“Huzurun başkenti…”
“E hadi anlat bir şeyler sıkıldım! Ne kadar oldu?”
Semih sonunda bu tuhaf sessizliği bozmuş ve garip bakışmalarımıza son vermişti.
“Ne ne kadar oldu?” dedim anlamayarak.
“Karaaslan ve sen işte!”
Ufak çaplı bir şok içinde neredeyse boğuluyormuş gibi baktım ona.
“Biz… Yani sandığın gibi bir şey yok.” dedim şaşkın şaşkın açıklamaya çalışarak.
Bu halime güldükten sonra,
“Hadi canım beni kandıramazsın!” dedi.
“Karaaslan daha önce hiç bir kız için beni tehdit etmemişti.”
“Her şeyin bir ilki var derler.” dedim kendimi toparlayıp.
“Ama gerçekten öyle sandığın gibi bir şey yok.”
Ciddi anlamda şaşkınca baktı bana. Onu ikna etmek için daha fazla çaba sarf ederdim normalde ama aklım tamamen başka bir yerdeydi. Dövüşün nasıl gittiğini merak ettiğim için diken üzerindeydim. O ise önümdeki tekli koltukta rahatça oturuyordu.
“İstediğini söyle ben gördüğüme inanırım.” dedi arkasına yaslanarak.
Gözlerimi devirip ona ters bir bakış attım.
“Bir şey soracağım.” dedi rahat tavrına rağmen çekingen bir sesle.
Soran bakışlarımı ona çevirdim.
“Sen şeyi tanıyorsun değil mi?”
“Kimi?” dedim bu sıkıntılı haline içten içe şaşırarak.
“Bizim… Şu şey… Seray’ı?” dedi.
Gerçekten merak ettiği bir soruyu ilgilenmiyormuş gibi sormaya çalışması beni gülümsetti.
“Evet, tabi.” dedim gülümsememi zorla bastırarak.
“Numarası falan da vardır sende yani…” dedi cebinden bir şeyler çıkarmaya uğraşırken.
“Var tabi.” dedim eğlenen sesimle.
“Alır mısın?” dedi cebinden çıkardığı sigara paketini uzatarak.
Kafamı hayır anlamında sallayınca,
“Karaaslan’ınkilere benzemez merak etme. Normal sigara, bildiğin.” dedi gülerek.
Konuyu toparlamaya çalışıyor ama bir türlü sadede gelemiyormuş gibi bir hali vardı. Sadece güldüm ve sigarasını yakmasını bekledim.
“Pot kırmadım dimi? Yani biliyordun?” dedi bir anda panikle.
Demir ne yaptıysa iyi korkutmuş olmalıydı onu.
“Hayır. Biliyordum.” dedim düz bir sesle.
“Aa doğru sen Atakan’ın kardeşiydin, bilirsin tabi.” dedi dumanı üflerken, hiç de hoş olmayan bir ses tonuyla.
“Abimle de arkadaş mıydın?” diye sordum merakla.
Dünya üzerinde en iyi tanıdığım insan diyebileceğim adamın, abimin, benim hiç bilmediğim gizli dünyasını keşfetmek merakımı giderse de canımı acıtıyordu. Aslında onu hiç tanıyamamış olduğumu görmek beni kızdırıyordu. Ama yine de kendime acı çektirmek hoşuma gidiyormuş gibi bunun üzerine gitmek istiyordum.
“Pek sayılmaz.” dedi sigarasından bir nefes alırken.
“Nasıl pek sayılmaz?” dedim meraklı sesimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Mavi
Ficción General"Eliz ateşle oynuyorsun." diye mırıldandı ılık nefesi tenimi gıdıklarken. "Ben..." dedim biraz daha cesurca gözlerine bakarak. "Ben ateşle oynamıyorum Demir. Ben ateşin ortasındayım, onu tanıyorum ve..." "Ve buna rağmen yanıyorum." diye bitirdi beni...