*Bu bölüm güzel yorumlarıyla destek veren idemKiremitiKuruay'a gelsin :) *
Kendimi hep rüzgârda esen bir yaprağa benzetirdim de bu kadar sert bir rüzgarla karşılaşacağımı hiç bilmezdim. Orada daha fazla duramadım. Gitmeli ve nefes alabilmeliydim. Evden ne ara çıkıp pamuğa binip annemin mezarının yamacına gelmiştim. Kucağının sıcaklığını bilmediğim kokusunu hiç duyamadığım annemin yanına gelmiştim. Mezarlıklar kimi insan için kasvetlidir ama benim için anne demekti. Toprağın kokusu annemin kokusuydu.
''Anne, anne, anne, anne'' ses yoktu. Sadece gecenin sessizliği...
''Anne, anne canım acıyor. Senin canını da bu kadar yaktılar mı? Nasıl dayandın. Annem ben dayanamıyorum.''
Ağladı ağladı ağladı. Anneciğin toprağını gözyaşlarıyla suladı bütün gece, kimseyi düşünmedi. Sadece canı acıdığında annesinin yanına koşan bir yavruydu. Sarıldı toprağına kapadı gözlerini...
HAKANDAN;
Evlere yine sığamamıştı. Gerçi yıllardır hiçbir yere sığamıyordu. Şimdi ayakları onu tek huzur bulduğu yere sevdiğinin mezarına gidiyordu. Onun toprağına karışmış kokusunu içine çekip konuşunca rahatlıyordu. Mezarlıktan içeri girince onu koyu bir karanlık karşıladı. Onun sevdiği hep ışık saçardı halbuki, içi gibi kapkaranlık ve sessizdi her taraf ilerledikçe cılız hıçkırık sesleri duymaya başladı. Özlemiyle yandığı kişinin mezarlığına gelince gördüğü manzarayla bütün bedeni buz tuttu içinin yanmasına rağmen...
Küçük bir yavru annesinin toprağına sarılmış ağlıyordu. İçinde bir şeyler koptu. Bu dünya neden bu kadar kötüydü. Yavaşça yaklaştım. Korkmasın diye seslendim ''gülfeda'' bakmadı. Sadece sessizce ağlıyordu. Yanına eğildim. Benim farkımda değildi. İçli içli ağlıyordu. İnsan kıyarmıydı onu ağlatmaya ''gülfeda kızım'' ağlaması daha da hızlandı. Ne yapmıştılar bu çocuğa, bu saatte neden buradaydı. Yavaşça tutup kendime çevirdim. Ağlamaktan gözleri kızarmış yüzü hep çamurdu.
''Neden ağlıyorsun'' baktı. Acı çektiği o kadar belliydi ki konuşamıyordu. İyi bilirdim bu duyguyu, kelimelerin insanın boğazında nasıl düğüm düğüm olduğunu '' Annem.... annemin canı... canını çok yak...yakmışlar'' yıkıldım mezarın başına, başta ben yaktım diyemedim. O kadar şevkate muhtaç görünüyordu ki sarıp sarmalamak istedim. Ona sarılıp ağlamaya başladım.
O halde ne kadar kaldık bilmiyorum. Gülfeda daha fazla dayanamayıp kucağıma yığıldı. Onu bu halde evine götüremezdim. Kuçakladığım gibi eve doğru yol aldım. Anam yine beni bekliyordu. Kucağımda gülfedayı görünce panikle bize yaklaştı. ''Oğlum ''
''Anam sonra ayşe abla yattı mı''
''Yok mutfaktadır''
''Anam çağır benim odaya gelsin''
''Oğlum kimdir bu yavru ne olmuş da bu halde''
''Sonra anam sonra''
Merdivenleri hızla çıkıp yatağa yatırdım. O sırada da anamla Ayşe abla odaya girdi.
''Abla bir su ile bez getirimisin bir de nazeninin kıyafetlerinden ayarlarmısın''
Ayşe abla suyla bezi verip odadan çıktı. Bezi ıslatıp gülfedanın gözyaşlarından dolayı çamur olan yüzünü silmeye başladım. Yüzü ortaya çıktıkça annemin ALLAHIM diyen şaşkın sesini duydum. Anlaşılan annem gülfedayı hiç görmemişti.
'' Oğlum bu''
''Gülfeda anne Gül'ün kızı''
'' Maşallah çok güzel aynı anası''
''Öyle, ilk tarlada gördüğümde kafayı yiyorum zannettim'' ikisi de güldü. Sonra ikisi de hüzünlendi hem giden için hem kalan için....
'' Oğlum bu çocuk neden bu halde hem merak ederler. Kerim bey çok düşkünmüş kıza diye duydum. Adamın kalbi var bir şey olmasın.''
''Haklısın anacım da onu annesinin mezarında hıçkıra hıçkıra ağladığını görünce aklım başından gitti düşünemedim.''
'' Ah yavrum ne olmuş söyledi mi bir şey''
'' Yok sadece annemin canını çok yakmışlar dedi. Anne benden sonra neler oldu var mı duyduğun bildiğin bir şey''
'' Oğlum sen gitmiştin ben de çok kendimde değildim. Ama istersen sorup soruşturur bir şeyler bulmaya çalışırım için rahat edecekse''
'' Yok be anam hangi söz benim içimi rahatlatır ki ben sadece gülfedayı böyle görünce'' işte yine olmuştu. O lanet kelimeler nefessiz bırakıyordu. Ayşe ablayla anam üzerini değiştirmek için beni dışarı çıkarınca koridorda yavuzla karşılaştım.
''Hayırdır amca bir şey mi oldu''
''Bir şey oldu da bize değil gülfeda''
'' Ne olmuş o cadıya gerçi ona bir şey olmazda''
''Tabi mezarlıktaki halini görmediğin için böyle konuşursun. Oğlum bir insanı yeterice tanımadan onun hakkında hüküm verme, bu dünyada yalnızca sen acı çekmiyorsun. Biraz empati yapabilirsin.''
'' Neden ben acı çekerken onlar empati yapıyorlar mıydı. Benden bu saatten sonra merhamet beklemeyin. Kimseye acımam. Öldü eski yavuz.''
Bir süre sinirle giden yeğenin arkasından baktı. Bahçeye geçip Numan kahyayı bulup gülfedaların evine gönderdi. Eğer kızı arıyorlarsa durumu bildireceklerdi. Eğer ki ev normalse geri gelecekti. Numan kahya gelene kadar bahçe de hava aldı. Numan kahya gelince herşeyin normal olduğunu söyledi. Demek ki gülfeda herkes uyuduktan sonra kimsenin haberi olmadan çıkmıştı. Gün aymaya başlamıştı. Misafir odasında kahvaltıya kadar biraz dinlense iyi olacaktı.
YAVUZDAN;
Sinirle bahçeye çıktı. Aldığı hava yetmiyormuş gibi derin derin soludu. Amcasının imasıyla hatırladıklarına sinirlendi. Annesinin hepsini aldatıp gitmesine, sevgilisinin nazenini merdivenlerden savurup sakat kalmasına sebep olmasına sinirliydi. Ve bu sinir kardeşinin canını acıtanların canını acıtmadan geçmeyecekti. Biraz sakinleyince yerimden kalktım. Ayaklarım beni yukarı ona doğru götürdü. Yavaşça kapıyı açıp yatağın yanına doğru yaklaştım. O kadar masumdu ki tıpkı nazenin gibi sarılıp korunmaya muhtaç, istemsizce elim yüzüne doğru gidip okşadı.
''Bu dünya için çok masumsun ama acımayacaklar. Çünkü masum olan her şey kirlenmeye mahkumdur... ☹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomanceNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...