13.Bölüm

4.4K 200 1
                                    

"Sen bunu hiç anlayamayacaksın" dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. Kaşlarım çatıldı ama yine ona bakmaya devam ettim "Sadece bir kız için burdayım ve onunla güzel bir yaşama sahibim; sen bu duyguyu hiç tadamayacaksın." dediğinde ne demek istediğini çok iyi anlamıştım ve bu beni daha çok sinirlendiriyordu. "Doğru buraya hiç gelmemem gerekiyordu, ama onun için yine olsa yine gelirim. Ben sen değilim." dedi yüzüme bakmaya devam ardındanda kapıya yaklaşıp kapıyı açtı "Sende ben değilsin. Onun için ben herkese herşeye inat birine sarılırken; sen ancak uyuşturucuya sarılırsın"

****

Demirden devam...

Tam kapıdan çıkmak üzereyken üzerine atıldım ve yumruklamaya başladım. Ardı ardına yumruklarımı yüzüne indiriyordum. Bana karşılık bile vermiyordu bu durum beni daha da sinirlendirdiğinde daha hızlı vurmaya başladım. 

Alp beni tutup çekmeye çalışıyordu onuda hızla ittirdim. Özgürün yüzü gözü kan içindeydi ama hala durmuyordum. Bir an için onun dünyadan yok olmasını bile istemiştim. Herşeye rağmen o nasıl mutlu olabilirdi ki! Ben boşluğa sığınırken o nasıl onca şeyden sonra mutlu olabilirdi!!

Etrafımız iyice kalabalıklaşmıştı. Ben ise kimseyi umursamıyordum. Ta ki arkadan bir ses duyana kadar..

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" gelen sese doğru kafamı döndüm. Başroldeki kızımızda prensi için buraya gelmiş kendini öne atmıştı. Ah ne kadar harika değil mi?!!

Ayağa kalkıp Özgüründe yakasından tutup kaldırdım. Yüzüne son kez yumruk atacakken Yaprak kolumdan tutup buna engel oldu. Beni biraz itleyip yüzüme tokadı indirdiğinde başım hafif sağa çevrildi. Tokadı can açıtıcı değildi, canımda yanmadı. Sadece boşluğuma gelmişti. Beni boşverip Özgüre döndü.

"Seni geri zekalı elin armut mu topluyorduda sadece duruyorsun?! Yüzünün haline bak!"

"Hımm" dedi sadece Özgür

"Şu haline bir bak" dedi titrek bir sesle

"Ama ben kavga etmedim" dedi onca dayağa rağmen gülümsüyordu.

"Kendini korumalıydın!"

"Kavga etmemden hoşlanmadığını söylemiştin" dediğinden Yaprağa bakıyordu bende, seslice sitemli bir nefes verdi

"Ufff! Evet hoşlanmıyorum! Aman neyse gel yüzüne bir bakalım hala orda bir yerde yakışıklı yüz var mı?" deyip Özgürün koluna yapıştı ardından bana sinirle bakıp yanımdan geçtiler. Özgür ise sadece kıza bakıp gülümsüyordu.

Özgür kendine en ufak bir hareket yapıldığında ortalığı bir birine katan bir çocuktu. Yapılan tüm kötülüğün cezasını misliyle karşılığını veren bir çocuk.. Onca insana yumruk atıp ölesiye döven bir çocuk.. Şimdiyse onca şeyi o yapmamış gibi gülümseyip mutlu olabiliyordu. 

-----

Kavgadan sonra okuldan çıktıp eve geldim. Allaha şükür ki evde kimse yoktu. Odama gidip kendimi yatağa bıraktım. Hiç bir şeyi düşünmeyip sadece uyumak istiyordum. Huzurla sadece uyumak..

Gözlerimi açtığımda hava kararmak üzereydi ve aşağıdan sesler geliyordu. Yataktan kalkıp bonyoya girdim. Güzel bir duş alıp rahatladım. Üzerimi giyip merdivenden aşağıya inerken bana gözlerini dikmiş bakan bir baba ile karşılaştım. 

Sinirliydi, çok sinirli..

Merdivenden inip yanlarına yaklaştığımda hırsla üzerime gelip yüzüme çok sert bir tokat atmıştı. Canım yanmadı yalanını söylemeyeceğim. Evet can yakıcı ve gurur kırıcı bir tokattı. Ama ben bunu belli etmeyecektim. Kafamı kaldırıp tekrar ona baktığımda bir kez daha tokat yemiştim. Ahh ne harika!

"Şu yüzsüzlüğe bak! Hala bakıyor! Sen ne biçim bir çocuksun. Senin baban olduğum için utanıyorum."

"Yine ne yaptım?" gözlerimi devirip

"Birde şu pişkinliğe bak! Bir de ne yaptım diyor! Müdürün bugün beni aradı bir bakalım ne yapmışsın!"  ahh ne harika!

"Sadece basit bir kavgaydı bu yüzden abartma!"

"Senin rezilliklerinden bıktım! Senin gibi bir şeytanın babası olmak için ne günah işledim ben!!" diye bağırınca gülümsedim. Hatta kahkaha bile attım.

"Ahh baba ah.. Hangi günahını sayayım?" dediğimde ben gülmeye devam ederken babam öfkeyla bana bakmaya devam ediyordu.

"Seni lanet piç! Senin nefes alman bile hata.Var olurken bire birini öldürmüş birisin!" diye beni en hassas noktamda vurmaya çalıştı. Yumuşak karnımı biliyordu ve avucunu uzatıp yaramı avuçalarında sıkarken hiç pişman olmuyordu. Sinirlerime hakim olamayıp yüzüne bir yumruk atıp oradan ayrıldım.

Arabama atlayıp buradan uzaklaşmak için gelişi güzel arabayı sürdüm. Uzun bir süre dolaştıktan sonra kendimi Yaprağın yurdunun önünde buldum. Bunun nedenini sorgulayacak değildim çünkü neden olduğunu az çok tahmin ediyordum.

Arabayı iki sokak aşağısına parkedip arabadan çıktım. Kaldırıma oturup başımı ellerimin arasına aldım. Cesaretli olmam gerekiyordu. İhtiyacım olan sadece küçük bir cesaretti, küçücük bir cesaret.. Elimi cebime atıp şırıngayı çılarıp baktım..

Son bir uçuş, altın vuruş.. Gözlerimi kapattım ve iğineyi kolumdan damarıma doğru sokup sırıngayı sonuna kadar sıktım. Kafamı geriye doğru attığımdaysa kafamda sadece bir düşünce vardı.. Sadece bir an için Özgür kadar şanslı olmak istedim.. Sadece bir anlığına..

Git gide hissizleşince ölümün aslında ne kadar güzel bir şey olduğunu farkettim. Huzur vericiydi. Uçurumdan atlarken yüzüne vuran hava gibiydi.. Yaşamdan dahada güzeldi..

-----

1 gün sonra..

Gözlerimi açtığımda iğrenç bir miyde bulantısı beni karşıladı. Bu iğrenç hissi derinliklere gönderip etrafımı incelemeye başladım. Burası bir hastaneydi. Dün olanlar hızla hafızamda film şeridi gibi geçiyordu. Ama bu işte bir tuhaflık yok muydu? Şuan benim ölüp cehennemde yanmam gerekmiyor muydu? Etrafımın kırmızı alevlerle sarılı olması gerekirken beyazlar içinde olan bir hastane odasındaydım. Kafamı yana çevirdiğimde gördüğüm kişi ile şok geçirmem bir oldu.

Yaprak iki kişilil bir koltukta büzülmüş uyuyordu. Olanlara anlam veremezken birden kapı açılınca Yaprak kımıldadı bende ani refleksle gözlerimi kapadım.

"Günaydın. Hala uyanmadı mı?" diyen ses sanırım hemşireye aitti.

"Hayır uyanmadı. Bu normal mi?" diye tedirginlikle sordu yaprak.

"Merak etmeyin uyanır birazdan ayrıca durumuda iyi. Ben ilaçlarını getirmiştim. Buraya bırakıyorum uyanınca içsin. Sizde biraz dinlenin geceden beri yoruldunuz"

"Tamam. Teşekkürler"

"İyi günler" diyerek odadan çıktı. Bu arada Yaprak dünden beri burada mıydı yani? Acaba beni buraya kim getirdi? Nasıl geldim diye düşünürken kolumda hissettiğim elle irkildim ama tepki vermemeye özen gösterdim. Sonra yeni uyanıyormuş gibi yapıp gözlerimi açtım.

Yüzüme baktı. Daha sonra gözleri gözlerimi bulunca hafifçe gülümsedi.

"Ahh seni pislik hiç uyanmayacaksın diye nasıl korktum!!" 

BURSLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin