Multimedia:
Dolu Kadehi Ters Tut - Çöpçatan***
Zamanı geldiğinde ikimiz de toparlanıp düğün salonuna doğru yol aldık. Bu çok kısa yolculuk sonrası salona girdiğimizde alkışlarla ve mutlu gülücüklerle masamıza uğurlandık. Heyecan giderek azalmak yerine artıyor muydu ne?
Masaya yerleştiğimizde ilk olarak çeşit çeşit yemekler aldı gözümü. Harika görünüyorlardı, ama şu an heyecandan açlık bile hissetmiyor gibiydim.
"Mert?" diye sordum kolumla onu dürtüp. "Hı?"
"Nasılsın?"
"İyidir, sen?" diye karşılık verdiğinde anlık bir duraksama yaşayıp sonra koptuğum konuya geri döndüm. "Aç mısın?"
"Bilmem," dedi omuz silkip. "Yemekler nefis görünüyor ama aç gibi değilim, aç da olabilirim aslında, bilemiyorum."
Ben de aynen öyleydim. Acaba her gelin damat düğünde böyle mi hissediyordur? 'Aman, neyse' dedi içsesim zihnimi susturmak istercesine. Ona kulak verip ben de Mert gibi konukları izlemeye koyuldum. Önce nikah kıyılacaktı, bu yüzden gözlerimiz nikah memurunun geleceği yola dikilmişti.
Bugün hayatımızın en mutlu günüydü belki de, ama muhtemelen şu dakikalarda mutluluğu farkedemeyecek kadar heyecanlıydık. Özellikle de zihninde bunca soruyla cebelleşen ben, gereğinden fazla heyecanlıydım. Böyle anlarda zihnimi kapatmak için bir düğmeye o kadar çok ihtiyaç duyuyordum ki.
Kısa bir bekleyişten sonra nikah memuru salona giriş yapınca ikimiz de temiz bir oh çekmiştik. Şimdi gel gelelim esas konumuza...
Herkes gerekli yerlerine yerleştikten sonra önce Mert'ten başladı adam. Tüm yaşananları ağır çekimde izliyor ve hiçbir şey duymuyor gibiydim. Bir kaç uğultuya dönüşen cümle sonrası tek duyduğum şey, Mert'in gülen gözlerle bana bakıp, "Evet, evet, evet!" diye neşeyle bağırması oldu. Sanki o ses beni içinde olduğum boşluktan çekip gerçek dünyaya geri getirdi. Sesindeki neşe beni uyandırıp kendime getirirken birden içimdeki gerginlik yerini gülme hissine devretti. Vücuduma ve zihnime daha fazla saçmalamamaları komutasını verdim ve nikah memurunun adımı söylemesini bekledim.
Cümlesi bittiğinde sırıtarak mikrofona yaklaştırdım kendimi. Derin nefes alıp, "Sonuna kadar, EVVET!" diye resmen haykırdım. Sonra mutluluktan kendi kendimi alkışlamaya başladım. Mutluluğun kafa yaptığı ilk insan olabilirdim, hem de kendi düğünümde.
Efe ve Ayşegüle de sorup beklenen cevabı aldığında o muhteşem kelimeler çıktı ağzından. "O zaman, şahitlerin de huzurunda sizi karı-koca ilan ediyorum. Hayırlı olsun."
32 diş sırıtarak Mert'e bakıyordum. Sadece ona, ve o da aynı şekilde bana. Masanın altındakı elimi kapıp öptü ve her an kaçacakmışım gibi bırakmadan tutmaya devam etti.
Ben de diğer elimi de getirip elinin üzerine koydum ve sıkıca tuttum.Bu temasın sebebi yaşadığımız olayın gerçekliğine emin olmak içindi sanki. İkimiz de o kadar mutluyduk ki. Tüm bu duyguların ışıltısı gözlerimizden okunabilirdi.
Memur abimiz nikah cüzdanlarımızı elimize verdikten ve onu uğurladıktan sonra resmi kısmı bitirip oynak kısma geçiş yapmıştık.
Geçen süre boyunca uzaktan yakından her türlü akrabayla foto çekindik, kaç kez dansa kaldırıldık, masadakiler ziyan olmasın diye de iyice yedik ve eğlenen kalabalığı izlemeye devam ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Misafir Çocuğu || Texting (TAMAMLANDI)
Short StoryKüçükken annenin bana "büyüyünce kızımı sana vereceğim" diye söz verdiği misafir çocuğuyum. Ve unutmadıysan, sen de beni tanıyorsun. Not: Uzun süre önce yazıldığından, ilk bölümlere göre yargılamamanız önerilir.