41. Bölüm

9.8K 298 60
                                    

Muti de Aras

Sadece bir adım...
Sadece bir adımla kaderimi belirleyecektim. Ya ölücek yada çıkmaz bir oyunun içine hapsolacaktım. Sahi ya eğer şimdi vazgeçsem ne olacaktı. Batuhan'ın ellerin de mi sürünecektim? yoksa Aras'ın oyununa devam mı edecektim? Aklımda cevabını bilmediğim o kadar çok soru vardı ki...

Aşağıya baktım. Çok derindi hatta sisten sonu bile gözükmüyordu. Rüzgar iliklerime kadar üşümemi sağlarken ilk defa kendimi özgür hissediyordum. Hayatıma son vermek bana göre hiç olmamıştı ancak bundan sonra yaşamakta bana göre değildi. Bazen anlıkta olsa Aras'ın beni sevdiğini düşünmüştüm. Eğer ona karşı hislerim olsaydı her şey daha kötü olurdu. O zaman sadece ölmez onu da öldürürdüm. Çünkü ben buydum beni üzeni üzerdim. Ancak şu anda böyle bir durumla karşı karşıya kalmadığım için önümde iki seçenek vardı: sürün yada öl.

Arkamda bağırışlar artıyordu. Ancak ben onlara odaklanmadan düşünüyor ve aşağıda ki manzarayı seyrediyordum. Cidden neler olmuştu böyle? 1 yıla kadar bazen asi bazen şımarık bir kız gibi hayatımı yaşarken olanlar beni sanki 100 yaşında bir kadın gibi yaşlandırmıştı. Belki fiziksel olarak hala 17 yaşındaydım ama ruhum hiçte öyle değildi. Sahi aylardan neydi? Doğum günüme ne kadar kalmıştı? Zaman su gibi akmış mıydı yoksa çektiğim ızdırap bana zamanın aktığını mı hissettirmişti?

Başım dönüyordu. Etrafı iyi göremiyordum her şey bulanıklaşıyordu. Ayağımın altından taşlar kayarken, gözlerim kararmıştı. Son hissettiğim beni tutan bi çift el ve durmak bilemeyen silah sesleri olmuştu...


Aras'tan;

Doğam yine bildiğini yapmış ve arabadan çıkmanın bir yolunu bulmuştu. Ben boşuna demiyorum 'işte benim kızım' diye. Koruma onun kolunu tuttuğu anda bana umutsuzlukla bağırdı. Kurtarmamı bekledi. Ancak ne kadar istesem de şu an onu kurtaramazdım. Çatışma başlamak üzereydi ve risk alıp ona gelecek bir kurşunla hayatını riske atamazdım. Babam beni sırtımdan vurmuştu. Ona normalde asla güvenmezdim ancak o gün hastaneye gittiğimizde o anki acele ile Batuhan'ın ölüp ölmediğini kontrol ettirememiştim. Bir kere daha lanet okumuştum kendime babama bir kere de olsa güvendiğim için. Ona ilk silah kaldırılım değildi ama sebebim yine Doğamdı. Doğa benim için her şeyden önemliydi ve babam bana Doğa'nın mal varlığını evlenip almam için tehdit etmeye çalışıyordu. Ama o ailemizi mahvetmekle kalmayıp benim aileme de burnunu sokmuştu. Bu affedilemezdi.

Batuhan'ın ağzını açması ile bu sefer umutsuz yüzüm ile ben Doğa ya baktım. Her zamanki gibi yine Batuhan her şeyi mahvetmişti. Ben zaten zamanı gelince Doğa'ya gerçeği anlatacaktım. Artık emindim Doğa'yı ölesiye seviyordum. O her şeyin oyunla başlayıp oyunla devam ettiğini düşünse de ben artık ne malı ne mülkünü istiyordum. Sadece benim olmasına ihtiyacım vardı. Çünkü duygularım laftan anlamıyor ve uyuşturucu gibi beni ona bağımlı kılıyordu. Ama o bu anda duyduğu şeyle hislerimi ona bakışlarımı hatta iyi davranışlarımı bile hiçe saymıştı. Hakkıydı aslında belki bende birden böyle bir şey duysam böyle tepki verirdim.

Batuhan yaklaşıp Doğanın saçına dokunduğunda, kafasını bir yılan gibi ezmek istedim. Çenesine dokunduğu an onu kendi ellerimle gömmek istedim ama sesimi çıkarmadım. Çünkü Doğa bana hayalkırıklığı ile bakıyordu. Sonlara doğru içindeki sinir daha ağır bastı. Korumanın dalgınlığından yaralandı ve kokunu kurtardı. Ardından koştu. Uçuruma ilerledi. Düşmesine çok yakın bir yerde durdu. Korku denen hissi Doğa hayatıma girdiğinde hissetmeye başlamıştım. Kalbim hızlanmıştı. Rüzgarda dalgalanan saçları ile bir tanrıçaya benziyordu. Çok güzeldi. Şu an eğer bu durımda olmasaydık fotoğrafını çeker ve ölene kadar kalbimin içinde taşırdım. Ancak durum bu anın tadını çıkarmamdan çok streslenmemi sağlıyordu. Hayatıma Doğa ile beraber stres ve korkuda girmişti.

