“Onların tanıdığı adam onları hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmamıştı çünkü.”
“Her şey benim yüzümdendi! Onu kovamazsın!” dedim Demir’e bakarak.
Sert yüz hatlarında bir gram bile değişme olmadı.
“Ben güvenmediğim adamları etrafımda tutmam Eliz.” dedi acımasızca.
Semih bakışlarını yere eğdi. Ona karşı bile nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu anlamıyordum. Seray hala şokla olan biteni izlerken,
“Ona güvenmiyorsan bizi nasıl emanet ediyorsun?” dedim üsteleyerek.
“Nedenini eminim biliyorsundur!” dedi Seray’a kısa bir bakış atarak.
Seray yüzündendi. O bu işin içinde olmasa Semih’e beni emanet etmeyecekti yani? Bu kadar mı bitmişti gözünde? Kalbim, en güvendiği adamı bile bir anda silip atacak kadar acımasız olan bu adama çok yabancıydı.
“Tamam Eliz. Uzatmayalım.” dedi Semih araya girerek.
“Aynen!” dedi Demir ters bir bakış atarak ona.
“Hayır!” dedim ısrarla araya girerek.
“Demir… Bak bu benim suçumdu tamam mı? Kızmak istiyorsan bana kız! İlla birine suç bulacaksan benim yüzümden!”
“Eliz…” dedi yorgun bir ifadeyle bana dönerek Demir.
“Uzatma güzelim, git giyin. Birazdan çıkıyorsunuz.”
“Ben hiçbir yere gitmiyorum!” dedim sinirle.
Ne söylediklerimi duyuyordu ne de normal bir tepki veriyordu. Bizi buradan göndermeye o kadar kararlıydı başka hiçbir şey görmüyordu gözü.
“Hayri’ye ne diyeceksin?” dedi sonunda konuşarak Seray.
“Eliz’i göremeyince ne yapacak?”
Sonunda bana arka çıkacak biri çıkınca nefesimi rahatça verdim.
“Ben onu hallettim.” dedi Demir düz ifadeyle.
Bu işin içinde bir şey olduğu sırf şu yüz ifadesinden bile o kadar belliydi ki.
“Nasıl hallettin? Ne demek hallettim?” dedi Seray ayağa kalkarak.
“Hallettim işte Seray. Uzatmayın!” dedi Demir üstelemesine sinirlenerek.
“Sen biliyor musun?” dedi Seray Semih’e dönerek.
Semih sessizliğini korudu ve bakışlarını yerden kaldırmadı.
“Sana diyorum! Onu buraya getirirken iyiydi! Şimdi cevap bile veremiyor musun?!”
Seray’ın Semih’i hedef alan bitmek bilmeyen öfkesi giderek büyüyordu.
“Ben onu buraya falan getirmedim!” dedi Semih öfkeli gözlerini Seray’a çevirerek.
“Beni odadan kovan, görmesine sebep olan sensin!”
“Yeter!” dedi Demir araya girerek.
“Semih git arabayı hazırla. Eliz üzerine bir şeyler giy. Seray sen de öfkeni başka bir zamana sakla.”
Herkes bakışlarını öfkeli bir şekilde ona çevirince,
“Hadi!” dedi bir kez daha Demir.
Semih emre uyup hareketlenen ilk kişi oldu. O kızgın suratıyla odadan çıkıp gittikten sonra ben de yatak odasına döndüm. Buradan hiçbir yere gitmiyordum. Kararım kesindi. Hırs ve öfkeyle çantada temiz bir tişört ararken içeride Seray ve Demir’in konuştuğunu duydum. Seray’ın onu ikna edip edemeyeceğini merak ederek hafifçe, görünmeden kapıya doğru yanaştım. O kadar kısık sesle konuşuyorlardı ki duymak için gerçekten dikkat kesilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Mavi
General Fiction"Eliz ateşle oynuyorsun." diye mırıldandı ılık nefesi tenimi gıdıklarken. "Ben..." dedim biraz daha cesurca gözlerine bakarak. "Ben ateşle oynamıyorum Demir. Ben ateşin ortasındayım, onu tanıyorum ve..." "Ve buna rağmen yanıyorum." diye bitirdi beni...