Demirin yakışıklı yüzünü çıkarabildiğim kadar ortaya çıkarıp malzemeleri toplayarak banyoya görürdüm.
İlk yardım malzemelerini dolaba koymak için hafif parmakların üzerinde yükselip çantayı dolaba yıkıp geri çekilirken aynada kendimi görmem ile yüzümü dikkatle inceledim.
Yüzümde bir gülümseme yerleşmişti ve ben bunu Aynada net bir şekilde görürken buna kimin neden olduğunu çok iyi biliyordum. Artik bir aptal gibi gözlerimi kapatacak görmezden gelmeyecektim. Demirin bugün gelmesiyle mutlu olmuştum. Beni iyi hissettirmenin yani sıra yalnız olmadığımı da hissettirmişti. Madem bu kadar iyi hissettiriyordu onun bir daha benden uzaklaşmasına engel olabilirdim. Bu benim hakkımdı sonuçta. Yani sanırım..
Mutlu ifademi bozmayıp salona geçtim. Demir koltukta köşeye oturmuş öylece duruyordu. Neden televizyonu açmadıysa. Mutfak bölümüne geçip katleye su koyup dolaptan iki büyük bardak çıkarıp tezgaha koyarken dolaptan da hazır salep tozlarını alıp bardaklara boşaltım. Su kaynayınca bardakların üzerine döküp karıştırdı. Kokusu bile harikaydı hele ki bu kış akşamlarında. Dolaptan tarçın alıp hafif üzerlerine serpiştirdim. Daha sonra iki bardağı da elime alıp Demirin yanına geçtim. Elimdeki talepleri sehpanın üzerine bırakırken kendimi koltuğa atıp basımı Demirin bacaklarına koydum.
O bir keresinde benim kucağımda uyuya kalmıştı. Bu seferde ben kucağında uyuyabilirdim. Böylece ödeşmiş olurduk.
Başımı kaldırdığımda bana gülümseyerek bakan Demir görmemle gülümseyişime devam ettim. Televizyonun hala kapalı duruyordu. Sanırım kapalı da durmamaya devam edecekti.
Elleri saçlarımın üzerinde gezinmeye başlamıştı. Parmaklarının üzerimde gezinme hissi beni iyi hissettiriyordu.Demir saçımla oynarken bende onun bugünkü halini düşünüyordum. Elbette bir tahminim vardı; Babası.. Hangi baba çocuğunu bu hale getirebilirdi ki? Ya da ondan bu kadar nefret etmesinin nedeni neydi? Demirin babasını neden sevmediğini biliyordum ama orada kalmasına gerek yoktu ki. Oradan uzak durması onun için en iyisi olacaktır bence.. Vaktinde belki de Özgür ile gitseydi böyle olmazdı.. Geçmişe bir şey yapamayız ama gelecek sonuçta bizim elimizdeydi..
Oradan ayrılması konusunda onunla konuşmalıydım. O evde daha fazla kalmasını ve tekrar bu hale gelmesini istemiyordum. Kendi ayakları üzerinde gayet iyi duyabilirdi. Çoktan reşit olmuştu sonuçta kimse onu zorla bir yerde tutamazdı ya.. Kendine yeni bir hayat kurabilirdi. İçinde babasının; baskıların olmadığı yeni bir yaşam ona özgürlüğü vaat ederdi. Güzel bir gelecek..
Düşüncelerimi toplayarak saçımla oynayan Demire döndüm. Saçımla oynarken mutlu görünüyordu ya da.. Ah lanet olası ! kesin beni gördüğü için mutlu olmalıydı. Gözlerine baktığımda şu haline rağmen gözünde güzel bir ışıltı vardı. Ve ben bunu o şeytan gözlerinin içinde ilk defa görüyordum.
Gerçekten sırf benim yanımda olduğu için böyle olabilir miydi? Onun hislerini biliyordum elbette ama bu kadar yoğun muydu gerçekten? İçimdeki sevgiyi gözlerime yansıtmaya çalışarak gözlerine baktım..
“Hiç o evden ayrılmayı istedin mi?”diye sordum.
Sesli bir cevap alamasam da kafasını ‘Evet’ anlamında sallamıştı. Peki öyleyse neden bunu yapmamıştı. Yapmaması için hiçbir engel yoktu ki.. Onu o eve bağlan herhangi biri olmadığına göre..?
Kucağındaki başımı kaldırarak oturur pozisyona geldim. Masanın üzerindeki salep e uzanarak aldım ve ılınmış bardağın hepsini bir dikişte içtim. Demirin bardağı gözüme ilişirken boş olduğunu fark ettim. Kendisi sıcak bir şekilde içerken bana söylememişti bile!
Otururken sa bacağımı katlayarak üzerine oturmuştum. Öne düşen birkaç saç tutamını elimle düzelterek Demire doğru döndüm. “O evde seni tutan bir şey yok. Neden ayrılmıyorsun ki?” dedim.
Bakışları kaçırmadan “O evde beni tutan..” dedi iç çekerek. Gözlerindeki hüznü görebiliyordum “Çok şey var.” Diyerek sözünü bitirdiğinde kaşlarım çatılmıştı. Onu orada tutan neydi ki bunca şeye katlanıyordu.
Sesimdeki sinir ve merakı gizlemeyerek “Neymiş?” diye sorduğumda kolları ile beni sararak kendine çekti. Kolları belimi sıkı sıkıya sarmıştı. Benim ellerim hala sabit duruyordu.
“O ev, şirket, onca mal mülk… Babamın değil annemindi” dediğinde kolları arasında doğrulup yüzüne baktım fakat kolları yine beni sarmıştı.
“Hiçbir şey onun değilken şuan her şey onun elinde.. Ona o keyfi yaşatmayacağım. Her şeyi elinden alacağım; eğer alamazsam her şey tek tek yok edeceğim” dediğinde; “Ne yani şirketi iflasa mı sürükleyeceksin?” diye sordum hayretle.
“Evet. Şuan okulum olduğu için bir şey yapamıyorum ama okul bitince..” sözünü tamamlayamayıp bir süre duraksadı. Daha sonra gözlerini kaçırarak “ her şey bitecek..” dediğinde biraz ürpermedim değildi.
“Her şey?” Didim sorarcasına
“Her şey” diye fısıldadı tekrardan.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra başımı öpüp “Artık uyuyalım mı?” diye sorduğunda saatin epey geç olduğunu fark ettik. Esneyerek onayladığımda çoktan ayağa kalkmış beni de kaldırmıştı.
***
Sabah saat 6:30 da çalan alarm ile yataktan kalktım. Demir hala uyuduğu için banyoya gidip üzerimi giyinip salona geçtim. Sehpanın üzerinde duran dünkü bardakları alarak mutfak kısmına geçtim. Bardakları lavabonun içine bırakırken; karnımdan gelen protestolar mehter takımı ile yarışabilecek düzeydeydi.
Hızlı bir şekilde kahvaltıyı hazırlayıp Demiri kaldırmak için odaya gittiğimde kalkmış ve üzerini giyinmişti. Banyoya girdiğinde bende hızlı bir şekilde yatağı topladım. Daha sonra salona geçip bardaklara çaylara döktükten sonra masaya oturdum. Demirinde gelmesiyle kahvaltıya başlamıştık.
Kahvaltıdan sonra toplamama yardım etmişti. Böylece hızlı bir şekilde evden çıkabilmiştik. Sabahın soğuğundan titreye titreye okula gidiyorduk. Yine buzlu bir kısma geldiğimizde Demir elimden tutmuş öyle geçebilmiştim. Bir daha da elimi bırakmamış yola öyle devam ediyorduk. Okulun yakınlarına geldiğimizde Demir elimi bırakıp benden biraz uzaklaştığında ona döndüm. Sorar bakışlarımı yüzüne dikmiştim.
“Okulda benimle görünmemek istemiştin ya, uzak duracaktın.” Dedi sol eli ensesine doğru giderken “Sen git birkaç dakika sonra da ben gelirim” dediğinde kendimi çok kötü hissettim. Oysaki bunu söyleyen bendim ve bir çok kez Demirle giderken yüzüne söylemiş ve okula tek girmiştim. Allah bilir o nasıl hissetmiştir.Yüzüne baktım; sorun değilmiş gibi davranıyordu ama kırıldığı her halinden belli oluyordu. Beni seviyordu biliyorum. Dün gece ki dedikleri geldi aklıma; Sessizce yutkundum. Onunla gelecek planı yapmamıştık veya birbirimize pek vaatte bulunmamıştık. Sonumuz olacak mıydı olmayacak mıydı? Bunu düşünmek istemiyordum. Sabah okula giderken bir araba çarpar ve ölebilirdim Ya da bir kaldırımda yürürken ani bir kriz geçirebilirdim.. Yani yarının bir garantisi yoktu elimde; biz insanlar anlık yaşıyorduk bende anı yaşıyordum ve yaşayacaktım da.. Varsın insanlar eleştirsin bin laf söylesin. Onlar yüzünden istediğim şekilde yaşamayacak değildim ya.
Koluna girip okula doğru çekiştirdim. Zaten birkaç saniye sonra bana ayak uydurmuştu. Okula girmek üzereydik artık..