68. Bölüm

5.8K 220 39
                                    

Annem sanırım solan yüzüm ve paniğimi anlayınca elimde ki kağıdı merak edip yanıma oturdu. Ben o kağıdı tekrar tekrar okurken annem ise sesli bir şekilde okudu.

"Doğa sana kısa bir şekilde yazıcam. Annenle olduğunu biliyorum. Cem'in bu akşam bu hale gelmeside bu sebepten ancak bu durumu düzeltmek istiyorsan babamdan sana kalan ve haketmediğim mirası bana vermen gerekecek.
                                          Abin"

Annemde duyduklarıyla şok olmuştu. Benim asıl anlamadığım biz ne zaman abimle böyle olmuştuk. Ne zaman abim parama bu kadar göz dikmişti. Bana prensesim diyen abim bu değildi.

Ayrıca abimden hiç bunu yapacağı için şüphelenmemiştim. Hep Aras yapıcağını tahmin ederken abim beni hayal kırıklığına uğratmıştı.

Anneme gözlerim dolu şekilde baktım. Mirası vermek sorun değildi ancak abimin beni böyle kolay silmesi ve düşmanı gibi davranması büyük sorumdu.

Annem de çaresizdi. Annemin gözlerine odaklanıp  "Merak etme anne Cem'i kurtarıcam." Dedim. Yani mirasımı tabiki verecektim. Sonuçta o benim kardeşimdi. Hem bana babam ne bırakmış olabilirdi ki en fazla otel falan bırakmıştı. Açıkcası hiç haberim yoktu ve abimin sadece mirası bu kadar istemesine takılmıştım.

Cem koltuğa uzanırken yanına gittim ve "Cem telefonun nerde?" Dediğimde cebini gösterdi. Oradan aldım ve rehberde 'Selim bey' yazan yere tıkladım. Ardından bahçeye çıktım. Annem ve de Cem'in üzüntüme ortak olmasını istemiyordum.

- hediyeyi aldınız demek
+abi sen kendinde misin? Miras için kardeşimize zarar vermekte ne ha!
- birincisi o adam kardeşim değil ve sen de değilsin o miras senin hakkında değil.

Gözlerim sulanmaya başlamıştı lafları çok ağırdı.
+sen evden annen için çıktın ve anneni buldun. Ancak sana çıkarken bir şey demiştim Doğa 'son kez' demiştim. İşte o sana kardeş olarak gördüğüm son andı. Son kez sana sevgi ile baktım gitmemen için ama sen benim sevgimi haketmeden gittin. Sana o kadar bakan abine değil daha ne olduğunu bilmediğin annene gittin.

Sinirlenemeye başlamıştım. Ancak aynı anda göz yaşlarımda akıyordu.

+Birincisi o kadın bizim annemiz anladın mı? o kalın kafana sok ve olayları annemden dinlemedem böyle boş konuşma. Sen ve babam iki canisiniz. İkinizde iğrençsiniz sizden tiksiniyorum!

Ben sinirle kelimeleri sarf ederken o ise bi ara kahkaha attı ve

- sen zaten babamla bize hiç bir zaman layık olamadın. Biz çalışırken sen şımarık bir kız çocuğu gibi istediğini yaptın. şu miras işi sandığımdan daha kolay oldu desene ama dur bir dakika bir madde daha ekliyorum. O çok sevdiğin kocandan şirketteki hisse dosyasını bana getreceksin. Anladın mı?

Şımarık bir kız olduğumu biliyordum ancak abimin bu durumdan bu kadar rahatsız olduğunu hiç farketmemiştim. Ayrıca yeni madde de neyin nesiydi? Ben bunu yapamazdım.

+bunu kabul etmiyorum. Sana benim olan tüm mal varlıklarını veririm ama başkasının kine asla dokunmam anladın mı beni?

- O zaman o çok sevdiğin kardeşini rahat bırakmayacağım desene.

+Abi lütfen bana bunu yapma! Lütfen
Sesin kısılmaya başlamıştı bu durum beni üzüyordu.

- Bana abi demeyi kes ve bi karar ver. Cemi gözünün önünde öldürmem mi yoksa o mükemmel aileni ve seni rahat bırakmam mı?

Abi demem bile onu rahatsız eder olmuştu. Böylemiydik artık onunla. Gözünde hiç bir değerim kalmamıştı. Beni tehdit ediyordu ve vereceğim cevabı bildiğinden bundan zevk alıyordu.

+lütfen bana başka seçenek sun. Ben mirasımı veririm ama lütfen Aras'tan bir şey çalmamı, onun olan bi şey almamı isteme.

-Doğa vaktim kısıtlı çabuk cevabını ver.

Sanki başka verebilecek cevabım varmış gibi soruyordu. Akan burnumu çektim ve sessizce
+kabül
Dediğimde abim mutlu sesi ile

-tamam çabuk hallet ama sana 1 hafta veriyorum.
Dedi.

Ben gözyaşlarımı bir elimle silerken diğer elimle telefonu kapattım. Kabul etmeseydim ne olucaktı? Cem'in ölmesine razı mı gelicektim. Tabi ki asla böyle bir şey olmasına göz yumamazdım.

Göz yaşlarım dışarıda yağan yağmur gibi akarken ben bahçedeki üzeri kapalı bir çardakta oturdum. İçeri giremezdim. Onlarla duygularımı paylaşıp üzmek istemiyordum.

Annemleri arayarak hem kendi başımı hemde onların başını belaya sokmuştum ve bunu düzeltecektim. Ne olursa olsun düzeltecektim.

Annem elindeki tepside fincanlar ve omzunda iki battaniye ile bana doğru geliyordu. Ona anlatmalı mıydım son durumu? Açıkcası emin değildim ama artık derdimi birine anlatmazsam patlayacaktım. Hem o bana en güzel yolu gösterirdi.

Sırtıma battaniyelerin birini koydu ve elime sıcak çikolatalardan birini verdi.

Tek kelime ile "anlat." Dedi. Sanırım bu kelime her şeyi anlatmam için yeterliydi.

"Abimle konuştum."
Sıcak çikolatadan bir yudum aldım ve lafıma devam ettim.

"Kabul ettiğimi söyledim. Ama o bana bir şart daha koydu. Aras'dan şirketle ilgili bi belge mi ne çalmamı istedi. Mecbur yine kabul ettim ama bunu nasıl yapıcağıma yada yaptığımın ne kadar doğru olucağına emin değilim." Dediğimde annemin yüzüne baktım.

Oda benim gibi çözüm aradı ancak bir şey diyemedi. "Ve anne benim canımı en çok yakan şey ne biliyor musun? Ben onun prensesiyken şimdi kardeş olarak bile beni görmek istemiyor."
Yutkundum ve

"Seni bulduğuma çok mutluyum ama başınıza hemde başıma bu kadar bela açtım..."

Cümleyi nasıl devam ettireceğimi bilemedim. Keşke seni aramasaydım diyemezdim.  Keşke hiç abimin albünü karıştırmasaydım yada hiç seni tanımayıp Cem'in arabasına binmeseydim de diyemezdim. Ancak annem anlamıştı.

Gözlerini kaçırıp yere baktı ve konuştu. "Pişman mısın?"

Yutkundum. Ve gözlerimi havaya dikip "Hayır değilim." Dedim. O ise yüzüme baktı ve hafif gülümsedi ve "peki şimdi ne yapacaksın." Dedi.

"Aras' ın yanına gidip çalacağım." Dediğimde annem hiç bi mimik bile oynatmadan "Sen hangi yoldan gidersen git ben hep arkandayım." Dedi.

İşte bu cümle benim için yeterdi. Ancak şimdi sırada Aras ile yüzleşmek ve bi şekilde o dosyayı çalmak kalmıştı.

Açtığım bu belayı kapatmadan bitmeyecekti...

Ballarım az gelen oylar beni üzüyor. Sizleri seviyorum:)

Zorla SahibimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin