Hikayeme şans verip okuyan canlarım güzel yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmezseniz beni çok mutlu edersiniz 💛 şimdiden teşekkür ediyorum ve bu hikayeyi imkansız olan aşklara armağan ediyorum... Bir gün hepimiz mutlu olacağız. Aşık olduğumuz kişi imkansız biri bile olsa...
Büyük gün bugün demek. Sevdiğim kız, benim hayat enerjim, en yakın arkadaşım, kankam, aşkım bugün evleniyor. Onun en mutlu günü olmasıyla beraber benim en hüzünlü günüm. Bunu ona belli etmemeye çalışıyorum tabi ki. Onun en yakın arkadaşı ve kankası olarak her şeyine destek olmaya ve yanında mutlu görünmeye çalışıyorum. Aşık olduğun biri başkasıyla evlenirken nasıl mutlu olunabilirse öyle...
"Nasıl olmuşum kanka?"
Bakışlarımı daldığım yerden alıp aşık olduğum kıza çevirdim. Makyajı yeni tamamlanmış ve duvağı takılmış karşımda gülümsüyordu. Mükemmel gülüşüne bir süre bakıp hayranlığımı belli ederek cevap verdim. Aslında ona olan hayranlığımı çoğu zaman saklamıyordum ama o bunu arkadaşça anlıyordu tabi ki.
"Muhteşem!"
Bu dediğime kıkırdayıp teşekkür etti.
"Nedimeciğim giyinmeme yardım eder misin?"
Başımla onaylayıp kuaförün giyinme kısmına doğru onu takip ettim. Kabine girdiğimizde üzerini çıkarmak yerine bir süre bana, gözlerimin içine baktı. Bakma şöyle ne olur, dayanamıyorum.
"Ne oldu?" diye sorup ben de ona bakmaya başladım. Gözlerinden anlam veremediğim bir hüzün geçti sanki.
"Sende bir tuhaflık var Deniz."
"Ne gibi?" deyip gözlerimi kaçırdım. Acaba mutsuzluğumu mu anlamıştı? Kendimi ele mi vermiştim? İki senedir ona olan aşkımı anlamadığı gibi bugün olan tavrımı da anlamayacaktı ki. Rahatlayabilirdim bu yüzden. Ama üzerimde bir gerginlik vardı. İçimdeki sıkıntı bugün olan düğün içindi ama başka bir şey daha vardı içimde.
"Deniz, ben seni çok iyi tanıyorum. Sen üzülüyor musun benim evliliğime?"
Al işte!
"Selin, ben neden üzüleyim ki? Sadece en yakın arkadaşımın düğünü olduğu için duygulanıyorum," deyip gülümsemeye çalıştım. Gözleri hala benim gözlerimi delerken ben bakışımı kaçırıyordum arada.
"Sen benim her şeyimsin biliyorsun değil mi? İyi ki varsın," deyip bana uzandı ve kollarını bana doladı. Ah benim sevdiceğim. Hayat enerjim... Seni başkasıyla görmekten daha acısı, senin başkasıyla evlenmeni görmekmiş meğer... Şeytan diyor itiraf et şu an, al kaçır. Ama bu mutlu gününü zehir etmekle kalmam beni de hayatından çıkarmana neden olurum diye tabi ki susacağım. Yine ve yine susacağım. İki senedir sustuğum gibi...
"Sen de iyi ki varsın bir tanem."
Geri çekildiğimizde bir damla yaş yanağımdan süzülürken ona baktım. Gözleri kızarmış ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Elini yanağıma getirip hafifçe sildi.
