Beril sabah uyandığında üzerinde bir halsizlik hissetti. Yataktan kalkıp banyoya girdi.
Kıyafetlerini çıkartırken aynanın karşısında vücudunda oluşan morluklar dikkatini çekti.
Aynaya yaklaşıp daha dikkatli baktı. Elini koyu renk morlukların üzerinde gezdirdi. Bir haftadan beri geçmesini beklemişti ama daha da artmıştı. Ne zaman oluştuğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Bir yere çarpmış olabileceğini hatırlamaya çalıştı. Ama çarpmamıştı.
Aynanın karşısından çekilip duşa girdi. Ilık su saçlarına düşüp vücudunda yol alırken, morlukları düşünmemeye çalıştı.
Duştan çıkıp kendini kuruttuktan sonra iç çamaşırlarını üzerine geçirdi. Dolabının karşısına geçip siyah kazağını ve kiremit rengi, kışlık mini eteğini aldı. Giyindi.
Su biraz daha iyi hissetmesini sağlamıştı. Aşağı inip kahvaltı masasında oturan annesine arkasından sarıldı. Sandalyeyi çekip karşısına oturdu.
"Günaydın anne."
"Günaydın canım." Annesi Beril'i süzdü. "Bugün çok hoş olmuşsun."
"Teşekkür ederim. İşe gitmemişsin?"
"Bugün kendime tatil veriyorum. Dinleneceğim biraz. İstersen arabayı sen al."
Beril başını salladı. Arabayı alması kendisi için iyi olacaktı. Hem hava soğuktu hem de Sezin'i evinden alabilirdi. Telefonunu eline alıp Sezin'e mesaj attı.
"Günaydın."
Bir kaç dakika sonra Sezin'den mesaj geldi.
"Günaydın Beril."
"Evde misin? Okula geçeceksen seni alabilirim."
"Behiç ile beraberim. Okula gidiyoruz."
"Tamam o zaman. Okulda görüşürüz."
"Görüşürüz sevgilim. Atkını almayı unutma."
Beril mesajı okuduktan sonra gülümsedi. Sevgilim kelimesi ne kadar da hoş bir kelimeydi. Kalbi, aklı her zerresi Sezin'in yazdığı tek bir kelimeyle alev almıştı. Telefonu masaya bıraktı. Annesine baktığında göz göze gelmeyi beklemiyordu.
"Özel birisi sanırım." dedi Burçin.
Sezin'i düşününce üzerinde bir alıklık oluşmuştu. İstemsizce gülüyordu. Sağ elini masaya dayayıp tavana bakış attı. "Özel birisi." dedi.
Annesi tek kaşını kaldırdı. "Kimmiş bu kişi bakalım?"
Beril sesli düşündüğünün farkına varınca kızarmıştı. Hemen konuyu değiştirmeliydi yoksa annesi ısrarıyla Beril'in ağzından laf almayı çok iyi başarırdı. Konuyu değiştirmek için başka şeylerden bahsetmeye başladı. Neyseki annesi uzatmak istememişti.
Kahvaltısını ettikten sonra masadan kalktı. Fazla iştahı yoktu.
"Hiçbir şey yemedin." dedi annesi.
"Canım istemiyor."
"Niye? Bir şey mi oldu? Hasta mısın?"
Beril annesinin endişeli haline güldü. "Hayır anne sakin ol. Bir şeyim yok. Çıkıyorum ben."
Burçin masadan kalkıp kızını kapıya kadar geçirdi. Arabanın anahtarlarını montunun cebinden çıkartıp Beril'e verecekken Beril'in burnundan akan kanı görünce olduğu yerde çakılı kaldı.
Beril burnundan sıcak bir sıvının aktığını hissetmişti. Elini dudağının üstüne doğru akan kana götürdü. Vücudundaki morluklardan sonra bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı.
* *
Behiç okula vardığında arabayı otoparka park etti. Bakışları Sezin'e kaydı. Arabadan inmek için hiçbir hamle yapmadığını gördü. Yüzündeki düşünceli ifade bir sorun olduğunu gösteriyordu.
"Bir şey mi oldu?"
Sezin başını camdan kaldırdı. Gözlerini Behiç'e çevirdi. Behiç uzun zamandan beri tek yakın arkadaşıydı. Beraber büyümüşlerdi. Beraber paylaşmışlardı bir şeyleri. Şimdi ise konu farklıydı.
"Behiç sana söylemem gereken bir konu var."
"Dinliyorum."
Sezin konuya nasıl gireceğini bilmiyordu. Bu zamana kadar kimseye anlatamadığı duygularını paylaşmak istiyordu arkadaşıyla.
Behiç'in nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu. Bu yüzden çekimserdi.
"Ben birisinden hoşlanıyorum."
Behiç bunu duyunca rahatlamıştı. Kötü bir şey olduğunu düşünmüştü..
Sezin ilk kez böyle bir konuda kendisine açılıyordu. Arkadaşının sözünü bölmeden dinlemeye devam etti."Sanırım hoşlanmanın da ötesinde olan bir şey. Yeni yaşandı her şey ama yıllardır kalbimde sakladığım sevgi onunla yakınlaşınca açığa çıkmaya başladı. Görmeye tahammül edemediğimi düşünürken, yanından ayrılınca özlemeye başlıyorum."
"Yanındayken çok heyecanlanıyorum, kalp atışlarım hızlanıyor. Elim ayağım birbirine dolanacak diye korkuyorum. Belli etmemeye çalışsamda utanıyorum."
"Ben.." anlatırken mavi gözlerinin dolduğunu hissetti. Ne kadar da zormuş.
"Beril'i seviyorum. Ve uzun süreden beri onu sevdiğimi yeni fark ediyorum.."
Behiç ne söyleyeceğini bilemedi. Şaşırmıştı. Beklemiyordu. İki arkadaşının da uzun zaman sonra bir araya gelmesine sevinmişti. Ama aralarındaki durumun arkadaşça olduğunu düşünüyordu. İlk başta şaka yaptığını sanmıştı ama arkadaşının yüzüne baktığında hiç de şaka yaparmış gibi bir hali yoktu. Aksine gözleri dolmuştu. İlk kez böyle görüyordu Sezin'i. Üzerindeki şaşkınlığı atması zaman almıştı.
"Sen Beril'e aşık olmuşsun Sezin." diyebildi sadece.
Eğer aşk gerçekten anlattığı gibiyse, evet Beril'e aşık olmuştu. Uzun zaman önce olmuştu Sezin. Küçük bir gülümseme belirdi yüzünde, alçak sesle konuştu. "Çok seviyorum onu."
Behiç anlıyorum dercesine başını salladı. Kelimelerini çok dikkatli seçmeye özen gösterdi. Konuşmasında yanlış bir şey söyleyip arkadaşını kırmak istemiyordu.
"İkinizde benim en yakın arkadaşımsınız. Mutlu olmanız en çok isteyeceğim şeylerden biri. Böyle bir konuyu bana erken anlatamamanı da anlıyorum. Ama ne olursa olsun benimle bir şeyi paylaşmaktan çekinme lütfen. Seni yargılamayacağımı, yargılayanlara da haddini bildireceğimi bilmelisin Sezin. Şimdi gel buraya."
Behiç konuşmasını bitirdikten sonra, otuz iki diş sırıtıp kollarını kocaman açtı.
Sezin, Behiç'e baktı. Kötü bir tepki almamıştı arkadaşından. Söylediği şeyler ise içini rahatlatmıştı. Gülümsemesi büyürken kollarını açıp o da sarıldı Behiç'e.
Arabadan indikten sonra okula doğru yürümeye başladılar. Sezin özet geçerek Behiç'e anlatıyordu önemli yerleri. Behiç gülerek Sezin'e kendi sözleriyle takılıyordu.
"Beril gelirse ben giderim. Beril sinirlerimi bozuyor. Beril'den nefret ediyorum."
Sezin yalandan kaşlarını çattı. "Behiç!"
"Beril'in ismini ağzından düşürmemenden belliymiş zaten."
Sezin gülmemek için dişleriyle dudağını ısırıyordu. "Tamam yeter!"
"Minik Beril'le de hesaplacağız. Hiç bahsetmedi. Nesli biliyor mu acaba? Yine en son ben öğrendim değil mi?"
Behiç kendi kendine söylenirken Sezin çantasında telefonunu bulmaya çalışıyordu. Beril'in gelip gelmediğini merak etmişti. Telefonunu bulduğunda Beril'i aradı. Cevap vermemişti.
Behiç ile ayrıldıktan sonra sınıfa girdi. Bugün Efil hocanın dersi vardı. Beril de bu sınıfta olacaktı.
Dersin başlamasına yakın tekrar aradı. Çalıyordu ama yanıt alamıyordu. Şimdiye kadar gelmiş olması gerekiyordu. Endişelenmişti. Efil hoca sınıfa girince, Sezin mecburen telefonu elinden bırakmak zorunda kaldı.