Arkadaşlar bu kitabı yazmaya başladığımdan beri her bölüme beğeni veri desteğini esirgemeyen ferumeysa44 ve ZY-YAZICI arkasdaşlara teşekkür ediyorum. Bütün okuyucuların desteklerini bekliyorum. İyi okumalar...
Eve yaklaştıkça içindeki huzur, her adımda azalıyordu. Dedesini yine üzdüğü için kalbi acıyordu. Kim bilir dedesi şuan ne durumdaydı. Birden ortadan kaybolmuştu. İlk evin ışıklarını gördü.Hemen hemen hepsi yanıyordu. Belli ki dedesi herkesi ayağa kaldırmış kendisini aratıyordu. Biraz daha yaklaştığında ise dedesinin gür sesini duydu. Nasıl oluyor da dedesinin sesi dünyanın en huzur veren sesi iken, sinirlendiğinde ise bu kadar korkutucu olabiliyordu. Yavaşça bahçe kapısını açıp içeri girdi. Onu ilk fark eden Şükran annesiydi. Koşup hemen sarıldı. Öptü, kokladı. Telaşlı şekilde bütün vücudunu taradı bir şey olmuş mu diye...
Bir şeyim yoktu. Bakışlarımı dedeme çevirdiğimde bir koltuğa çökmüş eliyle kalbini tutuyordu. Telaşlandım ''Dede'' dedim. Elini havaya kaldırdı. Durmamı işaret ediyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve bana bakmadan gitti. Herkes sessizce dağılmıştı. Şimdi şükran annemle baş başa kalmıştık. Yanıma yaklaşıp gözyaşlarımı sildi ve o insana huzur veren sesiyle ''Çok korktu annem, çok korktuk. Neredeydin '' bir şeyler söylememi, içlerini rahatlatma mı istiyordu. '' Dedem bana çok mu kızgın'' diyebildim.
''Değil annecim, sadece çok korktu.Annenden sonra sana da bir şey olacak diye korkuyor. O yüzden bu kadar kızgın. Seni koruyamadığı için, sen onun yaşama sebebisin'' biliyordum. Dedemi ayakta tutan bendim, beni ayakta tutan ise dedemin sevgisiydi. Onu üzmek, korkutmak en son isteyeceğim şey iken her seferinde en çok ben üzüyordum.Şükran anneme sarılıp her şeyi anlattım. Ben onlardan hiç bir şey saklamazdım. '' Eh be kızım sen hiç akıllanmayacaksın. Haydar Efendiye niye söylemiyorsun da bir başına atlıyorsun tekin olmayan adamların önüne'' ne dese haklıydı. Ama ne yapayım o gelmedi ki aklıma, çocuğun yalvarmalarından başka bir şey düşünemedim. O siyah adam olmasaydı şu an annemin kucağında olamayacaktım. Her ne kadar sinir olsam da teşekkür borçluydum. Bir dakika ya niye teşekkür edecekmişim o kütüğe, beni akşamın bir vakti yolun ortasında bıraktı.Hiçte bile teşekkür etmeyecektim. Düşüncelerimden şükran annemin gülme sesiyle sıyrıldım. Ne oldu da gülüyordu. ''Karnın gurulduyor'' şimdi birlikte gülüyorduk. O sırada kapıda dedemin sesini duyduk. ''Şükran söyleyin sofrayı kursunlar'' Annem kalkıp mutfağa gitti. Ben başım önümde bekliyordum. ''Pişt'' dedi. Başımı kaldırıp dedeme baktığımda kollarını açmış gülüyordu. Hemen koşup sarıldım. Bu fırsatı kaçıramazdım.
''Bana bak cimcime eğer bir daha beni böyle korkutursan bu hasta kalbim dayanmaz haberin olsun'' gözlerim doldu. Dedemsiz kalamazdım. başımı kaldırıp dedeme baktım. Düğümlenmiş sesimi zar zor bulduğumda ''Özür dilerim'' dedim. tekrar sarıldık. Güzel geçen akşam yemeğinden sonra odama çıktım. Çok yorulmuştum bir an önce yatmak istiyordum. Gözlerim kapanmadan önce aklıma gelen tek şey adını bilmediğim siyah adamdı. Sabah yine çillinin sesiyle uyandım. Buraya geleli 1 hafta olmuştu.Mutlu,huzurlu,güzel günler hemen geçiyordu. Halbuki İstanbul da zaman bir türlü geçmiyordu. Aşağı indiğimde şükran annem kahvaltı hazırlığındaydı. Bahçeye baktığımda dedem az ilerde Haydar abiyle konuşuyordu. ''Demek Yavuzmuş'' dedi dedem. Haydar abi devam etti''Evet beyim, polis ifadesinde onun adı vardı.Küçük hanımı o kurtarmış adamın elinden '' ''Tamam Haydar gözün Gülfeda'nın üzerinde olsun. Malum ele avuca sığmıyor.'' ''Tabi beyim'' dedi ve uzaklaştı. Dedem hala düşünceliydi. Demek adı Yavuzdu. Adı gibiydi. Sert,şiddetli, çetin...
Kahvaltıda herkes sessizdi. Her ne kadar dedemle dün sulh imzalamış olsak da sessizdi. Şükran annemde öyleydi. Ne olmuştu bunlara ''Neyiniz var sizin'' ''Yok bir şeyimiz ne olsun'' dedi şükran annem. Ama gözleri öyle demiyordu. Dedem konuyu değiştirmek için 2 gün sonraki düğünü hatırlattı. Ayhan dedemin yeğeni evleniyordu.''Şöyle kızımı koluma takıp gideyim de Ayhan bey bir çatlasın'' dedoşum ya çocuk gibiler. En kıymetli oyuncakları bendim ve beni paylaşamıyorlardı.Kahvaltıdan sonra odama çıkıp hazırlandım. Pamuk tarlasına gitmem lazımdı. Çocuklara söz vermiştim. Onlarla oynayıp sonra erik toplayacaktık. Daha doğrusu ben toplayacağım onlar yiyecek.Dedem başta sorun çıkarsa da benim tatlılığıma dayanamamıştı. Pamuğu ahırdan çıkarıp atladığım gibi kendimi rüzgara teslim ettim. Seviyordum atları, pamuk bana dedemin hediyesiydi. Onunla tanıştığımda daha taydı.Gerçi bende 12 yaşındaydım. Birlikte büyümüştük.Aramızdaki bağ farklıydı.O koca ve güzel gözleriyle bana baktığında beni anladığını hissederdim. Pamuğun üstünde rüzgarla dans ediyordum. Derken tarlaya yaklaştığımda çocukların yanında bir adam vardı.Şehirliydi galiba yani üzerindeki kıyafetler onun göstergesiydi. Bu çocuklar niye yabancılarla konuşuyordu. Kaç kere uyarmıştım. Gerçi bizim tarlalarda bir şey olmazdı ama alışmasınlar.
Başımı kaldırdığımda orta yaşlı bir adamla karşılaştım.Biraz daha yaklaştığımda gözlerini ayırmadan bana baktığını gördüm. Bir şeyler söylemem gerekiyordu galiba '' Merhaba'' dedim. Sadece bakıyordu bir dakika gözlerimi doluyordu. Yanına iyice yaklaşıp ''İyi misiniz'' diye sordum. Ses yoktu. Çocuklar yanımıza gürültüyle yaklaşınca, derin bir rüyadan uyanır gibi irkildi ve kendini topladı. Elini uzattı ''Merhaba'' dedi. Bir eline birde adama baktım. Davranışları tuhaftı ama kötü bir adama benzemiyordu. hatta yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Bende elimi uzattım. Şimdi gülüyordu.Ben bu adama yaşlı mı demiştim.Halt etmişim. Adam baya yakışıklıydı. ''Adım Hakan sizin ki nedir küçük hanım'' bana küçük hanım demişti.Ben ve hanım. Beni tanımadığı nasıl belliydi.İşte buna gülünürdü. ''Gülfeda'' dedim gülerek yüzü hüzünlendi. ''Feda edilen gül'' mırıldanır gibi söylemişti. Adımın anlamıydı.Bu adam kimdi.Nereden çıkmıştı.Peki içimdeki bu garip şey neydi.Tanımak istiyordum bu adamı''Buralı mısınız, gerçi sizi ilk defa görüyorum'' hüzünlü bir tebessüm sundu. Bu adamın her şeyi hüzündü sanki'' Evet buralıyım uzun zanamdır yoktum. Bu gün geldim.'' ''Gelir gelmez de kendinizi pamuk tarlalarına mı attınız'' söylediğim cümleyle yerde olan başını birden kaldırdı. Yaşmıydı o yanağından akan ''Affedersiniz yanlış bir şey mi söyledim'' Toparladı kendini hemen '' Yok yok sadece'' derken dedemin sert sesini duydum arkadan, dönüp baktığımda sinirliydi. Bir dedeme bir de adının Hakan olduğunu öğrendiğim adama baktım.Dedem birden Haydar diye bağırdı.Sanki Çukurova inledi.Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Dedemin içinden bir canavar çıkmıştı. Benim yanımda kontrolünü kaybetmemeye çalışıyordu. Artık tanıyordum dedemi ''Gülfedayı eve götür'' neden dememe fırsat verilmeden Haydar abi beni tuttuğu gibi arabaya bindirdi. Kimdi bu Hakan dedem niye bu kadar sinirlendi. Düşünceler beynimde dönüp duruyordu.Eve geldiğimde olup biteni şükran anneme anlattım. Yüzü bembeyaz oldu. Anlaşıldı bu hakan denen adam bizim için iyi biri değildi. Dedem ve şükran annem bu kadar kötü olduklarına göre adı yasaktı.
Akşam endişe içinde dedemi beklerken Ayhan dedem geldi. Dedemin fenalaştığını ve hastane de olduğunu söyledi.Telaşla hastaneye gittik. Akşam olduğu için sessizdi.''Nerede'' diye sesimi yükselttim.''Dedem nerede'' derken telaşla bir kapı açıldı. Hakan denen adam çıktı. yanıma geldi''Korkma deden iyi, sadece biraz tansiyonu yükseldi ve fenalaştı.Kalp rahatsızlığı da olduğu için bu akşam gözetim altında tutacağız.Geceyi rahat geçirirse sabaha çıkar. Merak etme'' bu adam bir de beni sakinleştirmeye mi çalışıyordu. Dedemi hem bu hale getirip.Sinirle bana dokunan ellerini ittim. Bütün hastaneyi inletecek şekilde bağırdım ''KİMSİN SEN''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomanceNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...