Nazenin geliyordu. Gülüşme seslerine bakılırsa bahçe de kahvaltı keyfi yapılıyordu. Acaba o neredeydi. Bahçeye çıkmamla ayaklarımın yere çakılması bir oldu. Herkes masada, nazeninin yerinde o kız ve üzerinde ona doğum gününde aldığım elbise vardı. Daha bir kere bile üzerine giyinmeden hayatı ellerinden alınmıştı. Kanımdaki sinirin an an nasıl kaynayıp çoğaldığını hissettim. Adımlarımı hızlıca masaya yönlendirip onu kolundan tuttuğum gibi masadan kaldırdım. Kimseyi duymuyordum. Sadece kulaklarımda uğultu vardı birde artan sinirim.
'' Sen kimsin ha sen kimsin''
''Be-ben''
''Konuş ALLAH'ın cezası konuş kimsin de nazeninin elbisesini giyiniyorsun.
Gözleri öyle masum öyle doluydu ki ben masumum. Hiçbir şey yapmadım diye bağırıyordu sanki, o an yapacaklarım için daha da sinirlendim. Kendimi kontrol edemedim. Tuttuğum kolunu iterek onu yere savurdum. Son kez baktığımda gözlerinden bir damla yaş yanaklarından aşağı akıyordu.
Hızla arabaya binip gazı kökledim. Kendime lanetler yağdırıyordum. Yaptıklarım en çok beni bitiriyordu. Karşıdan gelen tırın korna sesiyle kendime geldim. Yanlış şeritte tam gaz gidiyordum. Arabayı sağa kırıp direksiyon hakimiyetini sağlayınca frene bastım. Az kalsın ölecektim. Telefonun sesiyle başımı direksiyondan kaldırıp telefona baktım. Necati'ydi.
''Efendim''
''Abi biz uçağa biniyoruz, haber vereyim dedim.''
''Tamam Necati ben hava alanına geçiyorum. Orada görüşürüz.''
Arabadan inip derin bir nefes aldım. Nazeninin başına gelenlerden sonra nefes alışlarım bile değişmişti. Nefesim canımı yakıyordu. Her şeye geç kalıyordum. Hayata, kardeşime belki de aşka...
Gülfeda gözleri dünyanın en güzel masalını anlatırken, ben o masalın kötüsü olmaya ant içmiştim. Gitmiyor aklımdan akan gözyaşı, acıyla bakan gözleri, canı zaten acımışken acısına birde ben eklendim. Araf'ta kalmıştım. Ne yana dönsem bir cehennem ateşi yakıp kavuruyordu. Tekrar arabaya binip hava alanına doğru yol aldım. Nazeninin geleceğini bile o sinirle söyleyememiştim. Düşünceler beynimin içinde ortalığı yıkarken ne zaman alana geldim fark etmedim bile, hızla içeri girdim. Öyle hissizdim ki nazenini göreceğim için heyecanlanamıyordum bile...
Kapılar açıldı ve ben meleğimi gördüm. Yüzü hem ışıl ışıl hem tedirgindi. Vakit kaybetmeden gidip ona sarıldım. Buna ondan çok benim ihtiyacım vardı.
''Abicim çok özledim seni'' kollarımı daha da sıktım.
''Ben de seni çok özledim meleğim.''
''İyimisin abi'' beni en iyi anlayan nazenindi. Ben nasıl onun bakışlarından anlıyorsam o da benim gözlerimden içimi görüyordu. Bütün kardeşlerimi seviyordum ama nazenin başkaydı. Bu yüzdendi cehennemde yanmalarım.
''İyim iyi meleğim gelmiş neden kötü olacakmışım. Hadi gidip önce güzel bir kahvaltı yapalım sonra eve geçeriz. Ben kimseye senin geleceğini haber vermedim sürpriz yapalım.'' Nazeninin tedirginliği biraz geçmişti ama necati gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Kafamı hadi der gibi hareket edince nazeninin yanında üstelemedi. Ama illa ki ifademi alacaktı. Hep birlikte alandan çıkıp kasabada ki güzel bir kafeye geçtik. Hoş sohbet devam ederken necatinin bakışları donup kaldı. Kafamı baktığı yöne çevirdiğimde onunla karşılaştım. Yüzündeki hüzün buradan bile belli oluyordu. Nazeninin sesiyle ikimizde ona döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomantizmNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...