çetrefilli olduğu gerçeğiyle yüzleşti Asya. Kendi duygularını aşk olarak asla nitelemediği halde, bu konular konuşulduğunda aklına hep Kerem geliyordu.
Gerçi sadece bu konularda değil, aklının bütün gün Kereme kaymak için bahane arar gibi bir hali vardı.

...

Perşembe sabahı fabrikadaki işlerini halledip mağazaya geçecekti Asya. Sevgi hanımın gelmesini bekliyordu ki, çok sürmeden yanında Nevzatla konuşarak içeri girdi. Biraz canının sıkıldığı belli oluyordu. "Yani nasıl becerdiniz böyle bir karışıklık çıkarmayı bilmiyorum. Bu nasıl bir düzensizlik. Ne olacak şimdi? Benim dünya kadar işim var bu gün adımımı dışarı atamam"

Nevzat mahçup bir ifadeyle bir süre bekledikten sonra gözlerini yavaşça Asya'ya kaldırdı. Kız adamın gözlerinde bulunduğu halle pek örtüşmeyen bir ışık görür gibi oldu bir an. Sonra Sevgi hanıma dönerek "Anlıyorum Sevgi hanım. Acaba Asya hanım halledebilir mi? O gelse atölyeye"

Asya ne olduğunu bilmiyordu ama Nevzatın bir işler çevirdiği belliydi. Hem zaten geçen günkü mevzudan dolayı adama yeteri kadar sinirliydi. "Benim bugün mağazaya geçmem gerekiyor Sevgi hanım"

Kadının canı iyice sıkıldı. Bir karar vermeye çalışarak ikilinin arasında gidip geliyordu ki, Nevzat işini şansa bırakmamaya kararlıydı.

"Ben atölyedeki karışıklığı giderince Asya hanımı mağazaya bırakırım. Bugün bu işlere başlamazsak zamanında yetiştirmemiz mümkün değil Sevgi hanım"

Kadın bu sefer Asya'ya dönerek açıklama yaptı
"Asyacım atölyede işlerin aksesuarları karışmış. Dikime başlayamamışlar. Biliyorum başka planların var ama bi gidip kontrol etsen olur mu? Çok sürmez tahminimce"

Asya kendini kapana kısılmış gibi hissediyordu.  Çevresine farkettirmek istemese de adama bakarken gözlerinden alevli oklar çıkıyordu. Mecburen kabul etti ve çıktılar. Koridorda ilerlerken Keremin ofisinin olduğu tarafa kaçamak bir bakış attı. Geçen gün duyduklarından sonra Nevzatla onu birlikte görmesi isteyebileceği son şey bile değildi. Gerçi Nevzatın kim olduğunu bilmediğine adı kadar emindi ama yinede karşılaşmadan dışarı çıkınca deminden beri farkında olmadan tuttuğu nefesi bıraktı.

Çevrelerinde kimse kalmayınca Nevzat her zamanki haline döndü ve hemen atılarak kızın bineceği kapıyı açtı. Asya Nevzata dayanamıyordu. Gözlerini devirerek bindi arabaya. Kendini o kadar gergin hissediyordu ki, bir kedi olsa emindi ki sırtını kaldırmış, tırnaklarını çıkarmış olurdu. Yada bir kirpi olsa dikenlerini kabartırdı. Aslında hiçte fena olmazdı.

Adamın konudan tamamen alakasız lakayt bir kaç sözünden sonra gözlerini kısarak ondan tarafa döndü. "Aslında atölyede gerçekten bir sorun yok değil mi?"

Adam kaşlarını kaldırıp gülümsedi.

"Hemen sağa çek ineceğim ben"

"Asya saçmalama tamam birazdan ineceğiz zaten"

"Hemen sağa çek dedim. Yoksa atarım kendimi bu hızda"

Kızın sesindeki çıldırmış ciddiyeti farkedince adam yavaşça sağa doğru yanaştı.

"Tamam sakin ol. Duruyorum ama sende beni dinle. Böyle bir yalan uydurmak zorunda kaldım çünkü seninle konuşmam gerekiyordu. Benim hiçbir suçum yok. Aysun yüzünü bile görmek istemiyor diyince karşına çıkamadım"

"Sende işi bahane edip beni kaçırarak dinletmeye karar verdin öylemi?"

Sesi sinirden cırlayarak çıkmıştı ama şu an bu en son düşüneceği şeydi. Nevzatı görmek istemiyordu, onunla konuşmak istemiyordu, onu dinlemek, onun yanında onun arabasında olmak istemiyordu. Hele birde böyle kandırılmak iyice sinirlerini zıplatmıştı.

Adam kızın ne kadar sinirlendiğini görünce daha yumuşak ve alttan alarak konuşması gerektiğini anladı.

"Asya seni anlıyorum bak tamam çok sinirlisin ama benim hiçbir suçum yok. Tamamen Necati'nin işgüzarlığı. Benim söylediklerinden iki gün sonra haberim oldu. Bana inanmalısın. Hem ben neden böyle bir şey yapayım?" Yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Başını önüne eğdi.

"Asya belki beni hiç ciddiye almadın ama ben... Seni seviyorum"

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin