Günler geçiyordu ama bu içimdeki kahrolası sıkıntı geçmiyordu. Gerekli olan bilgileri Neco' dan alıp planlarımı ilmek ilmek işliyordum. Bugün şehre inmem gerekiyordu. Aslında uzun süre kalabalıklara çıkmadan sadece ailemle huzurlu vakit geçirip sonrasında büyük bir savaşa başlayacaktım. Kahvaltıdan sonra toplantı yapacağım otele doğru yola koyuldum. Yoğun geçen günün ardından bir an önce eve gitmek istiyordum. Tam araca binecekken karşı yolda adamın teki bir çocuğu çekerek götürüyordu. Sonrasından arkalarından koşan onu gördüm. Ters giden bir şeyler olduğu kesindi. Adamın tipi sağlam pabuca benzemiyordu. Bu kız ne diye peşinden koşuyordu onu anlamadım. Arabayı kilitleyip peşlerine takıldım. Ara izbe bir sokakta onun sesini duydum. ''Hey'' diye bağırıp adamı durdurdu. ''Ne istiyorsun küçücük çocuktan görmüyor musun ne kadar korkuyor'' diye sertçe bağırdı. Sesi sert çıkmasına çıkıyordu da bacak kadar boyuyla adama kafa tutmaktan korkmuyor muydu. Bende ki de soru korksa peşlerine düşmezdi herhalde, kendimi belli etmeden bir süre daha konuşmaları dinledim. Adam niyeti bozunca artık ortaya çıkmak zorunda kaldım.
''Senin cesaretin de beni etkiledi.'' Az önce karşısındaki kadına efelenen adam benim karşımda tir tir titriyordu. Gerçi böylelerine adam demek ne kadar doğruydu. Karşısında kendinden güçsüz kadın ve çocuğa gücünü dayatanlar bırak adam olmayı benim nazarımda insan bile olamazdılar. Karşımdaki kendini haklı çıkarmak için palavralar anlatıyordu ama benim dinlemeye hiç halim yoktu. E tabi birde üzerimde negatif elektrik vardı. Çarpılmaması olanaksızdı. Adamla işim bitince arkama döndüğümde kızı ağlayan çocuğa sarılmış şekilde onunla birlikte ağlarken gördüm. İçimde bir yerlerde sesler konuşmaya başladı. ''Düşünme düşünme, düşünürsen yapamazsın'' derken polis otosu geldi. Karakolda ifadeydi derken hava karardı. Arabaya doğru giderken arkamdaki kız paniğe kapılmıştı. Olayın şokuyla saatin bu kadar geç olduğunu tahmin etmemişti büyük bir ihtimal. ''Bin'' dedim. Sesim çok sert çıkmış olmalı ki cırlamaya başladı. ''Sen kimsin'' ben sana anlatırdım şimdi kim olduğumu da seninle işim var daha ''kes sesini arabaya bin seni evine bırakıp bu beladan kurtulmak istiyorum'' dedim. Gözleri dolmaya başladı. Canım acıdı. Aslında insanın hayatının sonuna kadar başına bela olmasını isteyeceği kadar tatlı ve masumdu. Ama işte amalar vardı. Düşündüklerimle yüzüm daha da karardı. Saçmalıyordum. Çaresiz kalmasıyla arabaya bindi. Çünkü bu saatte eve hiçbir şekilde gidemezdi. Çalan telefonla arabadaki sessizlik bozuldu. Telefonu açıp Neco'yu dinledim. Annem olacak kadının ülkeye dönüş yaptığını haber veriyordu. Sinirden frene asıldım. İn araban diye bağırdım. Söylediklerimi ikiletmeden indi. Arabayı ters istikamete çevirip gaza bastım. Eğer onu arabadan indirmeseydim sinirimi ondan çıkaracaktım. Şimdi olmazdı. Zamanı vardı. Her şeyin bir zamanı vardı. Uçurumun orada arabayı durdurup tam uçurumun önüne geldim ve içimdeki öfkeyi avazım çıktığı kadar bağırdım. Ne kadar orada kaldım bilmiyorum. Rüzgârdan her yanım kaskatı olmuştu. Neco'yu arayıp o kadını takip etmesini ve bana raporlamasını söyledikten sonra araca bindim. Gün ağarmaya başlıyordu. Eve doğru arabayı sürmeye başladım. Sabah evdeki curcunayla gözlerimi açtım. Yüzümdeki gülümseme burukluğa dönüşürken aklım nazenine gitti. Yataktan kalkıp yavru ceylanımı aradım.
''Abicim''
''Canım, iyimisin''
''Olması gerektiği gibi''
''Yapma meleğim daha iyi olacaksın abin bunun için ne gerekiyorsa yapacak.''
''Adana'ya gitmişsin'' konuyu değiştiriyordu. Bu onun bir tür savunma mekanizmasıydı. Umudu tükendiğinde, insanlara bir şeyler anlatmak istemediğinde konuyu değiştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomanceNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...