Bölüm Yirmi

12.3K 542 31
                                    

“Ama ruhum… O hep yalnız, gururlu ve karanlıkta kalacak, bu adama aşık olacaktı.”

(Eliz)

“Efendim?” dedim titrek sesimle.

Cevap bir nefes alıştı. Tanıdık, çok yakın, kalbimi delicesine heyecanlandıran bir nefes alış. Dudaklarımdan bir yalvarış gibi döküldü ismi.

“Demir?”

İçimi yakan, canımı acıtan, nefesimi kesen bir nefes alış daha. Sessizliğinin her saniyesinde kalbime yeni bir bıçak saplanıyordu. İçimin en derinlerinde sakladığım ne kadar acı varsa hepsi aynı anda hücum ediyordu beynime.

“Konuş benimle… Ne olur konuş…” dedim titrek sesimle.

Sanki tek kelimesi susturabilirdi tüm bu acıları. Sanki sadece sesi beni rahatlatabilirdi. Buna öylesine muhtaçtım ki, içimdeki eksikliği o kadar fazlaydı ki, nerede olduğumun bir önemi yoktu. Sadece ismimi söylemesi bile beni yeniden hayata bağlayabilirdi.

“Eliz…” dedi bir kez daha nefesini vererek.

Adımın yeniden hayat bulduğu sesi, bugüne kadar hiç duymadığım kadar kötüydü. Üzgün, hüzünlü, suçlu, kızgın, karmakarışık ama yıkılmış gibi, yenilmiş gibi… O, Karaaslan, benimle ilk defa yenilmiş gibi konuşuyordu.

“Sen… Sen iyi misin?” dedim boğazımda düğümlenen kelimelerimden kurtulmaya çalışarak.

“Merak etme beni…” dedi üzgün sesi.

“Sen iyi ol…”

Nefesimi verdim ve gözlerimi acıtan yaşlara direndim.

“Soramıyorsun değil mi?” dedim kızarak.

“Soramıyorsun nasılsın diye…”

“Biliyorum.” dedi daha düzgün bir sesle.

“İyi olmadığını biliyorum Eliz. Ama… Ama ben…”

Sustu. Sesi düştü ve derin bir nefes alış daha geldi telefonun diğer ucundan. Gözyaşlarım usulca süzülmeye başladı yanaklarımdan.

“Ben iyiyim…” dedim cılız sesim bana ihanet ederken.

“Benim kimseye ihtiyacım yok. Ben iyiyim. Sadece kendini hatırlatıp durma bana.”

“Ben…” dedi üzgün ve titrek sesi.

“Özür dilerim… Ben mutlu ol diye… Özür dilerim Eliz…”

Sesindeki hayal kırıklığı o kadar fazlaydı ki bu kalbimi sızlatıyordu. Yapmak zorunda olduğum şey ölüm gibiydi. Zaten çoktan ölmüş biri için niye bu kadar zordu ki bu?

“Beni bir daha arama Demir. Bir daha karşıma çıkma. İkimizin hayatları, biz çok farklıyız. Bunu artık kabul et. Devam etmeme izin ver.”

Yanaklarım iyice ıslanmıştı. Onun şaşkın sesi canımı daha da çok acıtıyordu. Boğazımda düğümlenen kelimeler, asıl söylemek istediklerim o kadar fazlaydı ki.

“Eliz… Biliyorum kızgınsın… Biliyorum ama yapma…”

Bu kez bana yalvaran oydu. Bu kez gururunu yere seren oydu. Ama yapamazdım. Dişlerimi birbirine bastırdım ve içimdeki o kocaman ateşin her yanımı yakışına direnmeye çalıştım.

“Kızgın değilim…” dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesimle.

“Senin bunu yapmak zorunda olduğunu biliyorum Demir. Anlatmaya çalıştığım… Ben…”

Kırık MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin