Her kitap bir hayattır derler. Peki sadece bir hayatı mı barındırır içinde, insanlar sadece bir hayat mı yaşarlar. Ne kitaplar bir hayat barındırır içinde ne de insanlar tek bir hayat yaşar.
İçinde bulunduğumuz aile, çevre, toplum , şekillenir bir şekilde hayat, peki sonra yazılanı oynamaya başlarız hep birlikte ''dünya tiyatrosunda''...
Bu sahnede herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.Kaçmak istesende kaçamazsın. O ip yok gibidir. Çoğu zamanda unuturuz varlığını ta ki insanlar canımızı yakıpta kaçmak isteyene kadar. İşte o an o ip seni nefessiz bırakır. Gidemezsin hiç bir yere, canın acısada insanlar seni hırpalasada o sahnede kalıp sessizce oynamak zorunda kalırsın. Hayatın gerçeğini de o zaman öğrenirsin. En yakınların canını acıttığında, senden geriye bir şey kalmadığında...
Ben gülfeda, hayata annesini kaybederek başlamış küçük bir kız çocuğuydum. Babası tarafından sevilmeyen ama yine de küçük yaşına rağmen hayata mutlulukla bakmayı bilen.
Nihayet yaz gelmiş okullar bitmişti.Sonunda dedesine kavuşacaktı. Her ay görmesine rağmen dedesini ve şükran annesini çok özlüyordu. Karnesini alır almaz eve koştu. Babası salonda gazetesini okuyordu. İçeri girip selam vermeyi düşündü bir an sonra vazgeçti. Nasıl olsa onu görmeye tahammül edemiyordu. Gözüne gözükmese iyi olurdu bu aralar baya gergindi. Merdivenlere yöneldiğimde sesini duydum. Beni çağırıyordu. Bir an arkadaşlarımın anlattıkları geldi aklıma karnelerini aldıkdan sonra eve gidip aileleriyle yaptıkları mutlu sohbetleri, tebrikleri anlatırdılar. Acaba dedim babam bugün karnemi mi soracak.Bu zamana kadar babam beni hiç umursamamıştı ki, derslerden geçmişim kalmışım umrunda olmazdı. Buna rağmen okul birincisydim ve yüzmede derecelerim vardı.Çünkü dedeme verdiğim bir söz vardı. Ne olursa olsun okuyup mesleğimi elime alacaktım. Yavaşça salona geçtim ve sessizliğimi korudum. ''Hazırlan ahmet efendi seni havaalanına bırakacak'' dedi. Yüzüne baktım kafasını gazetesinden kaldırıp bakmamıştı. Bana bu kadar bile tahammül edemiyordu. Onu anlamaya çalışıyordum annemin ölümünden beni sorumlu tuttuyordu. Haklıydı. Bende kendimi sorumlu tutuyordum ama elimden gelen birşey yoktu. Keşke o ameliyat masasında annem değilde ben ölseydim. Büyük bir hayal kırıklığıyla odama çıkıp eşyalarımı topladım.Burdan bir an önce gitmek istiyordum. Dedemin güven veren kollarına,Şükran annemin huzur kokan kucağına sığınmak istiyordum. Aşağı indiğimde hafize teyze ve ayşe abla vedalaşmak için beni bekliyorlardı. Onlar bile babamdan daha çok seviyorlardı beni, hepsiyle vedalaşıp arabaya doğru giderken ayşe abla seslenip koşarak bana yaklaştı. Elinde karnem vardı.''Bunu unutmuşsun yavru ceylan, deden mutlaka görmek ister.'' Aslında elinde tuttuğu karnenin benim için hiç bir değeri yoktu. Karneme bakıp benimle mutlu olacak ne bir annem ne de babam vardı.Hüzünle karne mi alıp çantama koydum. Havaalanına doğru yola çıktık. Bir yanım mutluyken bir yanım kırık döküktü. Babam yine yapmıştı, mutlu olduğum hergün beni harabeye çeviriyordu.Ahmet amcanın sesiyle ona baktım.Havaalanına gelmiştik. Ahmet amcayla vedalaşıp uçağa bindim.Uçakları hiç sevmezdim ama mecbur, İstanbul'dan Adana'ya otobüs yolculuğunu göze alamayacağıma göre mecburdum. Yanıma küt diye biri oturdu. O kadar dalmışım ki korkudan sıçradım. Kafamı çevirdiğimde herşeyi kara olan bir adam bana bakıyordu.İyice tedirgin oldum. Bütün yolculuğu ben bu ne idüğü belirsiz adamla birlikte mi geçirecektim. ''Ürkek bir şerçe tek başına yolculuğa çıkmış anlaşılan'' dedi. Sinirle ona döndüm.Hem beni korkutmuş hemde benimle dalga geçiyordu.''Ben ürkek falan değilim sadece dalmışım sizde insan gibi oturmayınca sıçradım o kadar.'' Haklısın ürkek falan değil sadece elinde sopası olmayan bir cadısın'' şaşkınlıkla ona bakıyordum derdi neydi bunun , anlaşılan belasını arıyordu. Hanımefendiliğimi bozmayacaktım ta ki tekrar konuşana kadar.''Uçak kaltığında korkarsan elimi tutabilirsin bence sorun yok.''dedi.''Yok artık'' dedim. Gülmeye başladı. Şaşkınlığım iyice arttı. Kimdi bu adam, nerden geliyordu bu samimiyet. Sessiz kalıp başımı cama cevirdim. Uçak havalanmış bulutların üzerindeydim. işte şimdi huzurluydum. Küçükken dedem annemin gökyüzünde olduğunu söylemişti.Bende çocuk aklı annemin bulut olduğunu sanmıştım. Bulutlar benim annemdi ve ben annemin kucağındaydım. Çeneme bir el dokunup beni kendine çevirdi. Bembeyaz bulutlardan simsiyah gözlere dönmüştüm. Elleriyle gözyaşlarımı silmeye başladı. O an ağladığımı anladım. ''Ağlama ufaklık sen ağlayınca gökyüzüde ağlıyor.'' Gözlerinin siyahından kurtulamamıştım hala ona bakıyordum. Birden kendime gelip kafamı cama cevirdim.Gerçekten yağmur başlamıştı. Yolculuğun geri kalanını sessizce geçirdik. Havaalanına inice Ayhan dede karşıladı. '' Dedem niye gelmedi hastamı yoksa'' dedim. Gözlerim yine dolmuştu. ''Yok kızım biraz rahatsızlandı ama önemli birşey yok doktor dinlensin dedi. Gerçi doktoru dinlediği yok kıymetlisi gelecekmiş diye yollara düşmeye hazırlanıyordu zor durdurdum. Hadi gidelimde torunumu kaçırdın diye beni polise şikayet etmesin.'' Kahkaha atıp gülmeye başladık.Çünkü dedem yapmıştı. Ayhan dedemi polise şikayet etmişti. Eve vardığımızda dedem kapıda bekliyordu koşup boynuna atladım.Sıkıca sarıldı. İşte şimdi evimdeydim.Ayrıldıktan sonra Ayhan dedeme döndü ''Biraz daha geç gelseydin geceyi yine nezarettte geçirecektin'' dedi. Gülmeye başlamıştık ki arkadan Şükran annemin sesini duydum. Hemen yanına koşup sarıldım uzun süre bırakmadım.Annem nasıl kokar hiç bilemedim. Ama süt annem şükran çok güzel kokuyordu. Hep birlikte içeri geçtik. Güzel bir sofra kurulmuştu. Şükran annem geleceğim diye en sevdiğim yemekleri yapmıştı. Afiyetle ve mutlulukla yemeklerimizi yedikten sonra dedemler kahveyi benden istediler. Her zaman en sevdiğim işleri bana veriyorlardı. Kapıya yaklaştığımda içeriden yabancı sesler geliyordu. Herhalde dedem çalışanları değiştirmişti diye düşündüm. Tam içeri girecekken ''Zavallı kızcağız anlatınlara göre yüzü bir türlü gülmemiş, şimdi de üvey ana geliyor başına'' bunlar kimden bahsediyordu.''Bey'de ondan hastalanmış diyorlar damadıyla tartışmış.'' Donup kaldım. Bendim bahsettikleri kişi bendim. Şİmdi babamın alelacele beni buraya neden gönderdiği anlaşılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLFEDA
RomanceNazeninle birlikte yavaşça sofraya yaklaştık. Tüm aile üyeleri masadaydı. Tanımadığım bir kadınla bir kiz cocugu da vardı masada, yavasca sandalyeme oturdum. Oğlum hemen elimi tuttu. Hareket etmek canımı yaksa da eğilip öptüm. Kafamı kaldırdığımda o...