4.5

10.4K 764 199
                                    

Mert: Dün ne yazdığını öğrendiysem, ne yaparsın?

Yağmur: Lütfen öğrenmediğini söyle.

Mert: Ne yaparsın? Sadece meraktan soruyorum.

Yağmur: Bilmiyorum.

Yağmur: Belki de ben abartıyorumdur bir cümleyi bu kadar.

Yağmur: Onu da bilmiyorum.

Mert: Bir cümle?

Mert: Ne anlam yatıyor o cümlede?

Mert: Gerçekten söylemeyecek misin ne yazdığını?

Yağmur: Hayır.

Yağmur: Lütfen beni birazcık yalnız bırakır mısın? (14:13)

Yağmur: Kendimi nedensizce kötü hissediyorum. (14:13)

Yağmur: Sanırım birilerine sarılmaya ihtiyacım var. (14:17)

Mert: O “biri” ben olmayayım?

Mert: Gerçekten, gelebilmeyi çok isterdim ama şu an çok önemli bir işim var.

Mert: Darılmazsın, değil mi?

Görüldü. ✓✓

Mert: Güzelim?

Yağmur: Yok, sorun yok. İşine devam et sen.

Sorsan haftasonu, ama herkesin bir işi vardı. Annemle babam bile benden daha sosyaldi yemin ederim. Bir ben kalmıştım evde yalnız başıma.

Şu an yatağa gömülmeme engel olan tek şey dışarıdakı yağmurdu. Pencere karşısına kurulup yağmuru seyredenlerdendim hep. Bu kez de öyle yaptım. Kendime çay koyup pencerenin karşısına geçtim. Yağmur giderek artıyordu. Kafasına bir şeyler geçirip, ya da şemsiyesini sıkıca tutup koşan insanlara baktım. Neden kimse yağmurun tadını çıkarmazdı ki? Sırılsıklam olmanın bile bir güzelliği vardı oysa ki. Sanırım böyle anlar için söylenmişti, "Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri sadece ıslanır" diye.

Derken, sokağın ortasında öylece duran bir adam gördüm. Yağmur sertce üstüne vuruyordu ve kılı kıpırdamıyordu. Kapüşonundan yüzü belli olmuyordu, ama bizim pencereye dönüktü.

Bir süre daha etrafı izledim. Yağmur bu gezegendeki en güzel hava olayıydı bence. Düşünsene, yağmur olmazsa gökkuşağı çıkmaz hem bi' kere.

Az önceki adamın durduğu yere çevirdim bakışlarımı. Kimse yoktu. Oraya dalmışken mesaj bildirimi sesiyle telefona baktım. Bir mesaj vardı.

Mert: Nasıl anlatsam? Mesela her yağmur damlası sana olan sevgimi temsil etseydi, her yeri sel alır götürürdü.

İstemsizce gülümsedim. Yağmurun şiddetlenme sesiyle gülüşümü silmeden dışarı baktım. Pencerenin önünde yukarı doğru yükselen bir çiçek belirdi. Sanırım birisi tutmuş yukarı kaldırıyordu. Çiçek bütünüyle görünür olduğunda altından bir adet ıslak Mert çıktı. Kapüşonunu indirdi ve sırıtmaya başladı.

Gülümsemem genişlediğinde eliyle kapıyı gösterdi ve ben koşarak gidip kapıyı açtım. Mert kapının önüne gelir gelmez onu hızla içeri çekip kapıyı kapattım. Çiçeği bana uzatıp en güzel gülüşünü takınarak,

"Yağmur damlaları gibiydin, öyle masum damlıyordun kalbime.. Ve ben, sana âşık oldum." dedi. Öyle ölmem, füze at delikanlı.

Gülerek baktım ona. Bu haliyle o kadar tatlıydı ki.. Ben ne büyük sevap point kazanmışım ki hayat seni çıkardı karşıma, Mert.

Düşüncelerden sıyrılıp onu içeri davet ettim. Montunu çıkarmasına yardım edip astım ve geçmesi için kanepeyi gösterdim.
Oturduğumuzda nedensizce gülmeye başladı.

"Ne? Neye gülüyorsun?"

"Sadece, kendimi yeni evli çiftler gibi hissettim, ne diyeyim. Bizi öyle hayal ettim." Gülümseyerek bana baktı. "Hani sen kapıda beni öyle hoş karşılayınca, ben çiçekle falan.."

Yutkunup bakışlarımı başka yere çevirdim. Sessizce önümdeki kapalı televizyon ekranına dalmışken saçlarımda bir el hissettim. Saçlarımı okşamaya devam ettikçe huylanıyordum. Gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Şuracıkta uykuya dalmasam iyi olurdu.

Saçlarımdan yüzüme indi. Eli yanağımda durduğunda aramızdakı mesafeyi azaltıp yaklaştı. Bir fısıltı gibi, "Çok güzelsin," dedi.
"Yağmur damlaları kadar güzel, kar taneleri kadar eşsiz.." Sustu. Sessizliği dinledik birlikte.

Oluşan sessizliği bir şiirle bozdu.

Bir yağmur bilirim, bir de kaldırım,

Biri damla-damla alnıma düşer.

Diğerinde durup göğe bakarım.

Ne şehir, ne deniz kokan gemiler

Bir yağmur bilirim bir de kaldırım”  *

Gülümsedim. "Yağmur duası." dedim. "Çok güzeldi," Ona baktım, "Başka var mı?"

Çok kısa bir süre düşünüp güldü. Gözlerime çevirdi gözlerini,

Hava kararmıştı,

Yağmur yağıyordu.

Dudakları sırılsıklamdı,

Elleri üşüyordu.

Bir öptüm,

Bir daha öptüm.

Kimseler görmedi öpüştüğümüzü

Yağmurdan başka.”  **

Yaklaştı. Biraz daha. Ve biraz daha..
Ve yine varacakken, iki parmağımı dudaklarına bastırdım. "Mert.." dedim. "Yarım kalan bir işimiz vardı.."

Tam burnumun dibindeyken konuştu, "İşte ben de onu tamamlıyordum."

"Yok o değil.." dedim, sonra sustum. Başımı eğip kollarının arasına girdim ve sıkıca sarıldım. "Bu.."


✨✨✨

* Sezai Karakoç - "Yağmur duası"

** Neşe Karaböcek - "Bir öptüm"

Misafir Çocuğu || Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin