Her gece sabahına kavuşuyordu. Benim ruhum neden hep karanlıktaydı. Yüzüme vuran güneş ruhuma ne zaman vuracaktı.17 yaşındaydım ve yorulmuştum. Nefes aldıkça canım acıyordu. Derince bir nefes aldım. Kendime gelmeye çalışırken yabancı gelen şeyler vardı. Yatağımın kokusu, güneşin vuran ışığı gibi...
Yatağın içinde doğruldum. Burası benim odam değildi. Neredeydim ben, kendimi zorlayarak hatırlamaya çalıştım. Gece evden çıkıp annemin mezarlığına gitmiştim. Kahretsin sonrası yoktu. Ben kendimle cebelleşip neler olduğunu anlamaya çalışırken içeri yaşlı olmasına rağmen hala dinç olan bir kadın girdi. Bana bakıyordu ama konuşmuyordu. Yüzünde anlamlandıramadığım bir duygu vardı. Neydi bunun adı. Birden kendine gelip yatağa yaklaşmaya başladı.
''Günaydın yavrum''
''Günaydın'' bir süre daha sensiz kaldı. Sürekli bana bakarak dalıyordu. Konuşmaya çok niyeti yoktu. Bu böyle olmayacaktı. Neredeydim, kim getirmişti beni buraya, bu kadın kimdi. Aklımda bir sürü soru dolanıyorken aramızdaki sessizliği içeri giren orta yaşlarda bir kadın bozdu.
'' Sultan anne istediklerini getirdim.''
''Koy kızım şuraya'' kadın elindeki elbiseleri yatağın üzerine bırakıp çıktı. Kadın hala dikkatli bir şekilde bana bakıyordu.
'' Kalk kızım elini yüzünü yıka bu temiz kıyafetleri giyinip aşağı kahvaltıya gel'' bu kadın neyden bahsediyordu.
''Affedersiniz önce tanışsamıydık. Kimsiniz, ben buraya nasıl geldim.'' Kadın kahkahalarla gülmeye başladı. Gülüyordu ama gözlerindeki hüzün bariz belliydi. Kendini toparladığında konuşmaya başladı.
''Aynı anasının kızı'' annemin adının geçmesiyle onun gözünde olan hüzün şimdi bana geçmişti. Dün akşam dedemin söylediği sözler kulaklarımda çınlamaya başladı. İstemsizce gözlerimden yaş akmaya başladı. Karşımdaki kadın bana daha hüzünlü bakmaya başladı. Eğilip gözlerimdeki yaşı sildi. Ellerinde bir annenin şefkati gözlerindeyse merhameti vardı. Elleri tarlalarda topladığımız pamuklar gibi yumuşacıktı.
''Hadi yavrum hazırlan gel aşağıda hep birlikte tanışırız.''
''Tamam'' odanın içerisindeki banyoda yüzümü yıkayıp bana verilen kıyafetleri giyindim. Çok güzel bir elbiseydi. Pudra rengi sade ve güzeldi. Üzerimi düzeltip aşağı indim. Ortalıkta kimse yoktu. Bunlar nerede diye düşünürken mutfak olduğunu düşündüğüm yerden elinde tabakla odama gelen kadın çıktı.
'' Gel kuzum bahçedeler maşallah aynı annene benziyorsun'' işte yine gözlerim doluyordu. Kadında bunu fark etmiş olacaktı ki hemen işi espriye vurdu.
''Hatta ondan daha güzelsin'' muzipçe söylediği cümle en azından gözlerime gelen yaşları geri göndermeye yetmişti. Kadın çok tatlıydı başka zamanda tanışsaydık çok güzel muhabbetler bile yapabilirdik ama bugün hiç havamda değildim. Yavaşça bahçeye çıktığımda neşeli bir topluluk kahvaltı yapıyordu. Doktor hakan oda masadaydı. Burası onun evi miydi. Hayal meyal hatırlıyorum doktoru demek beni kendi evine getirmişti. Bir dakika o zaman o da buradaydı. Kahretsin onunla karşılaşmak istemiyordum. Çünkü onu çekecek havada değildim.
''Gel kızım'' pamuk teyzenin bana seslenmesiyle kendime geldim. Herkes bana bakıyordu. Zor çıkan sesimle günaydın deyip masaya yaklaştım.
'' Ben gitsem iyi olacak'' doktor hakan ayağa kalkıp yanıma geldi.
''Gel önce kahvaltı yap sonra ben seni götürürüm.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomanceNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...