35. Bölüm

11.2K 368 81
                                    

Multi de Aras
Kapı çalmıştı. Çalan kapı ile tüm ümitlerim yeşermişti. Abim geldiğini ümit ediyordum, beni buradan kurtarmasını bekliyordum. Ancak kalkıp kapıdan gelene bakıcak ne halim ne de Aras'dan dolayı cesaretim vardı. Aras sinirle ağzından küfürlerle kapıya doğru giderken bana dönüp "Sakın hareket etme kendini yorma." Dedi. Bende usulca kafamı salladım ve Aras'ın odadan çıkmasını izledim.

Aşağıdan bağırışlar, kavga, kırılma sesleri artarken; bense tüm dikkatimle söylenenleri duymaya çalışıyordum. Abim mi gelmişti? Kim gelmişti de böyle büyük kavga yaşanıyordu. Bunu görmem ve aşağıya inmem lazımdı. Ancak oturmadan ve karnımı hareket ettirmeden kalkmam gerekiyordu. Hafif doğrulmam ile beraber karnımdaki sızı artmıştı. Ancak merakım acımdan daha güçlüydü. Hafif doğrulduğum gibi ayağa kalktım. Kaç gündür yürümediğim için bacaklarımı kullanmakta zorluk çekiyordum.

Yavaş adımlarımla merdivenin pervazında durup aşağıyı dinlemeye başladım. Aşağıda iki erkek sesi vardı. Biri Aras'dı ama diğerini çözememiştim. Pervazdan hafif kafamı kaldırıp o erkek sesinin sahibini anlamaya çalıştım. O da kimdi? Evet bu adamı görmüştüm. Tabi ya bu adam davette gördüğüm Aras'ın babasıydı. Ama Aras bu adama silah doğrultmuştu. Şaşkınlığım ile çıkan cırlama ile ikside bana baktı. İşte şimdi bitmiştim. Silah görünce kendimi tutamamış ve ağzıma yine sahip çıkamamıştım.

Aras elindeki silahı kemerine sıkıştırdı ve bana bu güne kadar hiç bakmadığı sinirle "Doğa bana bak! Ben sana hareket etme demedim mi lan! Sen neyine güveniyorsunda sözümden çıkıyorsun!" Diye bağırmaya başladı. Ben istemsizce gözümden çıkan yaşlarla ona bakarken bana ağır adımlarla yaklaşmaya başladı ve gözümden akan yaşı sildi. Gözlerime sanki bana bağırmak istemez gibi anlık pişmanlıkla baktı ve kucağına alıp odaya doğru ilerledi.

Beni usulca yatağa koydu. Koyarken karnımın ağrısıyla bi an "ahh!" sesi çıktı. Aras alnımı öptü ve "Geçicek güzelim! Sen bir daha sözümden çıkma, her şey geçecek." Dedi ve daha bir şey demeden odadan çıktı. Aras fazla mı iyiydi? Cidden beni seviyor muydu yoksa? Normalde olsa yüzüme bakmadan beni bu odaya kilitlerdi ama o uyarmayı ve alnımı öpmeyi seçmişti.

Kavga sesleri devam etmemişti. Tavana odaklanmış düşünmeye devam ederken aklımda hala sorular vardı. Neden insan babasına silah doğrulturdu ki? Sebebi ne olabilirdi?

...

Sabah uyandığımda yanımda Aras yoktu. Biraz sonra kapı açıldı. Aras göz altları morarmış bi şekilde yorgun olduğu bariz üzerindekileri bile çıkarmadan "Doğam" diyip yatakta yanıma yattı. Beni kendine çekip sarılacakken yine karnımın acısıyla inledim. Beni sadece kendine çekti. Canımı acıtmaktan korktuğu belliydi. Şu an onun sevgime ihtiyacı olduğunu hissediyordum. Canım acısa da ses çıkarmadan yanıma döndüm ve kolunu kafamın altına koyup onu izledim, saçıyla oynadım, ellerimle yüzünün her hattını elleyip aklıma kazıdım.

