Para, gücün ana sponsoruydu. Yeryüzü, kağıt parçaları için çalışan, konuşan, susan, ölen ve öldüren insanlarla doluydu. Fakat sorsanız, tasmaları katiyen sevmezdi hiçbiri. Demir zincirlerle etrafta çekiştirilmek hoşlarına gitmezdi ya da. Ama tüm bunlara –nefret ve korkularına-, hoşlarına giden şeyleri satın almak, kimseden geri kalmamak uğruna balıklama atlarlardı. Hatta zaman zaman zevk dahi alırlardı o tasmalardan. İpleri elinde tutanlar bilirdi; bir insanı özgür olduğuna inandırmak, ona özgürlüğü sunmaktan çok daha kolaydı. Büyükçe bir kafesteki tavuklar kadar özgürlerdi halbuki.
Dünya büyüktü onlar için. Kendi dünyaları, önceden belirlenen sınırları onlara yetiyordu. Güç, özgür olduğuna inanmış kölelerin zincirlerinde gizliydi. Güç buydu. Çok önceleri sadece adaleydi. Sonralarıysa güç dine, inanç sömürüsüne dönüştü. Daha sonralarıysa devletlere... Fakat artık paraydı. Sadece para... Ve bu güce hizmet edenlerin ortak adı -onlar her ne kadar fark edemese de- köleydi.
Fakat bu sistemde köleliği dahi şerefiyle yerine getirmeyip sistem içinde sistem kuranlar oldu. Ortak yaptırımlarının adına da rüşvet dendi. Peki rüşvet neydi? Konuşması gerekeni susturan, susması gerekeni konuşturandı tabii ki. Sistemin açığı, insanlığın arka kapısıydı. Haramdan haremler kuranların pezevengi, Adem ile Havva'nın yasak meyvesiydi.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZIN TONLARI
General FictionMert, yasaların halkların menfaati için var olduğunu sanacak kadar kör, Tunç, zalim ve karanlık saçan bir sistemin, ancak daha zalim ve karanlık bir sistemce yok edilebileceğini düşünecek kadar nesnel. Nitekim Tunç'un hakkını vermeli: zira iyiliğin...