Nesli başını yasladığı camdan kaldırdı. Gözlerini ovaladı. Saat sabah beşe doğru geliyordu. Alaca karanlık bastırmıştı. Behiç'e baktığında arkasına yaslanmış, ağzı açık bir şekilde uyuyordu. Çok komik görünüyordu.
Nesli koltukta kıpırdanıp arkasına döndüğünde beklemediği bir tablo görünce şaşırmıştı. Sezin kolunu Beril'in karnına sarmış, göğsüne yaslanmış uyuyorlardı.
Nesli yüzündeki küçük tebessümle sessizce önüne döndü. Tekrar uyku moduna geçti.
Dağa vardıklarında güneş yeni doğuyordu. Otobüsten indiler. Beril sıcaktan soğuğa geçince üşümüştü. Montunun kapüşonunu başına geçirdi. Hala uykuluydu. Valizlerini alıp otele girdiler.
Kayıt işlemlerini beklerken lobideki koltuklara oturmuşlardı. İmay da yanlarına gelmişti. Resepsiyondaki kalabalığın azalmasını bekliyorlardı.
Sezin kendi sınıf arkadaşlarıyla konuşuyordu. Beril o arkadaşlarını daha önce de yanında görüyordu. Tanımıyordu ama.
Sezin arkasını dönüp Beril'e baktığında göz göze gelmişlerdi. Gülümsedi.
Sezin'in gülümsediğini görünce istemsizce dudakları yukarı kıvrılıyordu Beril'in. Kalbi hızlanıyordu.
Herkes birbiriyle meşgul olmuşken, o gürültünün arasında Can yine fark etmişti ikisini. Beril'in gözleri parlıyordu gülerken.
Can eliyle Beril'i omzundan itti. Beril oturduğu yerde hafifçe sarsılırken, yüzündeki gülümseme kaybolmuştu. Kaşları hafifçe çatılınca Can gülmeye başladı.
"Ne yapıyorsun Can?!"
Can Beril'in oturduğu koltuğun kenarına oturdu.
"Biraz daha öyle salak salak gülersen, herkes anlayacak Beril."
"Neyi anlayacaklar?"
Can'ın yüzündeki gülümseme daha da artmıştı. Beril fazla masumdu. Tedirgin bir ifadeyle Can'a bakıyordu. Beril'e doğru eğildi. Sadece onun duyabileceği bir sesle "Sezin'e aşık olduğunu." dedi.
Beril'in kaşları istemsizce yukarı kalktı. Kalbi hızlanmıştı gerginlikten. Can nereden öğrenmişti?! Nasıl anlamıştı? Kendini geri çekti. Etrafına bakındı. Herkes kendi işiyle meşguldü. Can'a döndü tekrar. "Ne?! Yok öyle bir şey! Sadece arkadaşım."
"Ben arkadaşımla o kadar yakın bir şekilde dans etmezdim." Can Beril'in dudaklarının hafifçe aralandığını görünce ellerini başının hizasına kaldırdı. "Merak etme. Kimseye söylemeyeceğim."
"Can ben.." Can'ın sırıtmasını görünce Beril itiraz etmekle bir yere varamayacağını anlamıştı. Çaresiz çıkan sesiyle "Nasıl anladın?" dedi.
Can oturduğu yerden kalkıp gülümsedi Beril'e. Ellerini iki yana açtı. "Biz birbirimize çok benziyoruz."
Beril ne söyleyeceğini bilemiyordu. "Ben.. beklemiyordum bunu." diyebildi sadece.
Can buruk bir şekilde tebessüm etti. "Çoğu zaman belli etmemeye çalışıyorum. Biliyorsun. Zor."
Beril başını evet anlamında salladı.
"Bana güvenebilirsin Beril. Kimseye bir şey söylemeyeceğim. Böyle olmasaydı bile söylemezdim."
Beril Can'dan böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Çünkü Can onun gözünde daha farklı birisiydi. Yanlış tanımıştı. Ama Can'ın da bunda büyük bir payı vardı.
Can'a baktığında biraz gerilmiş gibi görünüyordu. Ayağa kalkıp Can'a sarıldı.
Can beklemiyordu Beril'in sarılmasını. Biraz sonra o da kollarını sardı Beril'e. Kendisini açıklamayı sevmezdi aslında insanlara. Beril'i de çok az bir süredir tanıyordu ama Beril'e güvenmişti. İyi bir arkadaş edindiğinin en başından beri farkındaydı.
