Baharın gelişiyle ağaçlardaki pembe ve beyaz çiçeklerin açması doğadaki renk uyumuyla güzel bir ahenk haline gelmişti.
Güneşli bir hava olmasına rağmen yağmur çiseliyordu. Kuşların cıvıltısı kulağına müzik sesi gibi geliyordu Beril'in. Hastane bahçesinde otururken kapüşonunu başına geçirmişti. Gözlerini kapatıp bankta kafasını arkaya yasladı. Çiseleyen yağmur damlaları yüzüne çarpıyordu. Rahatsız olmuyordu. Aksine bu hissi seviyordu. Kuş cıvıltılarını işitmesi, hafif esen rüzgarın tenine çarpması... Hastane bahçesinde olmasaydı bahar havasından keyif alabilirdi.
Tepesinde hissettiği karartıyla gözlerini açtı. Bir çift mavi gözle karşılaşmıştı. Baharın gelişi tam anlamıyla şimdi belli olmuştu.
"Beril üşüyeceksin."
Beril Sezin'i kolundan tutup yanına çekti.
"Üşümüyorum. Gel ve gözlerini kapa. Şu sesleri dinle."
"Ama yağmur yağıyor."
"Islanırız." dedi Beril.
Beril'in surat ifadesine baktı Sezin. Hiç de masumane söylenmiş bir söz değil gibi gelmişti.
"Ne zamandır bu kadar sapıksın?"
Beril dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapatıp güldü.
"Hadi gel."
Sezin'i kolunun altına aldı. Sezin'in kapüşonlusunu başına geçirdi. Sezin başını Beril'in göğsüne yasladı. Beril gibi gözlerini kapadı.
"Bahçeli müstakil evimizin olduğunu düşün." dedi sakin bir ses tonuyla.
"Düşündüm." diye cevapladı Sezin.
"Mutfağı geniş ve güzel. Sen de bana güzel yemekler yapıyorsun." dedi Beril.
Sezin başını biraz kaldırıp Beril'e baktı. "Yemekleri neden ben yapıyorum?" diye sordu.
Beril gözlerini açmadan muzipçe güldü. Sezin'i ikna edecek bir şey söylemeliydi ki yemek yapmaktan yırtmalıydı. Gerçi bulaşık kısmını da sevmiyordu. Bulaşık makinesi yerleştirmeyi bile bilmiyordu.
"Çünkü sen daha güzel yapıyorsun."
Sezin başını tekrar yasladı.
"Manipülasyoncu." dedi.
"Ben bahçede kedimiz ve köpeğimizle ilgileniyorum. Biten mamalarını yenileyip oyunlar oynuyorum. Sen yemeği hazırlayana kadar oyalanmam gerekiyor sonuçta."
"Senin oyalanmak dışında başka işin yok mu?"
"Var ama ofise seni özlediğim için gitmeyip evden çalışıyorum."
"Sürekli beni görmek seni sıkmaz mı?"
Beril güldü. "Sıkar. Doğru diyorsun. Ofise gideyim ben en iyisi."
Sezin elini yumruk yapıp koluna ikaz olarak vurdu. "Ya Beril!"
"Elimde olsa seni biblo gibi yanımda taşımak isterim. Sıkılmam bu yüzden Sezin."
Sezin kolunu Beril'in karnına sardı. "Biliyordum." dedi.
"Yüzmeyi sevdiğimiz için havuzumuz da olacak."
"Denize sahili olan bir şehirde yaşayalım."
"Ben karasal iklimi daha çok seviyorum Sezin."Sezin Beril'in suratına baktı. Ciddi olup olmadığını sorguladı. Ciddiydi galiba.
"Deniz olan şehirde büyüdün. Nasıl karasal iklimi daha çok seviyorsun?"
"Deniz hoş. Ama oradaki insanlar çok rahatlar. Ben dakik ve düzenli olmayı seviyorum. Yine de senin için sahil kıyısında da yaşayabilirim sanırım." Biraz duraksadı. "İlerleyen dönemlerde ama."
"Tamam öyle olsun. Gidelim mi yağmur hızlandı."
"Olur." dedi Beril.
Beraber hastane odasına çıktılar. Bir geceliğine burada kalacaklardı.
"Burada kalmak istemiyorum." dedi Beril. Hoşnut değildi. Kendi yatağı hariç bir tek Sezin'in yatağında rahat ediyordu.
"Sadece bir gece mecburuz. Sonra eve gideceğiz zaten. Hem telefona film yükledim izleriz. Zaman çabuk geçer."
Beril zorlukla gülümsemeye çalıştı.
"Ayrıca hiçbir şey yediğini görmüyorum çok zayıfladın hayatım."
"Canım istemiyor. İlaçlardan dolayı galiba."
"Canım istemiyor diye bir şey olamaz Beril."
"Tamam senin için yerim." dedi Beril.
Telefon çalınca Beril sweatinin cebinden çıkardı. Arayan annesiydi. Annesinin sorularına cevaplarını verip bir süre konuştuktan sonra kapattı. Telefonu kapatır kapatmaz odanın kapısı tıklatıldı. Doktoru gelmişti. Yanında da asistanları vardı.
"Merhaba Beril. Nasılsın?"
"Merhaba. Biraz yorgununum."
"Gayet normal. Sonuçların hakkında konuşmak için geldim."
Beril sırtını dikleştirdi. Doktorun söyleyeceklerini bekliyordu. Bu hastalıktan bir an önce kurtulmak istiyordu. Sezin Beril'in yanına geçerek yatağın kenarına oturdu.
Doktor konuşmasına başlamadan önce boğazını temizledi. Yüzündeki ifade iç açıcı görünmüyordu.
"Maalesef Beril. Vücudun tedaviye istenilen yanıtı vermiyor."
Sezin'in aksine Beril'in yüzünde mimik oynamamıştı. İçine çöken ağırlığın yükü giderek artsa da sakin kalmaya çalıştı. Doktorun devam etmesi için başını salladı.
"Daha güçlü bir tedavi yöntemi deneyeceğiz. Bu sürede de nakil için beklemeye devam edeceğiz."
"Sonucunda beni iyileştirebilirsiniz umarım." dedi gülümseyerek. Sezin'e baktı. Dolan gözlerini saklamaya uğraşıyordu.
"Elimizden geleni yapacağız. Seni ilerleyen günlerde hastanemizde bir süre ağırlayacağız Beril." dedi Serdar Bey.
"Lütfen burada kalmayayım." diye yalvaran bakışlar attı doktoruna.
"Kısa bir süre. Moralini yüksek tut. Önemli olan bu."