Akşama doğru hava daha da soğumuştu. Kar bulutları kaplamıştı gökyüzünü. Kar taneleri küçük küçük düşmeye başlamıştı zaten.
Şehrin dışında kalan kuğu parkına gelmişlerdi. Bankta oturuyorlardı.
"Buraya daha önce gelmemiştim." dedi Sezin. Bu parkı duymuştu ama gelmeye fırsatı olmamıştı. Kuğuların, gölet üzerinde birbiriyle dans edermiş gibi yüzmelerini izliyordu. Huzurluydu. "Çok güzeller."
"Ben de uzun zamandır gelmiyordum." dedi Beril. İlgisini, etrafına diğer kuğuları toplayan siyah kuğuya vermişti. Beyaz kuğuların içindeki tek farklı renge sahip olan oydu. "Siyah kuğu çok dikkat çekici."
Sezin, Beril'e yaklaşıp başını omzuna yasladı. "Evet, gördüm." diye yanıtladı. Siyah kuğu onun da dikkatini çekmişti. Diğerlerinden farklı bir güzelliğe sahipti. Sudan çıkıp kenara geçtiğinde, onu izleyen insanlara sanki tüm ihtişamını göstermek istercesine kanatlarını açıp kapıyordu.
Beril burayı kışın daha çok seviyordu. Küçükken anne ve babasıyla gelirdi. Bankta oturup kuğuları izler, sonra da parkın içindeki kafeye geçerlerdi.
"Buraya küçükken gelirdik. Annem ve babamla. Tabii o zaman babam daha gitmemişti. Kuğuları çok sevdiğim için yanlarına gitmek istiyordum. Bir keresinde çitlerin üstüne çıkıp suya düşecekken babam yakalamıştı."
Sezin gülümsedi. Beril'in çocukluğu gözünün önüne gelmişti.
"Sonra ne oldu?"
Başını Beril'in omzundan kaldırdı. Beril'e baktı.
"Yalandan kızarmış gibi yaptı. Ses tonundan gerçekten kızmadığını, endişelendiğini anlıyordum. Bir daha oraya yaklaşmamamı istiyordu. Su derindi çünkü. Ben de sözünden çıkmayıp, yaklaşmamıştım."
"Beni gerçekten koruyup, sevdiğini düşünüyordum. İkinci defa babamın beni tutmasını isteseydim yanımda kalır diye düşünmüştüm. Ama gitti. Hiçbir zaman yanımda olmadı."
Sezin ne söyleyeceğini bilmiyordu. Babasının onda yaratmış olduğu hayal kırıklığını görebiliyordu. Beril'i bırakmasına anlam veremiyordu. Bir babanın çocuğuna yapabileceği en büyük kötülüklerden birisiydi bu. Elini uzatıp Beril'in yanağına koydu. Parmağıyla okşadı. Beril'in gözlerinin içinin hep gülmesini, her zaman mutlu olmasını istiyordu.
Beril, Sezin'in elini yanağında hissedince gözlerini ona çevirdi. Bakışlarındaki duyguyu kalbinin en ücra köşesinde hissediyordu. Göğüs kafesine baskı yapıyordu kalbi. Elini tutup avucuna küçük bir öpücük bıraktı. Bu konulardan bahsedip Sezin'in canını sıkmak istemiyordu.
"Gidelim mi?"
Sezin başını salladı. Parktan çıkıp yürümeye başladılar.
Otobüs durağına vardıklarında kimse yoktu. Etrafta tek tük insanlar vardı, soğuktan dolayı hızlı adımlarla yollarına devam ediyordu onlar da.
Kar yağışı giderek artıyordu. Sokak lambaları kar tanelerini aydınlatırken, yerler beyazlaşmaya başlamıştı.
Beril kollarını birbirine doladı. Üşüyordu. Sabah güneş varken, akşam kar yağmasına anlam verememişti. Hava durumuna bakmadan dışarı çıkmanın cezasını çekiyordu resmen.
"Üşüyorsun değil mi?" diye sordu Sezin. Boynundan atkısını çıkartıp Beril'in boynuna doladı. Beril almamak için itiraz etse de dinlemedi.
Atkıyı boynundan geçirmeye çalışırken kaşları hafifçe çatılmıştı Sezin'in. Beril, bir an bile gözlerini ayırmadan Sezin'i izliyordu.
Bu surat ifadesi Beril'e o kadar tatlı geliyordu ki öpmemek için zor tutuyordu kendini.
"Neden bu kadar güzelsin?"
Sezin Beril'in iltifatı karşısında utanmıştı. Atkının uçlarını Beril'in boynundan aşağı sarkması için ayarlarken, Beril'in dudaklarını dudaklarının üzerinde hissetmesiyle donup kalmıştı.
Bir süre sonra kendine gelebildiğinde anın etkisiyle gözleri kapandı. Beril'in öpüşüne karşılık vermeye başladı. Ayakta durmakta güçlük çekince, elleriyle tuttuğu atkıyı sıkıp Beril'i kendine daha çok çekti. Hangi ara sırtı durağın camına yapışmıştı, bilmiyordu.
Bir an nefes almak için geri çekti Sezin kendini. Gözlerini açtığında Beril'in gözlerinin kapalı olduğunu gördü. Nefesini dudaklarında hissediyordu. Ellerini Beril'in yanaklarına koyup bu sefer kendisi dudaklarına uzandı. Beril'in elleri de beline inmişti.
Son kez dudağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi. Alnını Beril'in alnına yasladı. Kalbinin atışı, bu hisler, hepsi çok farklıydı. İçinde yaşadığı duyguları daha önce hiç bu kadar yoğun hissetmemişti. Yanakları alev alıyordu. Soğuk havanın etkisi kaybolmuş gibiydi.
İkisi de nefeslerini düzenlemeye çalışıyorlardı. Gözlerini açıp Beril'in ela gözlerine baktı. Bu kadar güzel bakması içini eritiyordu. Utandığını hissetti. Başını Beril'in göğsüne yasladı.
Beril kollarını sevgilisine sardı. Utandığını görünce gülümsedi. O kadar huzurluydu ki bozulmasından korkuyordu.