Öğle yemeğimizi afiyetle yemiştik. İştahım mı ne gelmişti bilmiyordum ama canım acayip tatlı çekmişti.
Aras bir yandan dosyalarını okuyup ara sıra bana bakarken birden "Gene ne oldu?" Dedi. Bu adam cidden büyücü falan mı? Hayır hayır cadı yada cin. Yoksa başka bir varlık ne düşündüğümü anlayamaz.
Gözlerimi ona dikip en tatlı gülüşümü takındım ve "tatlı..." dedim. Yüzünde tebessümle cümlenin devamını o anlamıştı.
"Doğa bu ara çok mu yiyorsun ne güzelim. Seni doyurmak için geceleride çalışmam gerekecek."dedi ve gülmeye başladı. Bunun neresi komikti ki? Sinirimi bozmayı çok iyi biliyordu.
"Sen kendine bak asıl." Dedim ama dediğimle düşünmeye başladım. Aras'ın göbeği bile yokken üstüne üstük her yeri kastı. Sanırım düşünmeden konuşmak bu olsa...
"Aaa sen beni çıplakken güzel inceleyemedin galiba." Dedi ve sırıtmaya başladı. Dediği şeyle nedensizce kızarmıştım. Yere bakıp ayakkabıma odaklanmışken masasından kalktı ve elimden tutup beni kaldırdı.
"Nereye?" Diye sorduğumda ise "Karıma tatlı yedirmeye" dedi. Yüzümde ufak bir tebessüm olurken şaşırmıştım da. Bu elbise ile beni dışarıya mı çıkaracaktı? İşte gerçekten değişmişti.
Şirketten geçerken eskisi gibide çalışanlar kafalarını eğmiyordu. Sadece başka tarafa bakıyorlardı. Bu konuda çok bi şey kat edememiş olsada yine de gelişme sayılabilirdi.
Arabaya bindiğimizde bir sürü zinciri olan bir kahvecinin önünde durduk. O arabadan inerken bende inecektim ki; öksürdü ve "sen otur ben getiririm." Dedi. Çok ciddi söylemişti. Bunu demesinin tek bir sebebi vardı o da kıskançlık. Ama tabiki eski kıskançlığı ile şimdiki kıskanması arasında çok fark vardı. Şartları şimdilik zorlamamak adına kafamı salladım.
Onu kahveci dükkanının camında görüyordum. Bir sürü ama bir sürü şey almıştı. Turta, meyve suyu, çikolata, kekler ve kurabiyeler ayrıca kahve.
Elimde bir sürü poşetle arabaya geldi. Poşetleri kapımı açıp bana verirken kendi de eline bir kahveyi aldı. Sürücü koltuğuna geçtiğinde, 'ona cidden mi' bakışımı atıyordum.
"Hepsini almak yerine ne istediğimi sorsan daha iyi olmaz mıydı?" Dediğimde "sen seçene kadar hepsini almak daha mantıklı geldi." Diyip acı olduğunu tahmin ettiğim kahvesinden büyük bir yudum adı.
"Bay ego" diye içimden geçirdim. Ancak onun sert bakışını gördüğümde sesli söylediğimi farkettim ve "ay sesli mi söylemişim." Dedim. O da tebessüm etti ve "Her zaman ki halin Doğa." Dedi.
Arabayı çalıştırmasıyla ben bir ondan bir bundan yemeye başladım. Nerdeyse her şeyi ısırmıştım. Ayrıca kahve meyve suyu ve gazoz hiç birini affetmeden içiyordum.
Aras ise bu halimi görünce "yavaş be kızım beni de ye." Dediğinde sinirimle "canım tatlı istiyor acı değil." Dedim. O ise çapkın bakışı ile "sen çok tatlısın. Ya benim canım tatlı isterse." Dedi.
Onu dediğindeki ağzımdaki kurabiyenin boğazıma kaçması ile öksürmeye başladım. Resmen dediğim laflara beni pişman etmeyi çok iyi biliyordu.
...
Eve geldiğimizde ise karnım şişmişti. Ve kendimi iyi hissetmiyordum. Aras sanırım duş alıyordu. Ben ise kendimi salona atıp filmlere göz gezdiriyordum. Ancak midem çok bulanıyordu.
İçimden "o kadar yersen böyle olur Doğa." Diye düşünsemde öyle böyle değil çok bulanıyordu.
Hızla lavaboya koştum. Hiç iyi değildim. Lavabonun oraya oturmuş kusmam gereken anı bekliyordum. Derin derin nefes aldım ve Aras beni bu halde görmeden kendimi toparlamaya başladım. Çünkü görürse hem çok tepki verecek hemde boş başımın etini yiyecek derecede konuşup beni uyaracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Sahibim
ChickLitMerhaba ben Doğa ve babam ölünce abim beni İzmir e düşman şirket yüzünden sürgün etti. Ama belkide beni korumak yerine onların kucağına attı belki de aşkın... Bana zorla sahip olmuştu. Bana emrediyordu. En çok korktuğum şey ise onunla zorla evlenece...