“Mezar…”
“Sen şu siyah elbiseyi denesene bi! Olmazsa kırmızıya da bakarsın. Hadi acele et!”
Seray elime tutuşturduğu elbiseyle beni diğer odaya yolluyordu ama Semih ve onu baş başa bırakmak gerçekten de hiç iyi bir fikir gibi görünmüyordu gözüme. Özellikle de yol boyu Seray’ın ona attığı öldürücü bakışları gördükten sonra.
“Hadi Eliz!” dedi bir kez daha ve ben odaya zorla giderken Semih’e döndü.
“Sen de gerçekten kendi odandan başka bir oda bulamadın mı?”
“Napsaydım? Size ayrı oda ayırtsaydık da Hayri’ye haber mi uçsaydı anında? İstersen bir de otelin girişine pankart astıralım burada olduğunuza dair, hem Karaaslan için de fark etmesi daha kolay olurdu!”
“Of tamam sus ya! İyi ki bir şey sordum!”
Seray’ın sert tavrı gerçekten beni şaşırtsa da elbiseyi onlara aldırış etmeden giyindim ve dolabın aynasında kendime şöyle bir baktım. Şüpheli bakışlarımla tekrar yanlarına dönünce tartışmayı kesip gözlerini bana diktiler.
“Olmamış değil mi?” dedim dudaklarımı bükerek.
“Deli misin kızım? Ne güzel olmuşsun! Harika görünüyorsun! Bak cidden!”
Seray beni ikna etmeye çalışıyordu ama hala üzerime yapışan, dizlerimin hemen üzerinde biten ve vücudumun her kıvrımını sarıp beni aşırı kadınsı gösteren bu elbiseyi hakkıyla taşıyabildiğimden emin değildim.
“Sen de bir şey söylesene Semih! Ne duruyorsun öyle!?”
Seray yine Semih’e dönmüştü. Zavallı çocuk Demir yüzünden benim hakkımda tam çenesini kapatmaya alışmıştı ki şimdi de Seray tam tersini istiyordu ondan.
“Ha… Şey… Güzel! Karaaslan seni böyle görsün dibi düşmezse gel hesap sor bana!”
“Ne hesap soracak sana be!”
“Seray!” dedim daha fazla çocuğa bağırmasın diye.
“Efendim?”
“Ya bu çok şey… Kadınsı değil mi?”
“Daha güzel işte kızım. Güçlü görün! Küçük bir kız çocuğu olarak mı çıkacaksın Hayri’nin karşısına?”
Birkaç saniye düşündüm ve,
“Peki…” dedim bunu mantıklı bularak.
Odaya tekrar döndüğümde son kez aynada kendime baktım. Semih’in söylediği aklıma gelince yüzüme yerleşen sıcacık gülümsemeye engel olamadım ve kesinlikle bunu giymeye karar vererek elbiseyi çıkardım.
“Eee Seray sen de denesene bir bakalım!” dedim tekrar yanlarına dönerken.
“Ay yorma beni Eliz! Elbise benim zaten, düzgün durur merak etme.” dedi yorgun bir ifadeyle.
“Hadi ya! Bakayım bi!” dedim ikna etmeye çalışarak.
Semih süt dökmüş kedi gibi sessizce bizi izlerken,
“Ay aman tamam!” dedi Seray ve diğer elbiseyi alıp gitti.
Semih’e dönüp keyifle gülümsedim.
“Sen ne giyeceksin?”
“Ben de mi geliyorum?” dedi şaşkınca.
“E tabi ki! Seray’ı yalnız bırakmazsın herhalde?” dedim sorgulayıcı bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Mavi
General Fiction"Eliz ateşle oynuyorsun." diye mırıldandı ılık nefesi tenimi gıdıklarken. "Ben..." dedim biraz daha cesurca gözlerine bakarak. "Ben ateşle oynamıyorum Demir. Ben ateşin ortasındayım, onu tanıyorum ve..." "Ve buna rağmen yanıyorum." diye bitirdi beni...