"Ağlamayı kes bakayım. Makyajın bozulacak. Hem benimkini de bozacaksın," deyip güldü. Ben de gülmeye çalışıp askıdaki gelinliğe uzandım. Selin ise üzerindekileri çıkardı ve gelinliği benim giydirmemi bekledi. Kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Hatta insan üstü bir çaba sarf ediyordum şu an. Bu gelinliği başkası için giyiyordu ve ben de kankalık görevimi yerine getirmek için ona yardımcı oluyordum. Hayalini kurduğum düğün bu şekilde değildi. İkimiz de gelinlik giyecektik ve bir başkası olmayacaktı yanımızda. Bir başkası ile dans etmek yerine benimle edecekti. Bunun sadece hayalde kalması ne üzücü...
Kabinden çıktığımızda gözlerimi ondan alamamam dikkatini çekmiş olacak ki o da sürekli bana bakıyordu. Bu bakışları her zaman benim anlam yüklemek istedigim bakışlardı. Gerçi bir anlam olsaydı o bakışlarda şu an Ahmet yerine benimle evleniyor olurdu. Sinirlerim tekrar bozulurken kafamı çevirdiğim kapıdan Bora'nın girdiğini gördüm. Ahmet'in kankası. Daha önce aramızı yapmaya çalışmış olmaları ayrı sinir bozucuyken bir de şimdi bana hayran hayran bakması da ayrı sinirlenmeme neden oldu.
"Damat bey gelin hanımı almaya geldi," dedi benden gözlerini alamadan. Gözlerimi devirip Selin'e doğru döndüğümde arkasını dönmüştü Selin. Ahmet'in onu hemen görmesini istemiyordu demek ki.
"Kanka videoya alır mısın?" dedi uzaktan telefonunu bana uzatırken. Ellerimin titremesini fark etmemesini umarak telefonu aldım ve kayıt düğmesine basıp bekledim. Ahmet heyecanla kapıdan girip Selin'e baktı ve arkasına doğru yürümeye başladı. Klasik sahne gerçekleşirken onlara bakmak yerine ekranın kenarındaki kırık yere odaklanmaya çalıştım. Daha önce çok kötü kavga ettiklerine şahit olmuştum ve Selin gözümün önünde telefonunu yere fırlatmıştı. Telefonda bile iz bırakan bir kavga nasıl olur da onlara bir iz bırakmazdı anlamıyordum. Selin'i aldattığını düşünmüştük bir ara ve haksız da sayılmazdık. Onca şeye rağmen kendini aklamayı başarmıştı Ahmet. Selin ise ben ona güveniyorum deyip tekrar barışmıştı onunla. Ama benim hala içime sinmeyen bir şeyler vardı. Bunu Selin'e söylediğimde benimle tartışmıştı ve bir daha bu konudan bahsetmemem gerektiğini vurgulamıştı. Ben de o günden sonra ikisi hakkında en ufak bir yorum yapmamıştım. Yani Selin şu an onu desteklemediğimi düşünüyor olsa da bunun sebebini o durum sanıyor olabilir. Yoksa ona aşık olduğumu aklının ucundan bile geçirmemiştir bundan eminim.
Ve korktuğum sahnelerden birine daha şahit oluyorum şu an. İlk dans... Selin ve Ahmet mutlulukla dans ederken onlara bakmak yerine etrafı incelemek istedim ama dolan gözlerime engel olamadım. Gelin ve damat masasının hemen yanındaki masada otururken arada bir bakmakla yetiniyordum dans eden 'mutlu' çifte. Tekrar kafamı onlara çevirdiğimde Selin ile göz göze geldim ve loş olan ortamda gözyaşımı fark etmemesini umarak gülümsemeye çalıştım. Dans ederken Ahmet'in gözlerine bakmasını bekliyordum, bana değil. Ama bir tuhaflık vardı Selin'de. Ağladığımı mı fark etmişti? Bu loş ortamda ışıkların onlara çevrilmesinden dolayı fark edebileceğini düşünmüyordum. Aramızdaki mesafeye rağmen gözlerindeki tuhaflığı fark etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT (girl×girl) (Tamamlandı)
Teen FictionUmut etmek güzeldir. İçinizdeki o küçük umut tanesini korumanız dileğiyle...