Kadınlar yavaş yavaş azalmaya başlarken, az ötedeki kafede oturup beni beklemesi için Mert'e mesaj attım ve o gittiğinden 15 dakika sonra ben de kalktım.
Hızla katları inerken 3 basamak üzerinden tek seferde atlamaya çalıştığımda ayağım doğru yere basmadı ve tek dizim katlanarak üzerinde sert şekilde aşağı kaydım. Bacağımı tutup acıyla inlediğimde etrafımda yardım edecek kimsenin olmadığını farkettim.
Çıkışa varmama da daha 1 kat vardı. Bu şekilde hareket edemezdim. Acıdan gözlerim dolduğunda telefonu buldum ve Mert'in adına tıklayıp onu aradım. İlk çalışta açtı.
"Yağmur? Bir şey mi oldu, geliyor musun?"
"M-Mert, ben.." Acıdan bağırmamak için dişlerimi sıktım. "Yukarı gelir misin lütfen? Hemen."
Telefonu yüzüme kapattığında kafeden çıktığını anlamıştım. 2 dakika geçmeden birinci kattan sesler duyuldu ve bir kaç saniyede Mert görünür oldu. Endişeyle açılmış gözlerini bana diktiğinde hemen yanıma geldi.
"Çok acıyor mu?" dedi kanayan dizime ve yaralanmış bacaklarıma bakarken. "Seni yukarı geri götüreceğim." dedi ve yavaşça kucağına alıp merdivenleri çıkmaya başladı.
O ara acıdan kıvranmasam, ne kadar ağır olup olmadığımı düşünürdüm herhalde. Ama şu an onu bile düşünecek durumda değildim.
Kapıya vardığında Mert'in elleri dolu olduğundan kapı koluna uzanıp indirdim ve içeri girdik. İçeri girer girmez garip bakışlara maruz kalmamak için hızlı davranıp hemen ecza kutusunu istedi ve beni kanepeye yatırdı.
"Kızım ne oldu sana böyle, nasıl düştün?"
"Merdivenden," diye cevapladım Yeşim ablanın sorusunu. "Ayağım.. Kaydı."
Aslında uçtum ama konumuz bu değil.
"Nasıl becerebildin onu?" dedi annem olumsuzca başını sallayarak. "Düştüm işte,-Ah!" Yeşim ablanın dizime bir şey sürmesiyle kanayan kısımlar daha da yanmaya başladı. Elimle rüzgar yapmaya çalışırken başımın üstünde bana endişeyle bakan Mert'i farkettim.
Annem de yeni farketmiş gibi, "Mert, sen gitmemiş miydin?" diye sordu anlamazca. Mert topun onda olduğunu farkedip uyandı ve, "Ben.. Çok önemli bir şey unutmuştum, yukarı çıkarken karşılaştım.." diye açıklamaya çalıştı. Necla teyze, "Ben gelirken getirirdim, neymiş o kadar önemli şey?" diye sordu merakla.
"Artık önemsiz." diye kestirip attı ve tekrar bana yöneldi.
Yeşim abla yarayla uğraşırken, "Allahtan Mert'le karşılaşmış desenize." dedi yandan yandan gülümseyerek.
Ben de dudağımın altından, "Sağ olsun." diye mırıldandım dizimde gezinen pamuğa bakarken. Yeşim abla hem ev sahibesi, hem de senelerin sağlıkçısı olarak halimi görür görmez işlemlere başlamıştı. Hepimiz sadece yaptıklarını izlemekle yetiniyorduk.
Eli de baya hafifmiş ha.Necla teyze sessizce Mert'e bakıp, "Sen git artık istersen," dedi. Mert başını benden ayırmadan, "Kalayım ya," dedi boynunu kaşırken. "Birazdan seninle beraber kalkarım."
"E öyle olsun madem." dedi şaşkınca omzunu çekerek.
Bitirmeye yakın, sabahtan beri orda olduğunu bile farketmediğim Meryem konuştu. "Şimdi daha iyi misin?" diye sordu. "Evet, pek acımıyor artık."
Yeşim abla yanımdan kalkar kalkmaz ben de ayağımı kanepeden indirip kalkmaya yeltendim ama hem acı, hem de Yeşim abla beni anında durdurdu. Dişlerimi sıktım.
"Kızım n'apıyorsun? Kalkma, bacakların dinlensin biraz. Acıdan yürüyemezsin şimdi, mosmor bi' de her yerin." diye yakındı. "Nasıl böyle düşmeyi becerdin, aklım almıyor ki. Hay Allah, bizim merdivenler de normaldir aslında." dedi başını sallarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Misafir Çocuğu || Texting (TAMAMLANDI)
Short StoryKüçükken annenin bana "büyüyünce kızımı sana vereceğim" diye söz verdiği misafir çocuğuyum. Ve unutmadıysan, sen de beni tanıyorsun. Not: Uzun süre önce yazıldığından, ilk bölümlere göre yargılamamanız önerilir.