Arabada camdan bakarken hafif rahatsız otursamda düşüncelerim beynimi kaplamıştı. Aras yine kurtulacaktı. İçimde öyle bir his vardı. Zaten kahvaltıyı hazırlayan çalışan gitmiş bile olabilirdi. Peki ben bu tekefonu neden almıştım? Aras başkasına ulaşamasın diye mi? Yoksa ona yardım edecek kişiyi aramam için mi? Hiç bir fikrim yoktu.
Şöför koltuğunda oturan Cem denilen adam ise aslında o kadar kötğ birine benzemiyordu. Radyodan eğlenceli şarkılar açıyor ve kendi havasında takılıp şarkı söylüyordu. Bana neden acele edip arabanın önüne atladığını bile sormamıştı. Hatta nereye gideceğimi bile. Dur bi dk ben nereye gidiyordum?
"Pardon nerede beni bırakıcaksınız?" Dedim. Bilerek mesafeli konuşuyordum. "Sahil kenarında ufak bi işim var onu halledip nereye istersen bırakıcam seni." Dedi. Ona güvenmekten başka şansım yoktu o yüzden bende kafamı onay manasında aşağıya yukarıya salladım.
Şu an içim bi garipti. Heö bir huzursuzluk varken hemde merakım beynimi kurcalıyordu. Aras acaba kurtulacak mıydı? Beni polisler arayacak mıydı? Başıma bela gelirse abim beni kurtaracak mıydı? Yada kaçak olarak nerede saklanacaktım? Gibi bir sürü soru...
Gitmek istiyordum. Hiç bi şey yaşanmamış gibi bu toprakları terk etmek istiyordum. Yeni başlangıca o kadar çok ihtiyacım vardı ki... Sadece kandırılarak bu günlere gelmiştim. Aras konusunda, annem konusunda ve daha nice konuda ben kandırılmıştım. Hep o filmlerdeki salak kız ben olmuştum. Gerçi hayatımda film konusundan farksızdı. Sadece kamera ve spot lambaları eksikti.
Derin bi nefes aldım. Bu anı yeni bi başlangıç sayacaktım. Şu an gidiyordum arkamda bıraktığım her şey ile uzaklaşıyordum. Araba ilerledikçe sanki anılardan da kurtuluyor muşum gibi hissettim. Ne abim, ne Aras ne de meleğim benim güzel kızım hafızamda kalacaktı.
Deniz kokusunu aldığımda daldığım düşüncelerden ayrıldım ve etrafa odaklandım. Batan güneşe karşın masmavi deniz.
Araba durduğunda Cem arabadan indi. Ben arabada bekleyip beklemeyeceğimi düşünürken Cem kapımı açtı. Açıkcası biraz yadırgasamda arabadan indim. Burda ne işimiz vardı bilmiyordum ama deniz havasına cidden ihtiyacım vardı.
Cem ile beraber çok da kalabalık olmayan sahilin bankına oturduk. Aslında ona soracak çok sorum vardı ama karşımdaki manzarayı bu saçma sorularla kaçırmak istemedim. Cem de aynı şekilde denize bakarken konuşmaya başladı. "Doğa şimdi sadece beni dinle." Dedi. Zaten bu gün yaşananlardan sonra konuşmaya mecalim bile kalmamıştı.
"Bak nasıl söylenilir bilmiyorum ama anneni arıyordun değil mi?" Bu nasıl soruydu böyle? Beni nerden tanıyordu? Annemi aradığımı nasıl biliyordu? Gözlerimi denizin eşsiz maviliğindem ayırdım ve Cem'in toprak rengi gözlerine diktim. "Evet ve sen bunu nerden biliyorsun?" Dedim.
O ise ciddi tavrını bozmadı ve "Ben seni annene ulaştırıcam." Dedi. Ağzımdan "nasıl?" Diye bi soru çıktığında bu sorunun başka soracağım sorular gibi cevapsız kalacağını anlamıştım. Sanırım sadece akılına bırakmalıydım.
Ama sizce de saçma değil miydi? Aras'dan kaçıyorum ilk öneme çıkan arabaya biniyorum ve arabadaki şöför bir falcı edasıyla her şeyi biliyor. Bu durum biraz hatta bayağı bir düşündürücü olsa da kalbim sanki Cem'in beni yanıltmayacağını söylüyordu.
Çok geçmeden güneş battı hava kararırken biz arabaya tekrardan bindik. Nereye gittiğimiz hakkında hiç bi fikrim yoktu. Ama tek bildiğim uzun bir yolculuk olacaktı.
Cem yine şarkılar açmış dinlerken yüzüne odaklandım. Karanlık havada yüzü az çok belli olurken göz göze geldik. "Peki sen kimsin?" Dedim. Sonuçta herhangi biri bana yardım etmezdi. Annemin nesiydi? Yada benim neyimdi? Bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Sahibim
Literatura FemininaMerhaba ben Doğa ve babam ölünce abim beni İzmir e düşman şirket yüzünden sürgün etti. Ama belkide beni korumak yerine onların kucağına attı belki de aşkın... Bana zorla sahip olmuştu. Bana emrediyordu. En çok korktuğum şey ise onunla zorla evlenece...