“Sonsuz ızdırap…”
Birilerinin başımda bir şeyler fısıldadığını duyuyordum ama zihnim kelimeleri birleştirip cümleleri algılayacak kadar kendine gelmemişti henüz. Gözlerimi hafifçe araladım. Serum takılı elime belli belirsiz dokunan parmaklarını hemen çekti Demir.
“İyi misin?” dedi endişeli sesiyle.
“Uyandı mı?” dedi hemen arkasında beliren Seray.
Kafamı hafifçe ve hala biraz şaşkınca salladım.
“Tansiyonun düşmüş Eliz. Hiçbir şey yemezsen olacağı bu tabi!” diye kızarak sandalyesini görebileceğim bir açıya doğru çekti Seray.
“Öyle mi olmuş…” diye mırıldandım belli belirsiz yorgun sesimle.
“Neyse en azından bir işe yaradı bayılman. Çağla gerizekalısı bir daha etrafımızda dolanmayacak.” dedi keyifle.
Elindeki çaydan bir yudum alırken o, Demir yerinden kalktı. Bakışlarım hemen ona çevrildi.
“Ben Semih’e bakmaya gidiyorum.” dedi sıkıntılı bir sesle.
Kafamı sallamakla yetindim ve odayı terk edişini seyrettim. O gider gitmez Seray bana döndü.
“Seni kucakladığı an Çağla’nın yüzünü görecektin. Doktorlar müdahale ederken Karaaslan telaştan ölecekti. Çağla o ara gidelim diye darlayarak hayatının hatasını yaptı. Karaaslan’ın ona ne dediğini asla tahmin edemezsin!”
Seray’ın neşesi öyle güzel ve bulaşıcıydı ki içimde kocaman bir heyecan hissettim.
“Ne dedi?” dedim buna rağmen hala yorgun çıkan sesimle.
Hafifçe öksürdü ve sesini onu taklit etmek için ayarladı. Ardından beni kahkahaya boğarak konuşmaya başladı.
“Çağla Atakan’ın benim için ne kadar önemli olduğunu yollarımızın ayrılışından biliyorsun değil mi güzelim?”
Taklit etmeyi kesti ve bana baktı.
“Çağla tabi o sırada nasıl ortada kaldığını hatırlayıp kızarıp bozardı ama bitmedi Karaaslan bombayı patlattı.”
Tekrar oturuşunu dikleştirdi ve Demir’i taklit etmeye başladı.
“Onun iki katını düşün, bu kız benim için o kadar önemli. O yüzden şimdi çeneni kapatıp beni… Bizi rahat bırakırsan iyi edersin.”
Gülmeyi kesip şaşıran gözlerle baktım ona.
“Böyle mi söyledi? Gerçekten?”
Ben onun için bir yük olduğumu düşünürken o böyle mi düşünüyordu? Garip bir heyecan duygusunu içimdeki kelebekleri harekete geçirirken kafasını salladı gülerek Seray.
“O anı kaçırdığın için bayıldığına pişman olabilirsin Eliz gerçekten!” dedi.
“Abim yüzünden değil mi?” dedim aniden.
“Ne?” dedi anlamayarak.
Gülüşü yüzünden silinmişti.
“İkinizin de beni koruyup kollaması abim yüzümden.”
Ve senin Semih’e bir türlü yüz vermemen diye tamamladım cümlemi içimden. Henüz bunu söyleyebilecek kadar cesur hissetmiyordum kendimi. Tam bana cevap vereceği sırada hemşire odaya girdi.
“Merhabalar” dedi sevimli bir tavırla ve yanımıza gelip seruma baktı.
“Bitmiş. Hemen bir tansiyonunuza tekrar bakalım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Mavi
Ficción General"Eliz ateşle oynuyorsun." diye mırıldandı ılık nefesi tenimi gıdıklarken. "Ben..." dedim biraz daha cesurca gözlerine bakarak. "Ben ateşle oynamıyorum Demir. Ben ateşin ortasındayım, onu tanıyorum ve..." "Ve buna rağmen yanıyorum." diye bitirdi beni...