Bölüm [41]

10 1 0
                                    

Yaklaşık 5 saniyedir dramatik sincap gibi Kuzey'in yüzüne bakıyor ve bir cevap düşünüyordum.Kuzey'in sorduğu soruya bir cevap...

"Eflal,sen google'a Fikret Yolcu'yu neden arattın?"Soruyu sakin ama her an patlamaya hazır bir tavırla,değişterip tekrar sordu.Yutkunkum ve elimle ensemi ovdum.

"Öyle duymuştum adını,merak ettim arattım.Ne var bunda Kuzey?"Hala aynı ifadeyle yüzüme bakıp inanmamış bir yüz takınınca,B planımı uygulama vakti gelmişti.

"Aah!Karnıma bir ağrı girdi."Karnımı tuttum ve gözlerimi ondan çekip acıyla sızlandım.

"İyi misin?"Panikle kolumdan tuttuğunda başımı iki yana salladım.Anlaşılan planım,Kuzey'i saptırmaya yetmişti.

"Biraz uzanırsam geçer.Normal bunlar."

"O normal,bu normal!Saçmalamaya başladın iyice.Kalk hastaneye gidiyoruz!"Kaşlarını çattı ve ayağa kalkıp kolumdan çekiştirmeye başladı.

"Hayır iyiyim ben.Hem şu an daha iyiyim,gelip geçti işte."

"Neler oluyor burada?"Suzan Hanım çalışma odasından çıkıp yanımıza doğru yürüdüğünde Kuzey gözlerini devirdi ve kolumu bıraktı.

"Dün tansiyonu düştü,bugünde karnına ağrı girdi.Hastaneye götürmek istiyorum,kabul etmiyor."Suzan Hanım güldü ve gülmesini engellemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"İlahi Kuzey,normal bunlar.Midesi bulanır tüm gece,karnına ağrı da girer,halsiz de hisseder.Kız hamile yani,normal.Sen de iyice kaptırdın kendini.Baba olacağından dolayı heyecan yaptın sanırım."

"Her şeye normal diyorsunuz,hastalanıp yatağa düşse ona da normal diyeceksiniz.Gidiyorum ben."Kuzey küçük bir çocuk gibi trip atarak masadan uzaklaştığında,oturduğum yerden kalktım ve peşinden koştum.

"Kuzey!Bana bak,ben ilgiye muhtaç bir kadınım.Bana böyle triplenerek çekip gidemezsin!"Beni duymazdan gelerek merdivenleri hızla çıktığında ofladım ve adımlarımı hızlandırdım.Oda kapısının önüne geldiğimizde,Elif yanımıza koştu ve beni çekiştirmeye başladı.

"Abla,abla çok önemli bir şey oldu."

"Ne oldu?"

"Gözünle görmelisin."Gözlerimi devirdim ve ondan kurtulmaya çalıştım.

"Sonr-"

"Hayır sonra olmaz!Şimdi gel,hatta Kuzey'de gelsin."

"Kuzey değil Elif!Beş yüz kere uyardım seni,askerlik arkadaşın mı o senin?"Kuzey kaşlarını havalandırıp gülmeye başladığında Elif'i kucağıns aldı ve yanağını sıktı.

"Gel biz gidelim,ablan ister gelir ister gelmez."Kuzey kucağında Elif'le beraber Kumsal ve Elif'in odasına doğru yürürken,ben de hızlı adımlarla peşlerinden gittim.Elif'in önemli dediği şey ne olabilirdi ki?Muhtemelen iskambil kağıtlarından yüksek bir kule yapmışlardı.Ah şu çocuklar...

Yarı kadar açık olan kapıyı ittiğine tek kaşımı kaldırıp Kuzey'e baktım.Sonra da içeri baktım,hayretler içerisinde ağzımı açarken.Kumsal tekerlekli sandalyesinden kalkmış,Efe'nin kolundan tutarak adım atmaya çalışıyordu.Ve başarıyordu...Muazzam bir görüntüydü.Kuzey'de en az benim kadar şaşırarak içeri bir adım attı ve Elif'i yere bırakıp onu izledi.

"Kumsal...Sen yürüyorsun.Tekrar."Şaşkınlıkla gülümsedi ve bana dönüp,"Eflal sen de görüyorsun değil mi?Kumsal...O yürüyor."diye mırıldandı.

Kafamı salladım ve güldüm.Kumsal yürüyordu,çabalıyordu.

"Henüz değil ama az kaldı.Efe abimler gitmeden önce de, çalışıyorduk sürekli."Ben Kumsal'a bunun için söz vermiştim ama tutamadım.Onun Heidi'si olamadım fakat Elif,Efe ve Kardelen ona yardım etmişti.Tekrar yürüyebilmesi,koşup oynayabilmesi için...

Umursamazlık FelsefesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin