" Neler oluyor burada ne bu haliniz?" dedim yerimden kalkarak. Tony hemen şaşkınlığını atıp kendini toparladı.
Tony önce silahını emniyete alıp kaldırdı. Sonra kendi Ali'nin üstünden kalktı. Şaşkınlığını anca atan Ali de Tony üstünden kalkınca yerden kalktı.
" Herkes derin bir nefes alsın ve salona geçip konuşalım. " dedi Adam.
Adam'a uyup odamdan çıktım. Salona giderken diğerleri de arkamdan geliyordu. Herkes kendine bir yer bulup oturduğunda bu sefer benim sorumu Adam sordu.
"Az önce ne oldu? O haliniz neydi ?" dedi.
" Ben Mia'yı arayıp ulaşamayınca çok merak ettim. Sonra zaten aklıma ilk geleni yaptım. " dedi Ali.
" Aklına ilk gelen kızın balkonuna mı tırmanmak. Nesin oğlum sen? Kendini romeo sandın galiba gizlice balkona tırmanmalar falan. " dedi Tony.
" Sen de kendini Godfather sandın galiba. " dedi Ali de cevap olarak.
" Ayrıca silah çekmek ne demek. Vuracak mıydın beni?" diye devam etti sözlerine Ali.
" Sanki normal bir zamandayız da silaha takıldı." dedi Tony.
" Nasıl normal zamanda değiliz?" dedi Ali. Olayları Anlamamasından kaynaklı daha da öfkelenmişti.
" Yeter tamam!" dedim ikili arasındaki kavgaya son vermek için. Neyse ki bu sert çıkışım etkili olmuştu. Ortamda kısa sürelide olsa bir sessizlik oluştu.
"Mai bence bilmeye hakkı var." dedi Adam ssssizliği bozarak. Evet hakkı vardı. En sonunda tüm cesaretimi toplayıp Adam'ın gözlerinin içine baktım.
O da beni anlamış ve beni başıyla onaylayarak ayaklanmıştı. Omzumu destek veriricesine sıkıp Tony'yi de alarak salondan çıktı. Onların salondan çıkmasıyla Ali ile başbaşa kalmıştık.
Bir süre ikimizde konuşmadık. Ben Bakışlarımı ondan ne kadar kaçırıyorsam Ali de o kadar kaçırmıyordu. Üzerimde plan bakışlarının yoğunluğuna daha fazla dayanamadım. Ali'ye yanımı işaret ettiğimde anlamış olacak ki yerinden kalkıp hemen yanıma oturdu. Diz dize ve birbirimize dönük olarak oturuyorduk.
Derin bir nefes alıp john'u ve gelen tehtit kutusunu, Tony'nin neden yanımdan ayrılmadığını ve gelme amacını olabildiğince yumuşatarak anlattım. Anlatacaklarım bittiğinde de başta olduğu gibi derin bir nefes alıp verdim.
Ali tüm konuşma boyunca beni bölmeden dinlemiştim. Şimdi de bu sessizliği devam ediyordu ama ben içinde kopan fırtınaları gözlerinden görebiliyordum.
Okyanusları önce gri bulutlarla gölgelendi. Sonra o bulutlar tüm kırgınlık ve kızgınlıklarını yağmur damlalarıyla boşaltmaya başladı. Gözlerinde ki bu yoğunluğa dayanmayan bir damla yaş sol gözünden aktı.
Onu üzgün görmüştüm ama onu ilk defa bu kadar üzgün ve savunlamasız görmemiştim. Onun yanağına akan yaşı baş parmağımla sildim. Elimi çekmedim. O da elime yanağını yaslayıp bir kaç inciyi daha serbest bıraktı. Onun bu haline dayanamayıp bende gözlerime ağırlık yapan damlaların almasına izin verdim.
İkimizde koşmak için kelimeleri kullanmıyorduk ama ikimizde aslında bakışlarla o kadar iyi anlaşıyorum ki iyiki de bunu kelimelerle sınırlandırmıyorduk.
Bakışmamız devam ederken elini yanağımda olan elimin üstüne koydu. Başını yan çevirip avuç içimi öptü. Sonra elimin daha sıkı tutup beni kendine çekip göğsüne yatırdı. Önce alnımdan öptü. Sonda sırayla gözyaşlarımı silip gözlerimden öptü. Hani demiş ya Sebahhattin Ali;
![](https://img.wattpad.com/cover/160087301-288-k754872.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIMIN TAMI
Ficção GeralBabasının Mia'sı Annesinin Duru'suydu Yıllarca bu ikisi arasında kendisini bulmaya çabaladı. Ama aslında bilmiyordu ki O herşeyden önce Ali'nin Güzeli olacaktı ... Not: Hikayenin ilk bir kaç bölümü flashback tarzıdır. Diğer bölümler daha uzun ve n...