Bölüm[49]

6 0 0
                                    

     Merhabalar,merhabalar:(Ah biliyorum 6 gün falan oldu,çıldırdınız bölüm gelmeyince ama her şey üst iste geldi.Bir yakınım vefat etti ve telefonumu suya düşürüp,tamire verdim.Günlerce tamirde durdu ve bugün daha yeni elime geçti.Şu an saat 23.02 ve ben yeni bölümü şimdi yayınlıyorum.Ses'i yazdım ama yarın yayınlayacağım.Telefonum hala donuyor ve bu gidişle yeni bir telefon alacağım gibi duruyor xjjdjdj tekrar bölüm atmadan ortalardan kaybolursam kızmayın canlarım:"))Bilin ki benim telefon kafayı yedi...Neyse çok uzattım keyifli okumalar,sağlıcakla kalın.

  "Kuzey Bey, Eflal Hanım'ın saçları uzun ve koyu kahve bir renge mi sahipti?"Bir yandan hızlı adımlarla morga yürürken bir yandan da yanımda ki polise tamam anlamında kafamı salladım.Tarifler birebir çıkıyordu ve ben kafayı yiyordum...İçimden binlerce kez"Lütfen onlar olmasın..."diye geçirip dualar ediyordum ve morgun önüne geldiğimizde yutkunup ona döndüm.

"Buyrun."Morg görevlisi kapıyı açtı ve eliyle içerisini gösterdi.Şu an Eflal'i, böylesine buz gibi bir yerde hayal etmek hayatımda en istemediğim şeydi.

İçeriye korkak bir adım attım ve etrafa bakındım.Morg görevlisi beyaz örtü ile örtülmüş iki cesedin başına ilerledi ve"Teyit etmek için hazır mısınız?"diye sordu.

Kafamı salladım ve"Evet."diye mırıldanıp yanına ilerledim.

"Önce kadın olanı teyit edelim..."Beyaz örtüyü yavaşça sıyırdı ve cesedin yüzü gözükecek şekilde,örtüyü boyun kısmında serbest bıraktı.

Ellerim titrerken derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.

"Bu benim karım değil."Gözlerimi açtım ve sedyede yatan genç kadına baktım.Alnının tam ortasında bir kurşun izi ve boynunda bir çok morluk vardı.

"Her ihtimale karşı,hemen yanında ölü bulunan diğer cesedi de teyit etmeniz gerekiyor.Eflal Hanım'ın kardeşinin eşkaline uyuyor."Kafamı salladım ve o da yavaş yavaş diper cesedin örtüsünü,yüzü gözükecek şekilde sıyırdı.

Yüzü bir çok darp izi ile neredeyse tanınmayacak hale gelse de,bunun Efe olmadığını Kumsal ya da Elif bile anlayabilirdi.

Kafamı hayır anlamında iki yana salladığımda adam yüzünü örttü ve"Geçmiş olsun."diyerek kapıyı gösterdi.

Odadan çıktığımda başkomiser yanıma geldi ve tek kaşını kaldırıp meraklı gözlerle yüzüme baktı.

"Eflal ve Efe değiller.Onlar yaşıyor buna eminim.Amcalarım onlara zarar gelirse,ikisini de öldüreceğimi biliyorlar.Böyle bir şeye cesaret edemezler."

"Bakın Kuzey Bey,böyle bir konuda sakin olup işi yetkililere bırakmalısınız.Ne olursa olsun en ufak bir haber ya da telefon alırsanız bana haber verin.Sinayellerden takip edebiliriz."Tek kaşımı kaldırdım ve alayla güldüm.Eflal ile görüşmüş ve daha önce tutulduğu depoyu bulmuştum ama bunu ona söylemeye hiç niyetim yoktu.İşe polisleride dahil etmek,onları ayağıma bağ etmek olurdu.

"İşinize karışmak gibi olmasın fakat Eflal'den bir telefon alsam,cani amcalarım o telefonu yok ederler.Sinyalleri takip edip onları bulacağınızı akıl ederler bence.O kadar kuş beyinli değillerdir."

"Her neyse...Yine de sizden tek istediğim,olur ya sizi tek başınıza bir yere çağırırlar,aman diyim tek başınıza bir işe kalkışmayın.Sakın şeytana uymayın."

"Şeytana pabucunu ters giydiririm ben.Şüpheniz olmasın."Kollarımı birleştirdim ve derin bir iç çektim.

"Sizi anlamak zor Kuzey Bey...Neyse ben işimin başına döneyim,sonra görüşürüz."Gülümsedim ve kafamı salladım.O yanımdan uzaklaşırken ben de titreyen telefonumu elime aldım ve kulağıma koydum.

Umursamazlık FelsefesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin