Bölüm On Altı

11.3K 514 20
                                    

“Kendimi kaybederken bulmak…”

“İyi mi? Karaaslan iyi mi söyle!?”

Seray gözyaşları içinde ayağa fırlamıştı.

“Kendinde değil. Ameliyat beklenenden uzun sürdü dinlenmesi gerek diyor doktorlar.”

Seray gözlerini elleriyle silerken yoğun bakımın önünde, odanın karşısındaki sandalyelere çöktük ikimiz de. Demir ise başımızda dikilip emirler yağdırmaya devam ediyordu.

“İkiniz de gözümün önünden ayrılmıyorsunuz. Seray babanı arayıp haber veriyorsun.”

“Deliye dönecek.” dedi Seray endişeyle.

“Durumu bilmesi lazım. Hayri’nin adamları değil bunlar. Babanın düşmanları olabilir. Hedeflerinin de sen olduğunu söylüyorsun zaten.”

Seray’ın gözyaşları tekrar usulca süzülmeye başladı yanaklarından.

“Bir anda önüme geçti. Ben ne olduğunu bile anlamadım ki. Önümde öyle yığılıp kalınca…”

Nefesini zar zor verdi ve yüzünü elleriyle kapadı. Sanki o anı tekrar tekrar yaşıyormuş gibiydi.

“Tamam… Tamam ben ararım.” dedi Demir ve bizden uzaklaşarak ileriye gitti.

Hastaneye geldiğinden beri oradan oraya koşturup duruyordu.  Aramızda olaya en kayıtsız kalan kişi oydu. En azından birimizin böyle umursamaz olması ise bu durumda işe yarar bir şeydi.

“Semih’in kimsesi yok mu?” dedim Seray’a dönüp.

Kafasını hayır anlamında salladı.

“Annesini de babasını da tanımıyor ki… O yetimhanede büyümüş…”

Tekrar gözyaşlarını silip burnunu çekti ve bana döndü. Ben ona sarılıp sarılmama konusunda hala tereddüt içindeyken anlatmaya devam etti.

“Hayri’lerin eline düştüğünde çocuk denecek yaştaymış. Hiçbir şey bilmeden, etmeden öylece dövüşmesini istediklerinde Karaaslan rest çekmiş Hayri’ye.”

“Kendi mi anlattı bunları?”

Aralarının düzelmiş olabileceğini umuyordum nedensizce.

“Hayır…” dedi üzgün sesiyle.

“Atakan anlatmıştı.”

İçim onun adıyla yine acırken yutkundum. Bu anın bir an önce geçip gitmesini dilerken Demir yanımıza geldi.

“Seray baban adamlarını yolluyormuş. Gelip seni alacaklarmış.”

Seray bu yeni habere anında itiraz etti.

“Hayır! Hayır onun iyi olduğunu görmeden gitmem.”

“Ben buradayım merak etme. Zaten yarın kendine gelir. Uzun ama başarılı bir ameliyat dedi doktor” dedi onu ikna etmeye çalışarak Demir.

Ama onun güven vermeye çalışan sesi Seray’da etkili olmamıştı.

“Hayır. Hiçbir yere gitmiyorum. Benim yüzümden orada o. Benim yüzümden vuruldu. Tekrar eski haline dönene kadar da yanından ayrılmayacağım!”

Öfkeli gözlerini Demir’e dikmişti. Demir’se patlama noktasına ulaşmış gibiydi.

“Bana ne bağırıyorsun kızım!” dedi çıkışarak.

“Ara babanı ona söyle!”

Seray suçlu gibi kafasını hafifçe salladı ve uzattığı telefonu aldı elinden. Yerinden kalkıp koridorun sonuna doğru giderken Demir’le beni yalnız bıraktı. Sadece bu düşünce bile vücudumun bir yay gibi gerilmesine sebep oluyordu. Bunu kaldıramayacağımı düşündüğüm için,

Kırık MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin