DAVETSİZ MİSAFİR

660 65 9
                                    

Ah! mür, benim güzel keçim karşımdaydı. Hemen yanına gidip sarıldım.
"Keçim, özledin mi beni"dedim. Şaşkınca etrafına bakıyordu.

"Umarım buraya alışırsın"dedim.
Sesim, heycanlı çıkıyordu.
Gezegenimden: birinin, benim yanımda olması güzeldi. Bu bir hayvan olsa bile.
Odamı, gezmeye başladı.
"Ne..ne..ne"dedi.
Galiba o da beni özlemişti.

Assin, söylemişti sadece ismimin iki halfini tek biliyordu.
Yere çömeldim.
"Mür, bak böyle olmaz. Bu dünyadaki keçiler 'me, me'der. Bak ağzıma 'me' diyeceksin."dedim.

Bana saf saf baktığına göre beni anlamadı.

Şikayet ve bıkan bir sesle konuştum.
"Ya zor değil. bak 'ME' diyeceksin." beni takmayıp, yatağıma zıplayıp uyudu.

Uzayistler aşkına!
Bu keçi resmen benimle dalga geçiyordu. Şunada bakın. ben, telaştan öleyim. o rahatça uyusun. Ya evinin yanında 'ne'derse.

Olmadı sabah yine çalıştırırdım.
Ah! mür eğer sabah yine bana anlamamış gibi bakarsan o boynuzlarını kırıcam. Tabi o da haklı şıp diye anlayamaz ya.
Vicdan yapma, o senin keçin akılı olmak zorunda dakikasında her şeyi bilmeli.

Mür, kafasını kendine gömüş bir şekilde uyuyordu. Bende, yatağıma geçip uyudum. Benim, biraz yanımda duruyordu. yatak büyük olduğu için boşluk kalmıştı. Bir konuda sahibine benziyordu. O da rahatına düşkündü. bende, gözlerimi kapatıp uyudum.
Resmen bugün kardeşimle konuşmuştum. o yetmedi keçim, mür yanımdaydı. benimle uyuyordu.
*****

"NE, NE, NE" bu ne biçim bir sesti. Yanaklarımı kim yalıyor böyle, gözlerimi açtığımda 'mür' tepemde durmuş bana bakıyordu.

Seni, alarım olarak alıcaktım. O berbat sesinle birlikte  duvara iticektim. Ne diye sabahtan beri, kulağımın dibinde 'ne,ne, ne' diye bağrıyosun. Ona öyle sinirli bakıyordum ki... o beni takmadan yine
"Ne"demez mi ah! Mür seninle işimiz var anlaşılan.

Sinirli,sesimle artık patlamıştım.
"Mür! Ne var. Sabahtan beri ne diye bağrıyorsun. Rüyanda mı gördün Beni,
kulağımın dibinde bağırma bir daha. keçi meçi demem atarım dışarı"dediğimde.
bana gözlerini hiç kırpmadan bakmıştı. Şaşkındı yani ben bu kadar niye sinirlendim ki sakin olmalısın onun daha dünyada ve senin evinde ilk günü.

"Tamam. bana öyle bakma hadi kesinlikle sen aç olmalısın yoksa bu kadar bağıramazdın değil mi?"dediğimde yataktan kalkıp önümde yürümeye başladı.

Bize, bahşedilen hayvanların herhangi bir özel gücü yoktu. onların, tek görevi sahiplerine sadık olmak ve korumaktı. bu dünyadaki hayvanlarla tek farkları onların eğitimle konuşabilmesi ve daha akılı olmasıydı.

Saat daha yediydi. Bu keçim olmasaydı daha yarım saat uyuyacaktım.
Çayı, üzerine koydum. Yumurtaları haşladım. Zeytin, peynir vb şeyleri de masaya koydum.
Her şey hazır olunca keçimle kahvaltı yapmaya başladık.

Oha! mür oha! Beş tane yumurta sana yetmedi benimkinide mi? yedin.
Biliyordum bu keçinin sahibine benzediğini. Yemek denilince her şeyi unutuyordu. Bu keçi açgözlüydü ama ben öylemiydim. Tabiki hayır!
Biraz sahibini örnek al.

Sandalyede oturmuş paşalar gibi, ayaklarıyla yumurtayı kırıp, ağzıyla soyuyordu Büyük yetenek. Bugün onu çalıştırıcaktım. ben tam konuşurken kapı çaldı.

Evin, evin olmalıydı. ben, böyle tedirgince ayağa kalktım. ama mür efendinin umrusundamıydı, Yok.
o, ancak yumurtasıyla ilgilensin.

"Bak mür sakın onun yanında,
'Ne'deme tamam mı benim akılı keçim sadece 'me'de ama yapamıyorsanda zorlama hata sen hiç konuşma olur mu?"dediğimde.
Yüzüme baktı, sonra tekrar yumurtasına döndü.
Pis keçi, açgözlü! nerrisa sus, sus.
bu, keçinin sahibi olduğum için kuvvetli hissleriyle sahiplerini anlıyorlardı.

KAYIP İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin