*YAREN*

712 35 6
                                    


          Bu bölümü, her bölümde güzel yorumlarını eksik etmeyen nehir0503'e ithaf  ediyorum. Beğeni bırakan arkadaşlara da çok teşekkür ediyorum. Destekleriniz benim için kıymetli...

        Güzel bir hafta sonu geçirmenizi dilerim :) 


            Enkaz...

Depremlerle, sellerle, dozerlerle yıkılanlar bir enkaza dönüştüğünde nasıl kaldırılır o enkaz. Doğanın yıktığını insan üstün bir çabayla kaldırır ve yenisi yapar da, insanın yıktığı insanı kim kaldırır.

Saatlerdir bir uçurumun kenarında rüzgâra karşı oturuyordum. Sanki nefes alamıyordum da esen rüzgâr bana nefes oluyordu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Artık bütün taşlar yerine oturmuştu. Doktor hakan benim babamdı. Aşkları film gibi başladı. İki düşman ailenin çocukları birbirine deli gibi aşık olur. Fakat aileler izin vermez. Kaçar evlenir ve mutlu olurlar. Benim annem hiç mutlu olmuş muydu. Değmiş miydi yaşadıklarına...

Canım yanıyordu. Bu kadar kötü dünyada yaşamak istemiyordum. Atlasam buradan ne olur. Dedem dışında kim kahrolur. Kendince yıllarca bana babalık yaptığını düşünen ahlaksız mı yoksa daha bir kızı bile olduğunu bilmeyen babam mı? Ne istediler acaba annemden. Hepsi teker teker anneme yaptıklarını ödeyecekti. Onlar anneme bir bedel ödetmişlerdi. Şimdi bedel ödeme sırası onlardaydı. Yaktıkları kadar yakacaktım.

İçimden intikam yeminleri ederken arkamdan onun tedirgin sesin duydum. Histerik bir gülüş çıktı dudaklarımdan.

''Oradan bakınca ne yapıyora benziyorum.'' Cevap vermedi bende arkama dönüp bakmadım. Ben sessizliğe gömüldüm o da sesini çıkarmadı. Sadece bekledi. Uzun bir sessizlikten sonra

''Deden bütün Çukurova'yı ayağa kaldırmış seni arıyor.''

''Neden''

''Sen söyle ne oldu da ortalığı ayağa kaldırdı. Gelip ailemden hesap sorma cüretinde bulundu.''

''Dedemden beklenilen hareket'' ayağa kalkıp ona döndüm. Anlamsızca yüzüme bakıyordu. O da bir şeyleri çözmeye çalışıyordu. Ona doğru yaklaştım. Şimdi yüz yüzeydik. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Yüz ifadesinden berbat bir durumda olduğum açıkça belli oluyordu.

''Canını yakmışlar'' dedi. Sanki gözyaşlarım onun cümlesini bitirmeyi bekliyordular. Hemen aşağı doğru süzülmeye başladılar. Geçip gitmek istedim. Kolumdan tutarak izin vermedi. Ama bu sefer ki tutuşları öncekiler gibi değildi. Bakışları da aynı değildi. Bana acıyordu. Bu düşünceyle kolumu sertçe çektim.

''Acıma bana'' sustu. O an doğru düşündüğümü anladım. Annemin ölmesiyle onun hikayesi bitmiş benim hikayem başlamıştı. Bu karşımdaki adam benim hikayemde nerede olacaktı ki ona neler olduğunu anlatayım. Pamuğa doğru ilerlemeye başlamıştım ki tekrar sesiyle durdum.

''Atı bırak ben bırakırım seni eve''

''Gerek yok, bak işine dolanma peşimde'' bütün sinirimle haykırmıştım. Ben annem gibi olmayacaktım. Aptalca âşık olup onun kaderinin devamı olmayacaktım. Pamuğa doğru giderken içimden yeminler ediyordum. Olmayacağım diye, küçücük kalbim bilemezdi aşkın bütün yeminleri bozacak kadar güçlü olduğunu...

Gözümden akanları artık hissetmiyordum. Sanki gözlerimin görevi ağlamakmış gibi kendi kendine akıyordu. Arkamdan onun sesini duyuyordum ama bakmıyordum. Bakmayacaktım. Pamuk benim vefalı dostum. İçimdeki acının tek yareni, kafasıyla bana sırnaşıyordu. Yularını tutup gözlerimizi eşitledim. Baktı sanki içimi görüyordu. Sonrasında içimi paramparça eden bir şey oldu. Gözlerinden bir gözyaşı aktı. Alnımı alnıma yasladım. Dedemin onu bana hediye ettiği zaman gözlerimin önüne gelmişti.

GÜLFEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin