Günler öyle böyle geçiyordu. Ben ilaç almaya devam ediyor ve Aras'da her akşam benimle birlikte oluyordu. O zamanlar benim için kabus dan farksızken o ise hayallerine ulaşmış gibi zevkini çıkarıyordu. Annemle ise buluşturacağını söylüyordu. Ona inanmaktan başka bana seçenek kalmıyordu.
Sabahları evden çıkıyordu. Sanırım işe gidiyordu. Hiç bir zaman sormamıştım nereye gittiğini. Onun gidişi kafa dinlemem gibi bir şeydi. Çünkü eve geldiğini sanki onun yaşam kaynağıymışım gibi özlemle benimle uğraşıyordu. Ona git diyemediğim gibi bir de zevk alıyor gibi yapmam gerekiyordu. Her zaman bunu başaramasam da yapmak zorunda olduğumu da biliyordum.
Yine sabah olmuş ve özgürlüğümü rüyalarımda yaşadığım tutsak bir sabaha uyanmıştım. Karşımda aras giyinmiş kol düğmelerini takarken aynadan beri gözlerimiz birbirini buldu. Hafif bir gülümseme ile "Benim karım uyanmış mı? Rüyasında da beni görmüştür. Gerçi fazla uyumadın yorgunsundur az daha uyu." Dedi. Söylediği sözlerdeki her cümle beni deli etmeye yetiyordu. Rüyalarımı özgürlük sanarken artık onu görmemi bile ima ederek aslında hiç özgür olmadığımı bana anlatıyordu. Hiç bir şey demedim yatakta arkamı döndüm. Yüzünü görmeye bile tahammülüm yoktu.
Yanağımı öptü ve kapının kapanma sesi ile odadan çıktığını anladım. Yine kontrol hapı içmem gerekiyordu. Aras'da zaten çıkmış olmalıydı. Odadan çıkıp karşıda bulunan misafir odasının çekmecesinden doğum kontrol haplarını aldım. Su olmadı için hapla beraber mutfağa doğru ilerledim. Üzerimde tamamen sabah mamurluğu vardı ve ayaklarımı sürte sürte ilerliyordum. Birazdan çalışanlar gelecekti. Çalışanlar hem yemek hazırlıyor hem temizlik yapıyorlar bir de beni takip edip hareketlerimi Aras'a iletiyorlardı. O yüzden onlar gelmeden hapları içiyordum.
Mutfağa geldiğimde dolaptan aldığım bardağa biraz su koydum ve hapı ağzıma koyup yutacakken, kapı açıldı. O heyecanla hap boğazımda kalıp beni öksürtürken, içeriye giren Aras'ın gözleri beni buldu. Yanımdaki hapı saklamak için geç kalmıştım. Çaktırmadan elime alacakken bana yaklaşan Aras elimden aldı. Öksürüğüm azalmış, korkum artmıştı. Aynı oranda da Aras'ın boynundaki damar sekmeye başlamıştı.
Sanırım her şey anlaşılmış ve bütün büyü bozulmuştu. Tamam belki Aras 1,2 gün kızardı ancak asıl sorun şuydu ki, artık çocuğum olma ihtimali artıyordu. "DOĞA BU HAPI NERDEN BULDUN?" diye dişlerini sıkarak ve ellerini yumruk yaparak tısladığında hiç bir şey diyemedim. Bana biraz daha yaklaştığında bende bir adım daha geriledim. Tezgahla onun arasında kalmıştım. "SANA BİR SORU SORDUM!" Diye kükrediğinde ise ağzımdan "B...ben a...aldım." Sözcükleri zorda olsa çıkabilmişti.
"Bana bu olayı doğru düzgün anlatmadan önce şuna gelelim. Demek sen anne olmayacağına bu haplara güvenerek bana diklendin ha!" Dediğinde başımı sallamakla yetindim. Sinirden kopkoyu olmuş gözlerine bakamıyor ve yere odaklanıyordum. Eliyle çenemi kavrayıp kaldırdı ve "Doğa sana şu zamana kadar iyi davrandım. Sevgimi bile sen mutlu ol diye kısıtladım. Ama sana bi şey diyicem. Sen şu hareketi yaptın ya artık sana cehennem heryer." Dedi. Sonra ise elimdeki ilaçları aldı. Gözlerime tekrar odaklandı. Küçük bir yalan söylesem bile anlayacaktı ve dipte olan halimi daha da kötü yapacaktı.
"Doğa bana doğru söyle başka ilaç var mı?" Dedi. Aslında yalan söyleyebilirdim. Ertesi gün hapı da vardı ancak beni öyle bir etkisi altına almıştı ki doğru söyledim ve başımı sallayıp "var" dedim. Ardından onu getirmeye yukarıya çıkarken o da beni izledi ve peşimden geldi. Misafir odasındaki komidinden çıkardığım hapları ona verdim.
O ise siniri geçmemiş bir şekilde beni izledi ve verdiğim hapları alıp bir kelime bile demeden odadan çıktı. Sonra ise evden çıkmıştı.
Ben ise yine o içki içtiğim günkü gibi yere oturup sırtımı yatağın ayağına dayadım. Ellerimle başımı sıkıştırdım ve sinirle "KAHRETSİN!" Diye bağırdım. Bütün planım boşa gitmişti. Yine o kazanmıştı. Ama belki de suç bendeydi. Neden hapı 5 dk sonra yada odada içmemiştim ki. Nasıl onun gelmeyeceğine bu kadar emindim. Bacaklarımı kendime çektim ve gözlerimden akan yaşlarla ağlamaya başladım. Zaten hep böyle olurdu. Sinirim, hüzüne hüzünüm ise göz yaşına dönüşürdü. Peki ya şimdi annem onu ne zaman görebilecektim ki? Ya Aras bu yaptığım için beni affetmezse ya annemi göstermezse. İşte ağlamam ikiye katlanmıştı.
Hayatım her seferinde daha kötü oluyordu. Yine her zamanki gibi başım dertteydi ve en büyük sorunumda Aras'ın şimdiki hareketinin ne olacağını bilmiyordum. Bu da bana korku ve çaresizlik veriyordu.
***
Akşama doğru saat 7 civarlarında aşağıya inip salonda oturdum. Karşısına ağlamaktan şişmiş gözlerle duracak olsamda en azından ağlayarak çıkmayacaktım. Televizyonda otururken zaman gece yarısını buldu. Normalde eve 6,7 gibi gelen Aras gece yarısında bile daha eve gelmemişti. Benim de uykum yavaş yavaş göz kapaklarıma vururken kapının açılma sesi ile uykumu kovdum. Gelen Aras'dı.
Bu koyulaşmış gözleri nerede görsem tanırdım. Ama o iyi değildi sanki. Adımlarında hafif sekerek koltukta oturan bedenimin önüne geldi. Kokudan anladığım kadarıyla epeyce içmişti. Bana yaklaştı ve beklemediğim hareketle saçımdan tutup "Demek beni sevmiyorsun ha! Benden bir çocuk bile istemiyorsun öyle mi?" Ben saçımın acısıyla çığlıklarımı bırakması için yükseltirken o ise bana yiyecekmiş gibi bakıyordu. "Seni unutmak için bu gün bir kadınla seviştim. Ama bil bakalım ne oldu? Onu sen zannederek öptüm ve koklamaya başladım. Kokusu senin ki gibi olmadı, öpücüklerimde senin tadını almadım ve yine karşındayım!" Dedi. Dediği şeye nasıl tepki vereceğimi hatta ne cevap vereceğimi bile bilmiyordum. Saçımı bırakmıştı. Sanki ona bir şeyler dememi bekliyordu.
"Bak ben senin kalbini kırmak istemem seni üzmekte istemem ama Aras olmuyor yapamıyorum. Beni de anla!" Dediğimde üzülmek yerine öfkesi daha da arttı ve "Ne demek lan olmuyor! Ben sana nefesimsin derken sen bu kadar çabuk kestirip atabileceğini mi sandın? Ben sana kalbimi verirken bu kadar basit mi lan!" Diye salonda kükrediğinde Aras'ın içkili kafa ile iyi olmadığını anlamaya başlamıştım. Gerçi ayıkta olsa aynı cevabı verirdi ama tek çözüm kaçmak olacaktı.
Ayağa kalkıp koşup kendimi tuvalete kitlemeyi planladım. Ayağa kalktığım sırada koşmaya çalıştım ki bileğimden tuttu. Tutması ile sarsıldım ve ona doğru döndüm. Elini kaldırmıştı. Yanağımda bir acıyla yüzüne baktım.
Hayatımda ilk defa birisi bana tokat atmıştı. İlk defa bu kadar gururum zedelenmişti. İlk defa Aras'tan bu kadar nefret etmiştim. Yüzünde asla pişmanlığa dair en küçük ifade olmadığı gibi beni kucağına aldı ve "İşte senin bu yaptığın hareketlerinde benim kalbime bu tokattan farksız olarak zarar veriyor ama artık senin düşüncelerin bitti. Artık benim istediklerim var!" Dedi ve dudağıma zorla yapıştı...
Bu geceyi unutmak için her şeyimi verebilirdim. Nefret'in diğer adı benim için kesinlikle Aras'dı. Beni hem bu kadar sevip hemde zarar veren bu adamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Sahibim
ChickLitMerhaba ben Doğa ve babam ölünce abim beni İzmir e düşman şirket yüzünden sürgün etti. Ama belkide beni korumak yerine onların kucağına attı belki de aşkın... Bana zorla sahip olmuştu. Bana emrediyordu. En çok korktuğum şey ise onunla zorla evlenece...