''Hep o endorfin yüzünden tüm bunlar.''
Tunç, az önce odasına getirilen hastaya doğru döndürdü başını. Yaşça kendinden küçük bir keşti bu. Yusyuvarlak bir yüzü vardı. Kısa ve şişman bedeni biraz komik ve sempatik görünüyordu. En fazla 24 yaşında olmalı diye düşündü. Acıdı ona. O da kendisi gibi yatağa sabitlenmişti.
''Dediğim gibi abi, hep o endorfin...''
''Neymiş ki o endokrin?'' diye sordu umursamazca. Sırf ayıp olmasın diye acıdığı yabancıya.
''Endorfin.'' diyerek düzeltti onu ve devam etti. ''Endorfin, insan oğlunun yıllardır peşinden koştuğu bir hormon. Mutluluk...''
''Eroinin bu hormonla ne alakası var ki?''
''Ne alakası mı var? Hm... Eroin bedeni etkilemez aslında. Sadece endorfin reseptörlerini uyarır ve yapay yolla endorfin salgılanmasını sağlar. Bu da kullanıcıda geçici bir mutluluk ve sıcaklık hissi uyandırır. Tabii bu hissin yoğunluğu doza göre değişiklik gösterir abi.''
''Etkileyici. Peki sence zaman içerisinde neden doz aynı kalmasına rağmen etkisi azalıyor? İşte bunu hep merak etmişimdir.''
Tunç onun da bir bağımlı olduğunu görebiliyordu. Söyledikleri dikkatini çekmişti. Sokaklarda duyamayacağı şeylerdi bunlar. Yanındaki yatağa uzanmış tanımadığı keşi merak ve ilgi ile dinlemeye koyuldu.
''Beynimiz doğal olmayan yollar ile müdahaleye uğradığını anlar ve reseptörleri uyarıcılara karşı kısıtlar. Bu da demek oluyor ki, bir sonraki doz aynı olsa dahi etki azalacaktır. Biz de ne yaparız, o ilk hissi ararız hep. Ve bildiğin üzere, çözümü dozu arttırmakta buluruz. Dediğim gibi; hep o endorfin ve azalan etkisi yüzünden şu an burada, bu haldeyiz. Bir ay boyunca da onu tekrar hissetmemize izin vermeyecekler.''
''Anlıyorum. İyi de, bize verdikleri ilaç ne? Etkileri eroini andırıyor ama biraz daha yumuşak ve kalıcı bir etkisi var sanki.''
Tunç'un pür dikkat dinleyişinin etkisi ile büyük bir heyecanla anlatmaya koyuldu tüm bildiklerini. Tunç ise bundan memnundu. Merak ediyordu her şeyi. Zafer için düşmanını tanıması gerektiğini biliyordu.
''Ha metadonu diyorsun sen. Evet eroine benzer o. Etkisi yaklaşık bir gün sürer ama. Fakat sadece –biz gibi- ileri derecede bağımlılar için kullanılabiliyor. Metadon da bağımlılık yapabiliyor, fakat neredeyse insana hiç zarar vermiyor. Eroinden farkı ise kullanılmadığı takdirde bir kriz durumu oluşturmaması. Yoksunluğu oldukça hafif geçer yani. Bize işte o sahtekardan otuz gün boyunca dozu azaltarak verecekler ve bu şekilde fiziksel bağımlılığımızı yitireceğiz. Mutlu son ha?'' Yüzünü buruşturarak baktı bir müddet Tunç'a. ''Tabii sen psikolojik bağımlılığını zapt edebilirsen.'' diyerek ekledi.
''Bu konuda gerçekten bilgilisin ha. Nasıl oluyor da bu kadar çok şey bilebiliyorsun?'' diye sordu. Yabancı adam bu soruyu bekliyormuşçasına hızlı ve sakin bir şekilde cevap verdi:
''Benim bu hastaneye üçüncü yatışım be abi. Yani tüm doktorları, hemşireleri, ilaçları ve ne yazık ki eroini iyi tanıyorum. Ama asıl nedeni kimyager olmamdır. Bu arada Timur ben. Gevezeliğimle başını ağrıttıysam kusuruma bakma. Bildiklerimi merak eden binini görünce hep çenem düşer işte.'' Tunç aslında hiç de şikayetçi değildi Timur'un gevezeliğinden. Ondan öğrenebileceği çok şey olduğunu görebiliyordu. Sıcak bir tebessümle baktı Timur'a.
''Memnun oldum. Ben de Tunç. Üzgünüm ama benim sana anlatabilecek pek bir şeyim yok. Serseri, berduşun tekiyimdir. Hepsi bu.'' Timur ise yaramaz bir çocuk gibi sırıtarak cevap verdi:
''Desene seninle iyi anlaşacağız.''
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZIN TONLARI
General FictionMert, yasaların halkların menfaati için var olduğunu sanacak kadar kör, Tunç, zalim ve karanlık saçan bir sistemin, ancak daha zalim ve karanlık bir sistemce yok edilebileceğini düşünecek kadar nesnel. Nitekim Tunç'un hakkını vermeli: zira iyiliğin...