3.7

12.9K 888 205
                                    

Mert: Güzelim,

Mert: Pikaçum,

Mert: Yağmurum.

Mert: Nasılsın?

Görüldü. ✓✓

Yağmur yazıyor...

Görüldü. ✓✓

Mert: Anlaşıldı..

Mert:

Mert: Seninle şöyle olabilirdik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mert: Seninle şöyle olabilirdik..

Mert: Dur, zaten olmuştuk değil mi?

Mert:  :')

Yağmur: Kapa çeneni çocuk.

Mert: Ama :(

*Bu numaraya mesaj atamazsınız. *

Mert: :'(

*Bu numaraya mesaj atamazsınız.*

Mert: Kaç bakalım Pikaçu.

*Bu numaraya mesaj atamazsınız.*

Mert: Duygularından nereye kadar kaçacaksın.

*Bu numaraya mesaj atamazsınız.*

***

Mert: Engeli kaldıran parmak uçlarından öperim.

Mert: Tamam, açmayacağım bu konuyu, söz.

Mert: Utanıp kaçmana gerek yok.

Yağmur: Sus artık, Mert.

Mert: Tamam.. Sustum.

Mert: Bir de şey,

Mert: Seni çok seviyorum.

Mert: Bil ve unutma. Olur mu?

Önce telefonu, sonra da kendimi yatağa atarak tavanla bakışma sürecime start verip düşüncelere kendimi bıraktım.
Niye sürekli sırıtırken buluyordum kendimi? Ulan Mert, harbi ne yapmıştın bana?

Bir an mantığımı unutup bir delilik yaptım ve görüntülü aramaya bastım.
Kamera açıldığında yüzünde bunu beklemiyormuş, ama mutlu olmuş gibi bir ifade vardı. Bu ifadeyi ben nasıl okuyorsam?

Ekranda kendi görüntüme baktığımda yüzümde saçma bir ifade - yarımağız bir gülüş ve gülmemek için zorla çatılmış kaşlar vardı. Bir kaç saniye konuşmam gerektiğini unutup sadece ekrana baktım. Bu kez her zamankinden farklı bir şey oldu, kendimi değil, karşımdakını izliyordum.

Bir an içimi koca bir boşvermişlik hissi kapladığında devamında ne düşüneceğini umursamadan, "Çocuk, sana çok mu kaba davranıyorum?" diye soruverdim. Önce suratındakı tüm duygular bir anlığına yok oldu, sonra farklı ve tuhaf mimikler oluşmaya başladı. Bu surat ne anlama geliyordu? Bir an kafamda ampül yanmış gibi gözlerim büyüdü. Tabii ya. Ben bu bakışı bilirim..

Sesimi yükseltip "İmalı imalı bakma lan bana!" diye tersledim anlık.

"Evet. Evet, kabasın!" diye cevap verdi o da. "Yıllar önce beni yere düşürdüğünde nasıl kıçımı kırdıysan, şimdi de kalbimi kırıyorsun, aptal Pikaçu." durdu ve sakinleşti. "O gün gururumdan sesimi çıkaramamıştım ama kaç gün doğru dürüst oturamadım be." deyip kendi kendine güldü. Ben de güldüm. Az çok hatırlıyordum o günü. Ama niçin sinirlendiğimi hatırlayamadım. "Neden yapmıştım peki? Hatırlıyor musun?"

"Aslında pek değil. Zaten senin agresiv olmadığın zaman mı vardı sanki?" deyip göz devirdi, güldüm. Sanırım haklıydı.

Sessizce durup ekrana baktığını farkedince ne yapacağını görmek için ben de durup onu izledim. Sessizliğe tahammül edemeyip gülerek, "Meert, neden dondun?" diye sordum.

"Gülüşünden öperim be." diye aniden cevap verince sustum. Gözlerimi istemsizce ekrandan kaçırdım. Sessizlik devam edince "Tamam, pardon. Özür dilerim." deyip toparlandı. "Nerede kalmıştık?"

Ben cevap vermeyince devam etti. "Annen evde, değil mi?"
"Evet."
"Geçenlerde bir şey diyordun, sorsan beni hatırlamazmış da falan filan. Deneyelim mi? Var mısın iddiaya?"

"Bakıyorum da kendinizden çok eminsiniz, Mert bey."

"Eh, öyleyimdir birazcık. Sonuçta konu kayınvalidem olunca insan tanıyor tabii.."

Göz devirince sustu. Üşenmeyip ayağa kalktım ve annemin yanına yol aldım. Mutfağa girip telefonu göremeyeceği şekilde aşağı indirdim. "Anne,"
"Efendim?"
"Bir şey soracaktım da. Malum senin hafıza benimkinden iyi.."
"Kısa kes, sor sorunu."

"Geçen gün uzaktan sanırım Necla teyzeyi görür gibi oldum."
"Hı." dedi yavaştan sinirlenir gibi. Ne sabırsız kadınmış he.

"Onun küçük bi oğlu vardı hani, adı şey, neydi ya, unuttum.."
"Mert."

Saniyesinde telefondan bi' kıkırtı geldi.
"Nası' ya?" dedim kendi kendime.

"Ne nası' ya? Ayrıca küçük çocuk dediğin senden en az bir yaş büyük. Balık hafızalı mısın sen?"

"Ya anne ne alakası var?" diyip somurttum ve telefonu alıp tıpış tıpış odama döndüm.

Ekrana baktığımda zafer kazanmış bir ifade takınmış beni bekliyordu. Gözlerimi devirip dudakaltı "Şaptalak," dedim ve lafa başladım. "Tebrik ederim."

"Teveccünüz efendim, ne demek, yine bekleriz."
"Yine saçmalıyorsun, bilesin."

"Tamam, biliyorum," deyip güldü. "Hanimiş benim balık hafızalı Pikaçum?"

"Ne isteyeceksen iste çabuk, sinirlerim bozuldu zaten."

"Tamam güzelim, tamam, sinirlenme sen." deyip yine güldü. Ölüm fermanını imzalamakta ne kadar ısrarcısın, Mert, bir bilsen.

"Söylüyorum bak,"

"Meert!"

"Efendiiim?"

Görüntülü aramayı sonlandırıp ekranı kapadım. 3 saniye sonra tekrar arama geldiğinde açtım.

"Sabırsızlanınca çok güzel oluyorsun Pikaçu. Bu güzelliği bozmak istemezdim ama ölmek için daha çok gencim. Evlenmeden olmaz."

"Çocuk geberteceğim şimdi seni, yeter artık ha!"

Elleriyle bana 'sakin, ş-ş' falan yapıp sessizliği sağladı ve "Benim hakkımda düşündüğün, ama benim bilmediğim özel bir şeyi söylemeni istiyorum." dedi. "Şimdi olması gerekmiyor, ne zaman istersen. Tamam mı?"

Gönülsüzce "Tamam." dedim ve vedalaşıp aramayı sonlandırdım.
Onun bilmediği ne söyleyecektim ki?

Misafir Çocuğu || Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin