*KÜL*

701 31 0
                                    


      ''Bu defter ben yanında olmadan eline geçtiyse bu sana ilk ve son masalımdır annecim. ÖZÜR DİLERİM...

      Okuyamıyordum. Gözlerimden akan yaş izin vermiyordu. Defteri kapattım. Annemin daha yazdığı ilk cümlede darmaduman olmuştum. Ondan masallar dinleyemediğim için benden özür diliyordu. Benim yüzümden ölmüşken...

     Bir varmış bir yokmuş. Masallar böyle başlar annecim. Zamanı geldiğinde şükran teyzenle deden her şeyi anlatır ama ben sana şimdi ilk masalını annen ve babanın masalını anlatıcam. Babanı bir kitapçıda tanıdım. Uzun zamandır gelmesini beklediğim kitabın, kitapçıya geldiğine dair haber almıştım arkadaşın birinden. Dedenden kopardığım izinle kendimi kitapçıda buldum. Gelen kitabı raflarda aramaya başladım ve buldum ama rafa boyum yetişmedi. Sinirlenmiş kendi kendime söylenmeye başlamıştım.

''Hale bak bu kadar yükseğe kitap mı konulur. Bu ülkedeki herkes Michael Jordan da benim mi haberim yok.''

Ben söylenirken yan taraftan gülme sesi duydum. Gerçi ona gülme denmez baya kahkahaydı. Baban tüm yakışıklılığı ve karizmasıyla gülüyordu. Sinirlendim tabi

''komik olan ne'' diye huysuz bir şekilde sordum. Kendini biraz toparlayarak bak yavrum biraz diyorum çünkü hala gülüyordu.

''Ben size yardım edeyim'' dedi.

Gerek yok dememe fırsat vermedi. Bana yaklaştı ve raftan kitabı alarak bana uzattı. Bir kitaba bir ona baktım ve aldım. Teşekkür edip arkamı döndüm tam gidecekken baban yalandan öksürdü. Döndüm. Beklentili bir şekilde bana bakıyordu.

''Bir şey unutmadınız mı küçük hanım'' dedi.

Küçük demesine sinir mi olayım yoksa hala sırıtmasına mı bilemedim.

''Hayır unutmadım. Yardım ettiniz ki ben sizden yardım dahi istemedim ve teşekkürümü de ettim. Bence her şey fazlasıyla tam, daha ne yapayım boynunuza atlayacak halim yok''

gülerek aradaki mesafeyi kapattı

. ''Hiç fena fikir değilmiş'' dedi. Sanırım şimdi gol atma sırası bendeydi. Bu sırık bana küçük demişti değil mi

''üzgünüm yaptığım sporlar arasında dağcılık yok.'' dedim. Şaşkın şekilde bakmaya başladı.

''Ne alaka''

''Maşallah egon ve sen Everest gibisiniz tırmanamam'' tekrar sinirlerimi bozacak şekilde gülmeye başladı. Biraz eğildi şimdi tam göz gözeydik.

''Tek derdin bu olsun sarılmak istiyorsan söyle ben eğilirim.'' dedi ve göz kırptı.

Şimdi şapşik bir şekilde bakma sırası bendeydi galiba çünkü ağzım açık kalmıştı. Elini kaldırarak çenemi ittirdi. Bana dokunmasıyla irkilip bir adım geri adım attım.

''Ukala'' deyip kitapçıdan çıktım ama hala arkamdan gülüyordu.

Dışarı çıkınca istemsizce güldüğümü fark ettim. Gıcık dedim. Eve gelip direk odama çıktım. O günlerce kitapçıya gelmesini beklediğim kitabı elimden bir yere attım. Hala yaşadıklarımın etkisindeydim. Yatağa uzanıp elimi kalbimin üzerine koydum. Maratona çıkmış koşucu gibi hızlıydı. Uzun süre tavanı izledim sanki gülen yüzü orada sesi kulaklarımdaydı. Okumaya başlamak için heyecanla beklediğim kitabı unutmuştum. Çünkü bugün yaşadıklarım kitaplarda anlatılanlardan daha güzel ve gerçekti. Babanı bir bahar gününde tanıdım ve ruhumda hiç bitmeyecek bir baharın başladığını sanıyordum. Yüzümdeki mutluluk kelebek ömründe oldu yavrum...

Sayfa burada annemin gözyaşlarıyla sonlanıyordu. İzleri defterdeydi. Bir kısmının boyası akmış ama hala okunuyordu. Annemin yazdıkları romantik bir filmin ilk başlama sahnesi gibiydi. İzleyenlerin ay diyerek mutlulukla baktığı bir film girişi  gibiydi ama beni kül etmişti.

 İzleyenlerin ay diyerek mutlulukla baktığı bir film girişi  gibiydi ama beni kül etmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

      Arkadaşlar merhaba 

Geciken bölüm  için çok özür dilerim.

 Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezseniz sevinirim :) 

GÜLFEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin