*PLAN*

658 30 22
                                    

         Hayatta acılara tutunmak diye bir şey vardı. Acı çeken insanların birbirlerini mıknatıs çeker gibi çekmesi vardı. Pamukla rüzgara karşı koşarken aklımda hicran vardı. O çaresiz hali, beni liseye başladığım ilk güne götürmüştü. Babamın benimle okuluma ilk gelişiydi. Sabah kahvaltıda o kadar mutluydum ki, babam benimle okula gelecekti. Can haklıydı. İçimde bir yerlerde sürekli onu aklamaya çalışıyordum. Ama bunu bilinçli yapmıyordum. Sadece çocuk aklı öyle olmasını diliyordum. Babamdan habersiz oyunlar oynuyordum Onunla...

     Tabi okula gidince onun öyle olmadığını anlamam uzun sürmedi. Meğerse babam okulumun ilk gününe değil oraya benden kurtulmaya gelmiş. Yatılı olarak beni okula yazdırıp benden kurtulmakmış amacı, o anki yaşadığım acıyı hala kalbimde hissediyorum. Öyle bir çaresizlik ki bu dünyada kimsesiz, değersiz olduğunu hissettiriyor. Gördüm, hicranın gözlerinde benim o günkü çaresizliğim vardı. Biliyordu hicran kimsenin ona sahip çıkmayacağını, kerimin kuması olacağını ve bu durumdan onu kimsenin kurtarmayacağına emindi. Ben ondan şanslıydım. O gün benim hayatıma yön verecek kişiyle tanıştım. Leyla öğretmen, belki o da benim gibiydi. Beni anladığına göre, son dersteydik. Zil çaldı herkes yatakhaneye doğru koşmaya başladı. Bense tam tersi bahçeye çıkıp gözüme kestirdiğim bir ağacın tepesine çıkıp ağlamaya başladım. Orada o şekilde ne kadar ağladım bilmiyorum ağacın dallarının hareketlenmesiyle o halimden sıyrıldım. Ağaca çıkan leyla öğretmendi.

'' Bu kadar ağladığın yeter bence için rahatlamıştır.'' Yüzümdeki yaşlarla sadece ona baktım. Sormasın istedim. Sadece gözlerine baktım. O da sadece baktı. Bana Behçet NECATİGİL'in bir dörtlüğünü okudu.

    Ya çaresizsiniz

   Ya çare sizsiniz

   Ya ümitsizsiniz

   Ya ümit sizsiniz, sonra sadece gözlerime baktı. Onun sesi beni rahatlatmıştı. Ağlamam kesilmişti. Sadece karşımdaki merhametli ve güzel kadına bakıyordum. Sonra konuşmaya başladı.

'' Bak güzel yavrum, bu dünyada bin bir türlü acı ve dert var. Hayatımızı yaşarken çoğu zaman çaresiz olduğumuz ve acı çektiğimiz durumlar olacak. Ama önemli olan bu durumlar karşısındaki tavrımız. Ya çaresiz olacaksın ya çare, ya ümitsiz olacaksın ya ümit, buna bir karar verip bu ağaçtan inmeni ve hayatına o şekilde devam etmeni istiyorum senden. Bu istediğim yaşına göre sana biraz fazla yük yüklemiş olabilir ama çare ve ümit olmaya karar verdiğinde bu dünyadaki kimsenin senin canını kolayca acıtamayacağını da göreceksin. Ben şimdi iniyorum, sen biraz daha burada kal ama yemeğe geç kalma tamam mı?'' sorduğu soruya sadece başımı sallayarak cevap verdim belki de vermedim o sırada sadece öğretmenimin okuduğu dörtlük ve söyledikleri vardı.

          Haklıydı. Ne kadar zayıf ve çaresiz olursan o kadar insanlar canını yakıyordu. O ağaçtan hayatımın akışını değiştiren bir karar vererek inmiştim. Leyla öğretmen bana ümit ve çare olmuştu. Bende hicrana olacaktım...

     Eve geldiğimde gün geceye dönmüştü. Şükran annem akşam yemeği sofrasını kuruyordu.

''Kızım sen yine nerelerdeydin.'' Görünmeden odama çıkamamıştım. Her seferinde bu kadına nasıl yakalanıyordum. Acaba cana söyleyipte bana takip sistemimi taktırmıştı. Bu ana oğuldan her şey beklenirdi. En iyisi en büyük silahımla yaklaşayım. ''ŞİRİNLİK'' 😊

''Hava almaya çıkmıştım annelerin birtanesi'' gözlerini kıstı. Ahanda anladı.

''Kız sen beni şirinliğinle etkilemeye mi çalışıyorsun, yemezler küçük hanım hemen git o abin olacak adamı da kaldır sofraya geçin yoksa sizi kızılcık sopasıyla evire çevire döverim. İyice zıvanadan çıktınız.'' Eyvahlar olsun kim sinirlendirdi ki şimdi bunu, neyse yemekte alırız gönlünü...

GÜLFEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin