40.Bölüm

2.4K 138 1
                                    

YAPRAK


5 Haziran 2015..


Yaklaşık 45 dakikadır koridorda oturmuş sıranın bana gelmesini bekliyordum. Saat öğleden sonra dörde gelmek üzereydi. Yarım saat erken gelmem yüzünden daha çok beklemek zorunda kalmıştım. Tabi randevu saatinin üzerinden 15 dakika geçmesine rağmen bekliyor oluşumda burada ayrı bir parantezdi.. Daha da bekleyecektim belli ki. Sıkıntıyla sandalyeme iyice yerleşip başımı duvara yasladım. Gözlerimi kapatıp derince nefes alıp akciğerlerime hapsettim. Dile kolay ne kadarda çabuk geçmişti zaman..

Zaman durmuyor hızla akıyordu. Ve beraberinde de onlarca şeyi değiştiriyordu. Bir sabah uyandığımızda değişmemiş miydi hayatımız?

Aslında hayır.. Sadece tercihlerimizle yaşıyorduk. Özgürle ayrılmayı, Demirle olmayı ve bu okula gelmeyi kendim tercih etmemiş miydim?

Ya Demir?

Kendi elleriyle bitirmek istememiş miydi şirketlerini.. Bile bile yok etmek istememiş miydi?

Evet biz tercih yapıyorduk ve zaman hızla ilerlerken tercihlerimizin getirisini yaşıyorduk..

O günün sabahından sonra zor olsa da bir çok şeyi yerine koymayı başarmıştık. Hayat güzel, mutlu ve sıradan geçiyordu bizim için..

Ne büyük bir yalan..

Hiç bir şey yolunda gitmemişti.. Demirin babası daha çok üstüne gelip kışkırtmaya başlamıştı. Bazen ben bile onu zor görür olmuştum.

Belli ki babası şirketlerinin durumundan Demiri sorumlu tutuyordu. Belki de haklıydı. Ben bile bazen Demirin bu işte parmağı olup olmadığını düşünüyordum. Yapmışsa bile babası bunu sonuna kadar hak etmiştir..

Özgürle artık yüz yüze gelmemek için çok uğraşmıştım. Açıkçası ona karşı kendimi suçlu hissediyordum. Haksızlık yapmıştım ama nedensizce de iyi ki de yapmışsın diyordu içimde bir yanım.

Özgürün artık bana bakmamasını başkasını sevmesini o kadar çok isterdim ki ama öyle olmamıştı. Tamam peşimde değildi bir sapık gibi ama her başım sıkıştığında da ben buradayım güven bana diyordu ruhu.. Gerçektende öyleydi..

Ödev konusuna gelince Ne Efe ne de Egemen yapmayı bırak yardım dahi etmemişlerdi. İş başa düştü deyip hepsini yapmış onların adını da eklemiştim ismimin yanına. Bu kadar da iyi bir kızdım işte..

Alpe gelince o hep aynıydı. Tek değişiklik ise Demirle aralarına giren mesafeydi. O da benim gibi Demirden gelen soğukluktan nasibini almıştı. Yine kantine ne zaman gitsem masamda beliriyordu. Genelde Demirden sitem ederek bahsederken son zamanlarda o isim dudaklarından çok uzaktı..

Bu arada bana burs verene gelirsek.. Onu hâlâ bulamamıştık. Bulmak için gerçekten çok uğraştık. Ama bütün araştırma neticeleri boş çıkmıştı. Bir an için gerçekten Demirin babası mıydı burs veren diye ciddi ciddi düşünsek bile olayların akabinde hala yatmaya devam eden burs ücretimle bu tezimiz çürümüş olmuştu.

Büyük ihtimal bir hayır severdi belki de.. Boşuna kurcalamıştık. Gerçi bir yerden sonra pes etmiş bırakmıştık. Sonuçta sadece 18-19 yaş arası gençlerdik. Elimizden anca bu kadarı gelmişti. Pes etmesini de bilirdik. Bu konuda pes etmiştik..

Büyük hayaller kurmaya başladım son zamanlar. Öylesine, güzel diye düşündüğüm okuyacağım bölümü tamamen değiştirdim.

Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünü tercih edeceğim. İlginç bir makaleden sonra içimdeki büyük bir istekle Biyoteknoloji Uzmanı olmaya karar vermiştim. Artık kesin bir hedef koymuştum ve ona doğru yürüyecektim. Bunun için geç saatlere kadar çok sıkı çalışıyordum. Zaten çoğu zaman yalnız olduğum için çok fırsatım oluyordu.

BURSLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin