37.BÖLÜM-DÜĞÜN

8.9K 614 608
                                    

Selamun  Aleyküm

Biliyorum  çok  beklettim...İyi  okumalar...

Ellerim gelinliğimin etek kısmındaki taşlarda dolaştı bir süre.Bu sırada bileklerimdeki zarif güpür detaylarına gözlerim takıldı ve ister istemez yüzümde bir gülümseme oluştu.Başımdaki o minik pırıltılara dokundum.Yüzümdeki sadece sivilce izlerini kapatmak için seçtiğimiz makyaja baktım.Etek kısmını kaldırıp sade topuklu ayakkabımı inceledim.Başımdaki yere kadar uzanan zarif duvağa dokundum.Büyülenmiş gibiydim...Gözlerimi aynadan alamıyordum.

Hiç bu kadar güzel olabileceğimi tahmin etmemiştim.İlk defa kendimi bu kadar çok beğenmiştim.Gelinliği seçerken Canparemi yanımda götürmekle ne kadar doğru bir tercih yaptığımın tekrar farkına vardım.Beni herkesden daha iyi tanıyordu.Çok fazla gösterişli ve çok fazla sade sevmediğimi anlamıştı.Birkaç dokunuşla aklıma bile gelmeyecek bir gelinlik tasarlamıştık.Gelinlik dedikleri gibi bir genç kızın en özel hissettiği kıyafetti cidden.Bunu şuanda daha iyi anlıyordum.

Yusuf gelinliği daha hiç görmemişti.Zehra o kadar çok ısrar ettiki göstermek için.Hiçbir şekilde bunu kabul etmedim.Tepkisini çok merak ediyordum çünkü.Beğenir miydi acaba?Şahsen ben de onu damatlıkla görmemiştim.Nasıl olmuştu acaba?Ben seçmek istememiştim ne giyeceğini.Kendisine bırakmıştım.

Gelin odasında tek başıma oradan oraya yürüyordum ve iki de bir aynada kendime bakıp gülümsemeden duramıyordum.Gelinliğimi o kadar kabarık seçmiştimki...Her yürüdüğümde kocaman bir tarlatan taşımak zorundaydım,ama bundan şikayetçi değildim.

Her şeyin bu kadar yolunda gitmesi mutluluk vericiydi.Yusuf'a evlenelim dediğim an da ailesini bundan haberdar etti.Ondan sonra o kadar hızlı geçtiki zaman ...Benim sınav dönemimde bile ara vermeden eşya seçmeye,gelinlik seçmeye vakit ayırabilmiştim.Gerçekten Allah yardımcımız olmuştu.Yusuf hiç Ankara'daki hastahaneyi aksatmadı ve okuldan fırsat buldukça yanımızda oldu.Evi tutma işini Yusuf'un annesi ile beraber halletmiştik.Uzun bir süre bizim için Ankara'da kalmayı göze almıştı.Ona ne kadar teşekkür etsek azdı.

Evimiz, aile apartmanında üçüncü katta yer alıyordu.Odalarımız biraz küçüktü ama hepi topu iki kişiydik.Büyük eve lüzum yoktu.Evimiz küçük olduğundan dolayı çok fazla eşya almamızada gerek kalmamıştı.Sınav döneminde bazen evimizde çalıştığım bile olmuştu.Şimdiden oldukça benimsemiştim.Bu süreçten en çok şikayetçi olan kişi Zehra'idi.Yanımızda olmak, o da fikir beyan etmek istiyordu ama okulu olduğu için bu mümkün olmuyordu pek.Sürekli görüntülü konuşmalar yaparak bunu telafi edebiliryorduk Allah'dan.

Evle ilgili en büyük hoşnut olduğum konu Televizyonumuzun olmayışıydı.O kadar sevinmiştimki Yusuf'unda benimle aynı fikirde olmasına.Mobilya bakmak için gezerken oradaki görevli adam biz sormadığımız halde salonumuzun baş köşesine koymamız gerektiğini düşündüğü Televizyonu, ballandıra ballandıra yarım saat boyunca anlatmıştı.Bu çabasının sonunda Yusuf;"Böyle lüzumsuz bir aracı evimizde istemeyiz herhalde?" dedi bana kaçamak bakışlar atarak.O anda gülümseyerek ona onay vermiştim.Onun yerine salonumuzun baş köşesini boydan boya kitap kaplamıştık.Onunda çok kitabı vardı, benimde.Bakıp bakıp tebessüm edesim geliyordu gerçektende.

Televizyon; en fazla vakit yiyen teknolojik araçtı bir zamanlar,şimdi onun yerini telefon ya da daha da doğrusu sosyal medya almıştı.Televizyondaki saçma gündüz kuşakları,uzun süren ve kesinlikle İslami yaşama uygun olmayan o diziler...

İmam  Hatip mi?-TAMAMLANDI. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin