2.9

16.6K 1K 123
                                    

Sahile vardığımda onun benden önce orda durduğunu ve yüzünün denize dönük olduğunu gördüm. Hiç bir şey demeden sessizce arkasındakı banklardan birine oturup onu izlemeye başladım.

Elleri ceplerinde hiç bir şey yapmadan dakikalar boyunca denizi izliyor, arada başını olumsuz anlamda sallayıp yere dikiyor, ya da derin nefesler verip gökyüzüne bakıyordu. Zaten dağınık duran saçlarını rüzgar savurup daha fazla dağıtıyordu. En az benim kadar sıkıntılı gibiydi. 20 dakikaya yakın bir süre böyle devam ettikten sonra tesadüfen başını arkaya çevirme sonucu, kahverengi gözleri benimkilerle buluştu ve şaşkınca bakakaldı.
"S-sen, ne zamandır ordasın?" dedi elini boynuna atıp.

"Merak etme, dediklerini duymadım." dedim gülümseyerek. "Sadece ağzının kıpırdadığını, bir şeyler konuştuğunu görüyordum. Sahi, neydi o gerginlik?"

"Boş ver," yorgunca nefesini verip devam etti. "Oturalım mı?" Yanıma oturup bana baktı. "Gerçi sen zaten oturuyorsun da. Neyse."

"Sanırım düşünce selinde boğulan tek ben değilim. Önce sen başlamak ister misin?" dedim problemi anlamak için.

"Yo-yok bi sorunum. Sadece sana anlatmam gereken bir şey var, ama şimdi değil."

"Ne zaman peki?" Dedim kaşlarımı hafif çatıp. "Bilmiyorum." diyip nefesini verdi.

"Başlayalım mı?" dedi ardından.

"Olur." boğazımı temizleyip devam ettim. "En başından başlayalım o zaman.." Hemen bitmesini istiyordum, öyle ki, hızlı anlatmaya yeltenip başladım.

"O zamanlar da böyle saf salağın tekiydim tabi, şimdikinden daha beter. Bu kafasını kırdığımın manyağı da musallat olmuştu bana. Yok her yerde karşıma çıkmalar, yok tesadüfenmiş gibi yapmalar, yok göz-kaşlar, imalar falan. Yüz vermiyordum, orası ayrı." diye anlattım kendimden emince. "Ama sonra açıklayamadığım bir şey oldu, teslim olmuş halde buldum kendimi." istemsizce sesim kısılmıştı.

Sabahtan beri denize dönük olan başımı ona çevirip devam ettim. "Bak, saçmasapan bir şey olduğunu düşünebilirsin. Çok fazla önem verdiğimi, hatta büyüttüğümü de. Sonuçta insanlar ne dertler çekiyor bu hayatta." Yutkundum. "Ama yapamıyorum işte. Saçma olduğunu bile-bile takılı kalıyorum. Yeni insanlarla tanışmak istemiyorum mesela, tanıdıklarımla mesafemi hep korumak istiyorum, birileriyle duygusal bağ kurmaktan tamamen uzak kaçıyorum. Ben de böyle aptalım işte, elimden bir şey de gelmiyor ki.."

Gözlerime baktı burukça. Ses çıkarmadı. "Neyse işte. Sonra bir ara çıkmaya başladık. Elimden tutmalar, ilk öpücük falan derken.." Sustum. 15-20 saniye falan sustum, konuşamadım. Derin nefes alıp devam ettim. "Benim de duygular almış başını gidiyordu. Büyümesine engel olamamam da başka bir aptallığım.." dedim nefesimi verirken.

Devam edemediğimi farkedince gözlerimi sıkı sıkıya kapattım. Büyük bir dalga geliyordu ama onun karşısında bunu yapamazdım. Beni böyle görmemeliydi.

Geç kaldım.

Gözlerimi açtığımda çoktan onu dolu gözlerle karşılaştırmıştım. Mert'in gözlerinde bir çok duygu seziyordum, ama en fazla olan, sanırım, çaresizlikti. En az benim kadar..

"Öyle bir bağlanmışım ki ona.. Hiç kopmayacağız sandım, her şey harika gidecek, sorunsuz, tasasız. Saf gibi.."

Gözyaşlarım bir birinin ardından düşmeye başlarken sesim istemsizce yükselmişti. "Onun gibi birine nasıl kalbimi verebildim ki.. Neden kalbini onunla kirlettin, Yağmur?!"

Hıçkırıklarım arasında boğulurken beni kolları arasına alıp sarıldı. Başımı boynuna daha çok gömdüm sesim az çıksın diye. Yaşlar akmaya devam ederken "Nefret ediyorum.." diye tısladım. "Şu an onun yüzünden ağladığım  için kendimden nefret ediyorum.." Beni sıkıca sarıp kendine basıtırırken onun da bir hıçkırığını duyar gibi oldum. İnanması güçtü, ama sanırım gerçekti..

***

Bir süre daha otururken ağlamalar kesilmiş, nefes alış-verişleri düzene girmişti. Yağmurun başı hala Mert'in boynundaydı. Gözleri kapalıydı, uyuyor gibiydi ama bilinci açıktı. Mert gözlerini dalgalardan ayırmadan Yağmurun hafif dalgalı saçlarını okşuyor, düşünceli görünüyordu.

"Yağmur. Biliyor musun, bazı insanlar gül gibidirler." diyerek sessizliği böldü ve denize karşı konuşmaya devam etti. "Soldukları zaman geriye sadece dikenleri kalır. O dikenlerle kendilerini korurlar, herkesi uzak tutmaya çalışırlar.." Derin nefes alıp verdi ve devam etti.
"Ve sen onların, şüphesiz, en güzel örneğisin."

🌹🌹🌹

Gecikme için çok üzgünüm. Aklımdakı cümleleri bir araya toplayamama, birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışmak ve hep birini aksatmak falan derken.
Bir de, gönlüm/üzce olsun istedim, hemen paylaşamadım.

Umarım beğenmişsinizdir. 💜

Misafir Çocuğu || Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin