46~Bir ufacık nefes

444 33 0
                                    





Derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalışıyor ama başaramıyordu. Gözleriyle otogarı tarayıp duruyor, saatini kontrol ediyor, otobüsün bir an evvel kalkmasını istiyordu.

Levent'e düşündüklerini anlattıktan sonra birlikte bir plan yapmışlardı. Normal şartlarda Asya dolaşmaya çıktığında kaçta döneceği belli olmadığından dolayı, yokluğunu anlamaları için havanın kararması gerekiyordu ancak kız sürekli bir şekilde öğrenecekler ve onu almaya gelecekler diye tedirgin oluyordu.

En sonunda otobüsün kapıları kapanıp hareket etmeye başlayınca rahat bir nefes aldı, Asya. Henüz gardan çıkmadan birisi otobüsü durdurunca bütün korkuları tekrar ayaklanmış, kalbi boğazında atmaya başlamıştı. Şoförle konuşan kişinin kim olduğunu anlamaya çalışırken, kucağında küçük bir bebekle merdivenleri çıkan genç kadını görünce ikinci bir kez aynı rahatlamayı yaşadı. Terleyen avuçlarını pantolonuna silerken, kendine sakin olması gerektiğini telkin ediyordu.

İlk kez yalnız yapacağı bu yolculukta her şey bir muammaydı Asya için. İçinde yaşadığı gerginlikten dolayı kimseye tahammül edemeyeceğini düşünerek yanına kimsenin oturmamasını dilemişti, otobüs hareket ettiğinde yalnız kalacağını düşünerek sevinerek çantasını yanındaki boş koltuğa koydu ancak, bu yeni yolcu ürkek bakışlarıyla neredeyse yarısı boş koltukları taramış, taramış en son Asya'nın yanına doğru ilerlemişti.

Asya bir yandan şansına söverken, bir yandan da bu ürkek bakışlı cılız kadın hakkında böyle düşündüğü için huzursuz oluyordu. En sonunda gövdesini cama doğru çevirip, başını koltuğa yaslayarak gözlerini yumdu. Belki uyuyabilirdi. Gerçi bu pekte mümkün değildi, hava henüz aydınlıktı, Asya yatağını yadırgardı, bir de üstüne hiç susmak bilmeyen yolcular... Hiç saygısı yok mu bunların diye düşünürken, iki yolcunun sesleri yükselmeye başlayınca herkes gibi o da dikkat kesildi olanlara. Bir iki bağırışmanın ardından, tartışan iki adamdan biri ayağa kalkıp diğerinin suratına yumruğu indirince, etrafa saçılan kanla birlikte bütün yolcular çığlık atmaya başladı. Şoför otobüsü yol kenarına çekerken muavinler olaya müdahale edip büyümesini engellemişlerdi. Yaralı adamı aşağı indirip yüzünü temizlemeye başladıklarında yolcuların paniği geçmiş merakla camlara yapışıp olayı izlemeye başlamışlardı.

Bir kişi hariç.

Asya'nın yanındaki kadın hala hem ağlıyor hem de tir tir titriyordu. Asya başta paniklediğini düşünüp umursamasa da hala sakinleşemediğini görünce ters giden bir şeyler olduğunu anlayarak kadına döndü. Bebeğine sımsıkı sarılıp bir öne bir arkaya sallanan kadına güven vermek için elini omzuna koymasıyla kadının sıçrayarak kesik bir çığlık atması bir oldu. "Şşşşş tamam sakin ol. Geçti. Korkma kimse sana bir şey yapmayacak"

Kadının yüzündeki mahcup ifadeden, onunda kendini sakinleştirmeye çalıştığını ama başaramadığını anladı, Asya. Çantasından çıkardığı suyu kadına uzatırken, kadının hala sıkı sıkıya tuttuğu bebeği almak istedi kucağından. Kadın bir Asya'ya birde sıkılmaktan bunalıp ağlamaya başlayan bebeğine bakıp karar vermeye çalışıyordu. "Ver ben tutayım sen suyunu iç sakinleş önce. Bir yere gittiğim yok. Biraz daha sıkarsan canı yanacak çocuğun. Canını yakmak istemezsin öyle değil mi?"

Bebeği kucağına alıp kadının su içip sakinleşmesini beklerken neden bu kadar korkmuş olabileceğini düşündü. Asya da paniklemişti ancak herkesle birlikte o da bir süre sonra kendi haline dönmüştü. Bunları düşünürken, yola çıktığındaki kaygılarından uzaklaşmıştı. Sormak istedi ancak daha sonra hiç tanımadığı bu kadının sıkıntılı hikayesini dinlediğinde, pekte parlak olmayan gününe yeni bir stres ekleyeceğinin bilinciyle vaz geçti. Ama nedense yol arkadaşıyla ortak paylaştıkları tek şeyin otobüsün yanyana bu iki koltuğu olmadığını hissediyordu. O da sanki bir şeylerden kaçıyor gibiydi. Kim bilir ne sıkıntısı vardı. Bütün korkularına rağmen her şeyi geride bırakarak bu yola çıkmasına sebep olan neydi. 

İnsan doğup büyüdüğü çevresiyle muntazam bir uyum içerisinde yaşayıp giderken, bunun hep böyle süreceğini, zamanın bu şekilde sonsuza uzanacağını zannediyordu, ta ki alışageldiğinden farklı durumlar, duygular, olaylar yaşayana kadar. Bunlar bir kırılma yaşanmasına ve sürüp giden hayatın yönünün değişmesine neden oluyordu. Ön görülemez, engellenemez, yönlendirilemez bir şekilde.

İkisini bir araya getiren kendi hayatlarında yaşadıkları kırılmayla çıktıkları yeni yollarının kesişmesiydi. Az ya da çok ikisinin de yaşadığı kaygı, içinde bulundukları bilinmezlikten kaynaklanıyordu.

Yol kenarında bir görünüp bir kaybolan çalılıkları izlerken daldığı düşüncelerden, kucağındaki bebeğin göğsüne doğru iyice sokulmasıyla, ayrıldı. Bebek kucağında parmağını emerek uyuyakalmıştı. Annesi bebeğini alıp sarıldığında, kadının biraz önceki korkusunun yavaş yavaş kaybolduğunu gördü, Asya. O zaman anladı ki, yol arkadaşına yola çıkma cesaretini veren bir ufacık nefesti.

Peki Asya'nın ki neydi?

*****

İstanbul'a geldiğinde ilk yaptığı Levent'le konuştukları gibi bir telefon ve hat almak olmuştu. Sonrasında cebindeki buruşmuş kağıtta yazılı numarayı kaydedip her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Böylece yeni telefonuna ilk kaydettiği ve aradı kişi tek destekçisi Levent oldu.

Ne kadar hatırlamak istese de Emine'nin telefon numarasını hatırlayamayınca, yollarda birilerine denk gelmekten korka korka evinin yolunu tuttu.

Korktuğu gibi olmamış, kimseyle karşılaşmamıştı ancak dakikalardır çaldığı kapı açılmamıştı. Asya, içinde bir panik butonu varmış ve düşündüğünden farklı olarak yaşadığı her durumda o butona basılıyormuş gibi hissediyordu. Buraya gelene kadar kalacağı yer konusunda Emine'den yardım alacağına güvenerek gelmişti. İşler ters giderse Levent'in yanında bulunması için verdiği parayla bir otelde kalmayı planlamıştı ancak, tamamen sislerle örtülü geleceğinde ne zaman bir işe girip para kazanmaya başlayacağını bilmediği için çok mecbur kalmadıkça o paraya dokunmak istemiyordu.

Artık umudunu yitirip geri dönecekken, karşı daireden çıkan kadın Asya'ya Emine ve arkadaşlarının henüz memleketlerinden dönmediklerini söyleyince anladı ne kadar büyük bir hesap hatası yaptığını. Neyseki kadın Emine'nin numarasını Asya'yla paylaşmıştı.

Asya arkadaşını aramak için buradan uzaklaşmayı bekleyecekti. Binadan çıkıp, sokağın diğer tarafında ailesinin evinin olduğu yöne doğru bakınca tüm gücünün çekildiğini hissetti. İçinde yükselen ağlama isteğini bastırmak için onu bu yola çıkaran nedenleri hatırlattı kendine.

Arkasını dönüp, yeterli olduğuna inandığı bir noktaya kadar uzaklaştı Emine'yi aramak için. Ne diyecekti ne isteyecekti bilmiyordu. Sudan çıkmış bir balıktı Asya, öncesinde suyun altından gördüğü dünyaya az çok hakim olduğunu sanıyordu. Şimdi yanıldığını, aslında küçük bir çocuk kadar tecrübesiz ve yabancı olduğunu çok acı bir şekilde anlıyordu.

Arkadaşına durumunu kabaca anlattığında, Emine yardımcı olmaya çalışacağını ve bir kaç arkadaşını arayacağını söyledi. Derslerin başlamasına henüz bir kaç hafta vardı ama erken dönen yada yazı İstanbul'da geçiren birileri elbette vardır diye düşünmüştü.

Kucağında bir iki eşyasının bulunduğu çantayla, parkta bir banka ilişmiş öylece beklemeye başlamıştı. Dakikalar geçtikçe içine çöreklenen umutsuzlukla mücadele etmek için acele etmemesi gerektiğini telkin ediyordu kendine. Bu şekilde beklemenin gururunu kırıyor olmasını göz ardı etmeye çalışıyordu. Bunlar yetmezmiş gibi birde Kereme gitme isteği bekliyordu kapısının önünde. Ama gidemezdi, bu şekilde olmazdı. Ona muhtaç olduğundan, mecbur olduğundan, başka şansı olmadığından gitmeyecekti. Bunların üstesinden tek başına gelecekti.

Gerçi gitse ne olacaktı? Asya her ne kadar kalbine anlatamasa da, Kerem vaz geçmişti...

KırılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin