Bölüm Yirmi Beş

15.1K 535 47
                                    

“Doğum günün kutlu olsun.”

Dudakları ukalaca sanki bu cevabı vereceğimi biliyormuş gibi kıvrıldı. İçimde bir şeylerin eridiği ve kalbimin çoktan sıcacık olduğunu hissediyordum ama yine de ona kızgındım.

“Kerim Bey’i arayıp kabul ettiğini haber vermem lazım.” dedim.

“Bir hafta dolunca verirsin.” dedi bana yine meydan okuyan gözlerle bakıp.

Bana güvenmiyor muydu yani? Öfkeyle baktım ona ve gülümsemesi kayboldu.

“Eve gitmem lazım.” dedim.

Yarın akşam Kerim Bey’e sunmam gereken çizimim evdeydi ve takibi tüm kıyafetlerim ve gerekli eşyalarım da.

“Anlaşmayı daha ilk geceden bozmak mı istiyorsun?”

“Hayır!” dedim sertçe.

“Sadece yarın sunmam gereken bir çizimim var evde ve de kıyafetlerim.”

“İkisini de sorun etme.” dedi.

“Ne?” dedim bunun altındaki imayı anlamaya çalışarak.

“Bir hafta boyunca çalışmanı istemiyorum. Aklında benden başka hiçbir düşünce olsun istemiyorum.

Şaka yapıp yapmadığını anlamak için gözlerine daha dikkatle baktım ama en ufak bir alay parıltısı yoktu.

“Anlaşmamızda böyle bir şey yoktu.” dedim panik içinde karşı çıkarak.

“Artık var.” dedi rahat bir tavırla.

“Her kafana estiğinde yeni bir madde koyamazsın!” dedim öfkeyle.

Nefesini verdi ve benimle uğraşmaktan sıkılmış gibi baktı gözlerime.

“Eliz…” dedi kalbime kadar işleyen özlediğim sesi.

“Beni yorma güzelim. Madem fiziksel yakınlığı reddediyorsun bir hafta zihinsel olarak tamamen bana ait olacaksın.”

“Fiziksel yakınlık günlerin sayısında bir indirime gitmeni falan mı sağlar yani? Ya da bana çektireceğin eziyeti daha aza mı indirir?”

Acımasız olduğumu biliyordum ama beni öfkelendiren oydu. Bu rahat ve patronvari tavrı içimdeki öfkeyi sürekli olarak tetikliyordu. Ve şimdi tüm bu sözlerime karşı sadece gülüyordu. Ukalaca gülümsemesi her şeye rağmen en derinlerime kadar dokunuyor ve içimi titretmeyi başarıyordu. Bu da daha da kızmama sebep oluyordu. Hem kendime hem de bunu hala başarabildiği için ona.

“Eğer tartışmaya açabileceğin bir konuysa bunu da konuşabiliriz tabi.” dedi.

“Aptal!” dedim öfkeyle suratına bakıp.

Gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı.

“Pekala!” dedim buna iyice sinirlenerek.

“Pekala tamam! Tamam lanet olsun bir hafta boyunca bu evden dışarı adımımı atmayacağım ama Kerim Bey’e bu durumu kesinlikle sen söylüyorsun ve tabi ki mantıklı bir gerekçeyle birlikte.”

“Hemen!” dedi gülmeye devam ederek.

Ceketinin cebinden çıkardığı telefonuyla bir numarayı aradı ve toplamda üç kelime söyledi.

“Altan, Kerim Aydınoğlu.”

Ellerimi göğsümde birleştirdim ve ne yaptığını anlamaya çalışır gibi baktım yüzüme. Telefonu sadece bunu söyleyip kapatmıştı.

“Bekle.” dedi açıklama bekleyen yüzüme bakarak ve dönüp hala içki dolu olan bardağını eline aldı.

Birkaç yudum daha içtikten sonra telefonu tekrar çalmaya başladı. Açarken ukala gülümsemesi eşliğinde kendini geniş tek kişilik koltuğa bıraktı. Olduğum yerde ellerim göğsümde dikilerek onu dinlemeye başladım.

Kırık MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin