“Her nefes alışımda bir adım daha geldim ben sana, her göz kırpışında öleceğimi bilerek.”
“Benim kendi evim var bunu biliyorsun değil mi?”
Makyajımı tamamlarken aynadan ona ters bir bakış atmıştım. Hala şu hediyesi olan evi ve arabayı kabul etmem konusunda ısrarcıydı. Kendini yatağa bıraktı ve,
“Yoruyorsun beni Eliz…” dedi hoşnutsuz sesiyle.
Gülümsememe engel olamadım ve “Sen de beni…” dedim.
Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ve ben de saçlarımı düzeltmeye devam ettim. Sabah haber verdiği üzere bir davete katılmamız gerekiyordu. Yasemin’in orada olma ihtimali varken Seray’ın davetli olmaması beni tedirgin ediyordu ama yine de bunu Demir’e yansıtmamaya özen gösteriyordum. Sonuç olarak benim hissettiğim güvensizlikten o sorumlu değildi.
“Bugün Seray geldi.” dedim aklıma gelmişken bu konuyu da konuşmak için.
Kalktı ve doğrularak aynadan bana baktı. Yüzü devam etmemi beklerken gerilmişti.
“Kötü bir şey olmadı merak etme.” dedim hemen.
“Barıştık bile. Bir de ben bizden bahsettim.”
“Bizden…” diye mırıldandı ve gülümsedi.
“Ne?” dedim ona dönerek.
Omuz silkti.
“Hiç…” dedi gözlerime sanki dünyadaki en güzel şeye bakar gibi bakarken.
Sadece bu bakış bile beni heyecanlandırıyordu. Kalbim hızla atarken,
“Söyle misin?” diye ısrar ettim.
“Sadece… Burada olman hala bir rüya gibi…” dedi.
Bir anlığına da olsa gözlerindeki hüznü görmüştüm ve bu beni hareketlendirmeye yetmişti. Yerimden kalktım ve elbisemin kırışmasını umursamayarak onun kucağına oturdum. Elimi yüzüne yasladım ve,
“Bana da hala bir rüyadaymışım gibi geliyor ama buradayım.” diye fısıldadım.
Dudakları muzip bir tavırla kıvrılırken elini belime iyice sardı ve beni kendine çekti.
“Davete gitmemek için yeterince iyi bir sebep.” diye mırıldandı.
Kanım damarlarımda daha hızlı akmaya başladığını hissediyordum. Vücudumun sıcacık bir duyguyla kaplandığını da.
“Aslına bakarsan ben biraz tedirginim ama ödül alırken seni alkışlamak istiyorum.” dedim zor da olsa konuşarak.
Kucağından kalkmak için bir hamle yaptım ama beni durdurdu.
“Niye?” dedi ciddileşerek.
“Sorun ne?”
Nefesimi verdim ve gerçeği ona söylemeye karar verdim.
“Ben… Bana yalan söylediğini biliyorum Demir. O kadınla daha uzun süre birlikte olduğunu biliyorum. Kimse bir şey söylemedi ama hissettim işte…” dedim omuz silkerek.
“Bu sabah Seray’la birlikte o da geldi. Burada kaldığımı anladı. Sadece onu yeniden görmek beni tedirgin ediyor. Karşısında duramayacağımdan değil…”
Boğuluyormuşum gibi hissederek sustum. Gözlerimi kapadım ve kafamı omzuna yasladım.
“Sadece ben onca yıl boyunca sana yabancılaşırken onun seni tanıması, onun senin hakkındaki her şeyi bilmesi beni delirtiyor. Sana geç kalmış gibi hissetmekten nefret ediyorum…”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Mavi
Ficción General"Eliz ateşle oynuyorsun." diye mırıldandı ılık nefesi tenimi gıdıklarken. "Ben..." dedim biraz daha cesurca gözlerine bakarak. "Ben ateşle oynamıyorum Demir. Ben ateşin ortasındayım, onu tanıyorum ve..." "Ve buna rağmen yanıyorum." diye bitirdi beni...