Simsiyah gözleri vardı. Yüz hatları keskin ve kendine yakışan bir şekildeydi. Bir an yunan tanrısı ile yatıyor olduğumu sansamsa cidden yakışıklı bir adamdı. Bunu anca farketmem ise ayrı bir ironiydi. Ama bende kendimce sebepler ile ona ısınamamıştım. Yaşadıklarım kolay değildi. Belki psikolojim bile bozulmuştu.

Saçlarıda siyaha yakındı. Her şeyi siyahtı bu adamın; belki bana böyle içten davranmasa kalbinin bile siyah olduğunu düşünebilirdim. Bazen şans vermek istesemde vazgeçmem çabuk oluyordu. Ama ona şans vermem gerektiğinden artık şu anda emindim. Ona yaklaştım ve alnını öptüm. Gözlerini açtı. Kızarmıştı gözleri sanki akşam hiç uyumamış gibiydi. Ama o yorulmuş gözlerle bana sevgiyle baktı. İstemsizce dudaklarım yukarı büküldü, içten gülmüştüm ona. Gözlerini tekrar kapattı "Sana sıkıca sarılmamak için kendimi zor tutuyorum." Dedi. Demesi ile kıkırdadım. Komik değildi ama o anki diyiş tarzı ve mimikleri komiğime gitmişti. Gözlerini tekrar açtı ve benim gülüşümü istedi. Sonunda ise dudaklarıma odaklandı. Ne istediğini anladığım anda dudaklarımı sıkarak kapattım. Odanın sessizliğini bozan karnımın gurultusu ile bana baktı ve bu sefer onun dudakları kıvrıldı. Komiğine gitmişti. Bense bu duruma utanmış ve azıcık kızarmıştım.

Uykusu olduğu halde yataktan kalktı ve "Hadi prense sana kahvaltı hazırlayalım." Diyip beni kucağına aldı. Düşmemek için ellerimi onun boynunun arkasında birleştirdim. Cidden karnım acıkmıştı. Ama prenses demesi bana abimi hatırlatmıştı. Ne zaman bulacaktı ki beni abim? Onu özlemiştim. Peki bulduğunda ne olacaktı? İşte bunu düşünmek istemiyordum.

Aras beni aşağıya indirdiğinde mutfak tezgahına oturttu. Burnumu öptü ve "Eee prensesim ne yemek ister?" Dedi. Dediği şey ile dudağım kıvrıldı ve "omlet olur mu?" Dedim. "Tamam" diyip dolaptan yumurta çıkardı. Ona artık sormalıydım. "Abim" dedim devamı ağzımdan çıkmasına kalmadan Aras kaşlarını çattı ve "Abini unut!" Dedi. Bu adam yine sinirimi tepeme getirmişti. "Beni abimden ayıran sensin ve sormamı isteyende sensin beni biraz anlamaya çalış onu özlüyorum." Dedim. Gözlerimden yaşlar akıyordu.

Yanıma yaklaştı, göz yaşlarımı sildi ve "şşt prensesim artık senin tek yakını ve tanıdığın benim. Benden öncesini unut! Sadece senin için ben varım. Senin tek sözünle dünyayı bile yakabilecekken; benden gitmek yada abini görmek isteme." Dedi.

Kabul etmemişti. Tahmin ettiğim gibi kabul etmemişti. Yine moralim bozulmuş yine üzülmüştüm. Sinirle onun bana taktığı yüzüğü parmapımdan çıkardım ve "Seni istemiyorum!" Diyip yüzüğü yere attım. İşte şimdi sinirden kıpkırmızı olmuştu sanırım kendi sonumu kendim hazırlamıştım...

Ballarım 2 gündür yazamadım ama kendimce problemlerim vardı sizleri seviyorum. Yb için elimden geleni yapıcam. Oy atarsanız daha çabuk yapmaya çalışırım sizleri seviyorum ballarım. 🍯

Zorla SahibimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin