-DEMİR-
Alp'in gelmesiyle konuşmamız burada bitmişti. Elinde koca bir tepsi içide dopduluydu. Çayı benim önüme koyarken. Bir poğaça ve çayıda kendine aldı. Dolu tepsiyide Yaprağın önüne koymuştu. Haklı çocuk o kadar şeyi çıkarıp önüne koyamazdı ya en kolayı buydu.
Yaprak aldırmayıp herşeyi miydesine indirirken Alp ağzı açık ona bakıyordu. Bu durum komiğime gidiyordu. İlk defa çevremizden birisi bu kadar yiyordu.
Alp kafasını iki yana sallayıp önüne dönüp yemeğine başladı. Ben ise çayımı yudumlayıp Yaprağı izliyordum. Sanki dünyadaki en güzel şeymiş gibi önündekileri iştahla yiyordu. Onu izlediğimi fark etmiyordu bile.
Karşımdaki kız herkesten farklıydı. Herkesten herşeyden farklı..
Aklıma o gün geldiğinde bir gerçeklik yüzümde bir sırıtışa yol açmıştı. O benimdi. Bana aitti. O gece başta çok şaşırsamda o benim olmuştu bende onun..
Ders zili çalmış masadan kimse kalkmamıştı. Bardağımın boşaldığını bir yudum daha içmek istediğimde farkedebilmiştim. Biraz daha oturduktan sonra nihayet yemekleri bitince masadan kalktık. Biz sınıfa çıkınca iki buçuk aydır olduğu gibi Yaprak yine öndeki kızın yanına oturmak için hareketlendi. Ama bu sefer Alp Yaprağı kolundan tutup arkaya doğru çekince kaşlarımı kaldırdım. Neler oluyor?
Arkada kendi yerime oturduğumda Alp de Yaprağı yanına oturtmuştu. Yaprak her ne kadar kalkmak istesede Alp izin vermemişti. "Ne yapıyorsun be. Burda oturmak istediğimi sordun mu?" diyen yaprağa alaylı sırıtışla cevap verdi Alp "Ben istiyorum" Yaprağın gözünü kıstı. Sağ dudağı yukarıya kıvrılınca aklından neler geçtiğini merak etmedim değil. Önüme dönüp elimdeki kalemi çevirmeye başladım. Bir taraftanda arkada neler konuşuyorlar diye onları dinliyordum. Ama son bir dakikadır hiç ses yoktu. Sırada olan bir hareketlilikle kafamı yana çevirdim. Yaprak cam kenarındaki küçücük yerden sıvışıp benim sırama oturmuştu.
"Sanırım bu ders burada oturacağım" dediğinde omuz silktim "Sen bilirsin." Aslında sevinmiştim nedensiz ama bunun onu bilmesine gerek var mı? Tabi ki hayır!
Hocanın gelmesiyle Yaprak başını sıraya koydu ve ders bitene kadar da başını kaldırmadı. Okulların bitmesine iki gün vardı. Bu yüzdende hoca boş boş masasında otururken gelen bir kaç kişide kendi halindeydi. Bende ona doğru sıraya başımı koyup izlemeye başladım.
Biraz sonra sıranın titremesiyle hemen başımı kaldırdım. Telefonuna mesaj gelmişti. Görebildiğim kadarıyle Arda diye birinden gelmişti. Yani bir erkek oluyor...!
Sıradan başını kaldırıp toparlandı.
"Bir sorun mu var? Bir şey mi oldu?" diye sordum. Kimdi neciydi merak ediyordum ama soramazdım. Bu yüzden o yala çıkacak yakın sorular sormamda mahsur yoktu.
"Yok bir şey. Lise arkadaşlarım, okulu kırmışlar oyun oynamaya çağırıyorlar. Niye sana açıklama yapıyorsam" diyerekte sözünü bitirdi.
"Bu dersten sonra bende gidicem. Seni nereye gideceksen bırakarım. " dedim. Umursamaz görünerek.
"Gerek yok metroyla giderim" dediğinde birşey demedim zaten 5 dakika sonrada zil çaldı. Ben sıramdan kalkarak aşağıya inip arabama bindim. Yaprağı beklemeye başladım. Nihayet geldiğinde camdan başımı çıkarıp kolumla gelmesini işaret ederek.
"Hadi atla" dedim. Başta dursada sonra arabaya doğru geldi. Arabaya binmeyip benim kapımın önünde durdu.
"Sana kendim gidebilirim demiştim. Anlama problemin mi var?" dediğinde tam cevap verecekken Alp binadan koşa koşa bize doğru geliyordu.
"Lan piç beni bu sıkıcı okulda bırakıp okulu mu kırıyon lan?!" dediğinde kuyruğum olduğunu unutmuştum. Daha sonra Yaprağa dönüp "Sen ne dikiliyon burda. Hadi binde bırakıalım nereye gidiyorsan" deyip tekrar bana döndü "Öküz geldin öküz gideceksin. Kıza hiç bin bırakayım deme zaten!" dediğinde her ne kadar beceremesemde gözlerimi devirdim.
"Beş ken.." diye konuşmaya başlayan Yaprağı konuşturmayıp kolundan tutup arkaya bindirdi. Daha sonra Yaprak gideceği yerin adını söyledikten sonra arabada Alp dışında kimsenin sesi duyulmadı. Alpin söylenmelerini dinlerken aynadan arka koltuğa baktım; Yaprakta baygın gibi duruyordu.
Yaprağı söylediği yere bırakırken kızlı erkekli bir kalabalığan yanına gitti. Daha sonra bende Alple bara gittim. Akşama kadar bardaydık içip oturduk. Daha sonrası malum.. Boşluk..
Saat geceye yaklaşınca ayaklandım. Boşlukta yürüyor gibiydim. Alpin benimle gel ya da seninle geleyim ısrarlarını yok sayarak ordan tek başıma çıkıp arabama binip gaza basıp gittim. Yolda gördüğüm çiçekçinin önünde durdum. Bir kaç gül almamın bir mahsuru yoktu ya..
Bir kaç beyaz ve kırmızı gül istedikten sonra gözüme çarpan başka çiçekle gülleri bırakıp onu aldım. Cebimden çıkardığım yüzlüğü verip oradan ayrıldım.
Arabamı binanın önünde durdurup çatı katına çıkmayabaşladım. Kapıyı iki kez tıklatıp beklemeye başladım. Kapı açılmayınca bir kez daha çaldım, saat geç olduğu için uyuyor olabilirdi. Nihayet kapı açılınca pijamalarla karşımdaydı. Elimdeki çiçeği onun eline tutuşturup içeri geçtim. Kapıyı kapatıp oda geldi.
"Eminim daha güzel çiçekler vardır. Mesela saksısız olan" diye imada bulunduğunda omuz silktim.
"Toprağa bağlı ondan ayırlırsa ölecek olan birşeyi getirmek yerine yaşamayı tercih eden çiçeği getirdim. Menekşe, elimden eline geçtiği şuandan beri en güzel şey; Menekşem.."
![](https://img.wattpad.com/cover/22327066-288-k286144.jpg)