Elimden bir şey gelmiyordu. Ona sesleniyordum. Aynı şeyi Batuhan'da yapıyordu ancak ben sanki nefesim onun düşmesi ile kesilecekmiş gibi hissediyor ve nefes almakta zorluk çekerek adını anıyordum. Bir şeyler yapmalı ve kendime gelmeliydim. Doğa ölmezdi. Yanımda ki korumaya yapması gerekeni anlattım.

Ardından Doğa'nın arkasından yavaş yavaş yaklaşmaya başladım. Zaten hiç bir şey dinlemiyordu. Kendinde değil gibiydi. Ona çok yaklaşmıştım ki yere düşer gibi oldu. Ayağını altından yuvarlanan küçük kayalar ile boşluğa gidiyordu ki onu kolundan tuttum. Yavaşça yukarıya doğru çektim. Gözleri kapalıydı. Ardından gelen silah sesleri ile beklenen gerçekleşmişti. Yanımda ki adam uzakta duran keskin nişancıya haber vermiş ve babamı vurmuştu. Yerde ki cesete bir anlık baksamda her şey daha kötü olmuş ve çatışma başlamıştı. Yerde duran et yığını babam değildi sadece hayatıma burnunu sokan ve cezasını çeken bir insandı artık. Batuhan bana doğru nişan almışken Doğa yı kucağıma aldım ve koşarak arabaya doğru ilerledim. Çatışma seslerinin arasında gelen acı ile koluma baktım. Batuhan beni vurmuştu. Arabaya biner binmez sürmeye başladım alandan uzaklaştım. Bundan sonrasını korumalar idare etmeliydi. Doğa'yı hastaneye götürmem şarttı. Ben mi? Ben önemli değildim. Asıl Doğa o uçurumdan düşseydi ben o zaman yaşayamazdım.

Yolculuk boyunca Doğa'ya seslendim. Gözlerini açmıyordu. Bilinci yerinde değildi. Hızlıca hastaneye geldiğimde arabadan kucağıma alarak indirdim ve bağırmam ile çalışanlar ilgilenmeye başladı. Ben yine o soğuk ve beyaz koridorda elimden hiç bir şey gelmeden beklemeye mahkum olmuştum. Doktor küçük bir muayenin ardından çıktı ve sonuçların daha sonra geleceğini Doğa'nın iyi olduğunu ve gözlerini açamasa da bilincinin geldiğini söyledi. Koluma da dikkatlice bakıp yardım etmeyi önerse de bakışlarım bile onun korkup sorusunu geri almasını sağlıyordu.

Hızla odasına girdim. O benim her şeyimdi. Hayatım, yaşamım ve daha nicesiydi. Yatağın yanında ki sandalyeye oturdum ve alnını yavaşça öptüm. Elini tuttum. İçimdekileri dökmeye başladım.

"Meleğim her şeyim. Duydukların yalan değil ancak eksik. Başta her şey oyundu. Sadece şirket hissesi için yapılan bir oyun. Ancak bunu babama karşı gelmek ve güçlü olmak için yapmak zorundaydım. Sonra ise seni tanıdım. Resmen hayatıma güneş oldun. Onca karanlığın içinde beni aydınlattın. Ama ben sana hep karanlık verdim. Başını derde soktum. Seni tanıdıkça sevdim ve şimdi emin hislerimle söylüyorum ki sana... sana aşığım Doğa. İnanmak ve inanmamak senin tercihin ancak sadece kalbimden çıkan sözleri dile getiriyorum. Sen benim hayatımsın ve emin ol asla ama asla malın veya mülkün benim için önemli değil." Diyip yüzüne baktım.

Gözlerini açması ile şaşırsam da belli etmedim. Gözlerime uzunca baktı. His yoktu bakışlarında sadece beni anlamak için bakıyordu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı ve "Şu an kalbim sadece sana inanmak istiyor." Dedi ve hafif bir acıklı tebessüm ile "Ancak senin hislerini karşılık veremem." Dedi. Şu an kalbimi sökmüşler gibi hissettim. Ne demek hislerime karşılık veremezdi. Tamam biliyorum beni sevmiyordu ancak sevmeye de mi çalışmayacaktı?

Tam sinirime engel olamayıp ona zarar vermemek için odadan çıkacakken, Doktor içeri girdi. İkimizinde gözlerne baktı ve

"Doğa hanım, test sonuçları çıktı. Gayet sağlıklısınız. Ayrıca hormonlarınız yüzünden bayılmanız normal. Bu arada 3 aylık bebeğiniz de gayet sağlıklı."

Doktorun son sözü ile ikimizde göz göze gelmiştik. O endişe ile bakarken ben şu anda sevinçten havalar auçuyordum. Baba olacaktım! Kulağıma şaka gibi gelse de doğru duymuştum. Tekrar Doğa benim olacaktı. Üstelik yeni aile üyemiz ile...

Zorla SahibimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin